Sevgi Apartmanı (!)  

Posted by Asuman Yelen in , ,


Yine bir 'sevgi' dir bir 'insan' dır tutturmuş gidiyordum. Her şeye herkese anlamlar

yüklemiş, uykularımı saçma sapan tamamiyle bireysel hassasiyetlere feda etmiş,

ufak ufak kızgınlıklarımı ve öfke parçacıklarımı da sevdiklerime, etrafımda beni seven

kim varsa bencilce yansıtmaya başlamıştım.

Yine aynı şey oldu. Yaşam gerçeği bana bir kez daha gösterdi. Bir ders daha verdi.

İnsan neymiş insanlık neymiş. Sevgi neymiş.

İnsanoğlu, kötülüğün sınırını nerelere kadar zorlamış.

"İnsan" "insan" lığının boyutlarını nasıl da devleştirebiliyormuş gerektiğinde...


Sevgi; sevgisiz, cahil, bencil, hoyrat bir adamın, yüreği sevgi yerine taş toprakla dolu, gözünü rant

bürümüşbir caninin, cinayet mahaline, kıyım makinesine hiç utanmadan verdiği isim. Sanki

anlamını bilirmiş gibi. Sanki zerresini yüreğinde taşırmış gibi. İnsanlarla alay eder gibi...

"Sevgi Apartmanı" Erciş' te bir moloz yığını. Yirmi insan bedeni cansız olarak

çıkarılmış içinden. Daha fazlası da taş toprak yığınları arasında bekliyor.

Beyimiz sırıtarak, en ufak bir üzüntü duymadan gazetecilerin sorularına cevap

veriyor. Vicdanı rahatmış. İki de çadır kapmış üç katlı villasının bahçesine.

Ne oluır ne olmazmış. Birkaç tane çatlak vermış evlerinde. Gerektiğinde çadıra

kaçacaklarmış. Eminim geceleri çok rahat uyuyordur. O ve hesap vermesi gereken,

talancı, yalancı, rantçı, fırsatçı, mezar kazıcı, istifçi yüzsüz yığınlar.

Diğer yandan, yüreğinde gerçek insan sevgisi taşıyan yığınlarca insan, varını yoğunu,

elindekini kalbindekini nasıl ulaştırabileceğini düşünerek, gidenlerin yerine ulaşmama

ihtimalinden korkarak, ve buna öfkelenerek uykusuz geceler geçiriyor.


Bireysel ya da toplumsal, şöyle sağlam bir güven duygusundan yoksun olunca sevgi,

iyi niyet, fedakârlık ve gösterilen tüm çaba, sanki biraz anlamını yitiriyor, yaşamın

tadını kaçırıyor. İki tarafın da içine sinmiyor.


Bir mucize olsa da, tüm yaralar çarçabuk sarılsa, her şey şimşek hızıyla yoluna girse.

Tüm aksaklıklar düzelse, kavgalar bitse, sevgi, saygı, güven, dostluk, kardeşlik tüm

insanlığa hakim olsa. Bu gün buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Kişisel ve toplum olarak, tüm yaşananlardan keşke gerekli dersi alabilsek...

This entry was posted on 27.10.2011 at Perşembe, Ekim 27, 2011 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

6 yorum

Gülüm benim, canım arkadaşım. Yine duygularımız birleşmiş aynı gece aynı duygularımız yansımız satırlara.
Acı çok acı ve bu acılar bitmeyecek gibi.

28 Ekim 2011 03:21

Ya öyle şeyler görüldü ve yaşandı ki bu van depremi sürecinde.

Nasuh Mahruki'yi "eki eki ahanda ünlü oldu ya 99 dan sonra, İstanbulda kamera karşısını tercih etti sahaya gitmedi" diye eleştirenler mi istersin. Yaw 99 dan 2011 e sen yaşlandın da o adam yaşlanmadı mı ki, müthiş refleks ve fiziksel kondisyon ve sağlık isteyen bir işi yapmasını hala bekliyorsun? Nasıl bir bok atmaca cahil cühelaca eleştirme azmidir bu insanlardaki ben anlayamıyorum.

99 sonrası en güvenilen iki kurum olarak önümüze tüm araştırmalarda Silahlı Kuvvetler ve Akut çıkmıştı. Ki bugün hala az aklı olanlar gözünde bence geçerlidir. Hakkari den sınır karakolundan aylık 20 lira maaşlarını bağışlayan askerlerimizi alkışlamayanlar,Pınar Altuğ' un cesaret edip Kızılay başkanına alınan deprem vergilerinin hesabını sormasını bin bir ustalıkla savuşturan Beyazıt Öztürkü " helal lan adam ne güzel bağış toplama programı yaptı" diye alkışladılar.

Bizim milletimizde bu kafa bu bakış açısı hakim oldukça biz gelecek ilk İstanbul depreminde telefon ve internet şebekemiz çöktüğü için bir yardımlaşma zinciri kuramayız,Kızılay yine çadırım yok der, yine akabinde bu Van için toplanan milyarlarca dolar bağışın hesabını soramayız; zaten sordurmazlar, sorana da aha al sana yol cevabını verirler.

Kaçıp gitmek mi lazım bilmiyorum...

28 Ekim 2011 04:20

Duygularıma tercüman olmuşsunuz, sıkıntıdan kendimi göremedim reflü olmuşum ağzımın boğazımın acı tadı çok fena, tüm ailenin boğazı şiş, yavru gece uyuyamadı bir yandan oradaki yavruları düşünürken bir yandanda evdeki yavrunun rahatsızlanması ne bileyim işte insan yılgınlık içine düşebiliyor ama ben her şeye rağmen insanlıktan ümidimi kesmedim diyemiyorum artık.

28 Ekim 2011 09:17

Nur' cum, bazı zihniyetler değişmedikçe cehalet bitmedikçe ve ruhlar arınmadıkça daha çok acılar yaşarız biz.

28 Ekim 2011 22:20

Akut konusu için bir kampanya yapmaya değer Sis' cim. Senin güzel ellerine ve iş bitirici enerjine
çok ihtiyacımız var.

28 Ekim 2011 22:29

Öncelikle size ve ailenize geçmiş olsun sevgili Fadiş. Sıkıntıların üzerine bir de hastalıklar...
Umarım her şey yoluna girer.

28 Ekim 2011 22:36

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin