Yerin altında  

Posted by Asuman Yelen in , ,

Nelerle uğraşıyorum böyle...

Sıcacık evimde oturmuş tırı vırı meselelere içlenmiş, değmez insanlara gücenmiş, bunalıma girmiş,yaşama dair veciz cümleler yumurtlayıp ahkamlar keserken, ekmek parası peşinde yirmiye yakın işçi, yerin ikiyüzelli-üçyüz metre altında kıvrana kıvrana can veriyorlar. Sadece omuzuma kadar içine girdiğim halde mr cihazında sinir krizleri geçirip kızkardeşimin elini tutarak ağlaya ağlaya, yarım saate zor tahammül edebildiğimi düşünüyorum da... Nefesim kesiliyor.

Dün şehit cenazeleri, bu gün bu korkunç felaket.
Onlar uyudular. Ben bu gece de uyuyamayacağım en fazla.
Onlar hiç uyanmayacaklar. Ben ise gündelik hayatıma dönecek, alışverişimi yapacak, köpeğimi gezdirecek, saçma sapan şeylere üzülmeye devam edeceğim.

Ne kötü bir dünya bu.

This entry was posted on 11.12.2009 at Cuma, Aralık 11, 2009 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

10 yorum

Kimilerine göre yaşamak daha zor. Kendi hayat gailemiz arasında başka hayatları, mücadeleleri unutuyoruz yada görmüyoruz. O haberi izleyip canı yanmayanlarda var. Farkındalıkları olan birisiniz kendini sorgulamak çoğumuzun unuttuğu şey aslında.
Ve malesef hayat devam ediyor unutturarak her şeyi. Dünya kötü değil bizler kötüleştiriyoruz. Acı günler, Allah yakınlarına sabır versin.
Sevgilerimle...

11 Aralık 2009 10:06

"Ölüm bir yokoluş mu var oluş mu? "onu bir tesbit edebilsek.Yaşamın da bir amacı olurdu...Sanki hayatı şu anda renklerini kaybetmiş siyah-beyazın ortasında kırmızı bir leke gibi görmekteyim nedense, sevgilerimle.

11 Aralık 2009 11:24

Hep düşünmüşümdür maden işçileri nasıl çalışır o metrelerce karanlık derinlikte diye. Ben aynı senin gibi mr'ın düşüncesiyle bile aklımı bozacak gibi olurken. Sadece çalışmakla kalsalar, bir de gömülüp kalıyorlar işte dünkü gibi. Allah ailelerine güç kuvvet versin. Bize düşense üzülmek, başka ne yapabiliriz ki Asucum hayat böyle maalesef. Önemli sıkıntıları atlattıktan sonra bir daha ufak-tefek şeylere dertlenmeyeceğim diye kendime söz verir 3 gün sonra bozarım. Bu da yaşamın düzeni herhalde.
Yağmurlu Ankara'dan sevgiler sana...

11 Aralık 2009 11:28

Sevgili İlknur,
Farkındalık ama hep nedense dışımızda büyük felaketler yaşandığında ya da kendi büyük acılarımızı yaşarken.
Keşke bunu hep yapabilsek. Algılarımızı hep açık tutabilsek.

11 Aralık 2009 12:51

Sevgili Sufi,
Yaşam ve ölüm üzerine çok kafa yormuş biri olarak o kadar çok şey yazabilirim ki bu konuda. O kadar çok şey yazılmış ki.
Lütfen bu akşam uğra bana. Sonra tekrar kunuşalım.

11 Aralık 2009 12:57

Evet leylak'cım,
Küçük şeylere üzülmek gibi büyük bir hatayı yapıyoruz usanmadan ve uslanmadan. Taa ki kendi büyük felaketimiz çaak edene kadar.
Ölene kadar öğreneceğimiz daha çok şaylar var anlaşılan.
Yağmurlu İstanbul' dan selam olsun...

11 Aralık 2009 13:03

Çok acı,değil orada çalışmak girmek bile korkunç yerin 220 mt.altı.
Yaşam çok zor, hiç adil değil.
Seyrederken nefesim daraldı, sıkıştım. Ben yerin altındaki otoparklara bile giremem.
Bizi bizlerin sorgulaması gerek, neden? diye.
Ama buda bütün geçmişteki olaylar gibi unutulacak, sadece içine ateş düşen ailelerin dışında.
Sevgiler hassas canım arkadaşım.

11 Aralık 2009 13:18

Çok doğru Nur' cum,
Ölüm her eve uğruyor. Sen (ölenin yakını) öylece kalakalmış hayatı sorgularken diğerleri günlük hayatına devam ediyor. Bu çok da doğal ama söylediğin gibi bazı ölümler de çok acı oluyor. Hele bir de arkasında koskoca ihmaller, rantlar varsa. Buna bir de ölüm üzerinden çirkin politik çekişmeler devreye girerse, olan gidene ve yakınlarına oluyor.

11 Aralık 2009 15:04

değil mi ya ?
göğüs kafesimize şimdi bir fil gelip otursa da ne olur, dediğin gibi yarın devam etmeyecek miyiz...

11 Aralık 2009 21:41

Aynen öyle Nalan'cım,
Öyle kodlanmışız çünkü. İnsanoğlu göğsünde bir fille yaşamını sürdüremez, dayanamaz. Unutup geçmeyi tercih eder.

11 Aralık 2009 22:03

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin