Hassasiyet  

Posted by Asuman Yelen in , ,

Geçen hafta, Show TV. ‘nin “Yemekteyiz” programının gece tekrarını hemen hemen baştan sona izledim. İlkini seyredecek başka bir şey olmadığı için öylesine izlerken yarışmacılar ilgimi çekti. İlk başladığında birçok kişi gibi özellikle mutfakta hazırlık yapılırken, sofra düzeni konusunda, bilmediğim bir sürü ayrıntıyı yakalamak hoşuma gittiği için izlediğim bu program, insanı kanıksatacak kadar düzeysizleşen kavgaları, ayak çelmeleri, entrikaları yüzünden çekilmez olmuştu.

Bu kez dikkatimi çeken önce, Adıyaman' lı bir yarışmacının bizim gençlerin tabiriyle “lavuk” davranışları, tuhaf diyalogları, diğer yarışmacıların sabrını taşıracak ısrarları oldu. Ciddiye alınacak bir şey değildi tabii, dikkati çekmek için yapıldığı belliydi. Diğer yarışmacıların üçü kadın diğeri de sakin, o yarışma için son derece çelebi bir beyefendiydi. İlk gece güzelliği, sadeliği ve sakin duruşuyla sarışın genç bir kız, olumlu tavırlarıyla hayli ilgimi çekmişti.

İkinci gece, programı geçecekken, sıranın o güzel sarışın kızın mutfağında olduğunu görünce bana çok hoş görünen o bayanın “mutfakta neler yapabileceği” merakı kumandayı elimden bırakmama neden oldu. Ve bu kadınca merakım yerini çok derin, çok tuhaf, telafuz etmeye çekindiğim, telafuz edersem gerçekleşeceğinden korktuğum tuhaf bir endişeye bıraktı.

İsmi Pınar olan bu güzel kızımızın mutfağında işe koyulurken önce ben bir “Boşnak” kızıyım diye başlayan sözleri, yemek yaparken sürekli “biz Boşnak’ lar,” ne de olsa biz “Avrupalıyız”, “Avrupa mutfağı” şeklinde açıklamaları dikkatimi çekti. Asık suratlı denecek kadar ciddi bir şekilde, biraz da heyecansız, “özenmeme gerek yok” edasıyla, ama bunu başarıya çevirerek, eli ayağına dolaşmadan yemeklerini ve sofrasını hazırladı. Sofra düzeni mükemmeldi. Her şey kusursuz görünüyordu.

Giyinip geldiğinde (sanırım bir çok seyredenle birlikte) çok şaşırdım. Üzerinde kendisine çok yakışan geleneksel bir elbise vardı. Sülalemde, dostlarımın arasında, yaşadığım tüm semtlerde komşularımın arasında yüzlerce (abartmıyorum) Boşnak tanıdığım olmasına rağmen hiç görmediğim bir tarzdı. Belki sadece 23 Nisan’da yurdumuzu ziyaret eden çocuklarda ya da dünya folklorunu izlerken görebileceğim tarzda, etnik bir kıyafet. Üzerine çok yakışmış, güzelliğine güzellik katmıştı.

Pınar Misafirlerini güzel karşıladı. Yemeklerini güzel sundu. Eleştirilere kibarca fakat son derece tepeden bakışlarla cevap verip kötü olanları önemsemeden, yaygın tabirle hiç kimseyi “kaale almadan” geçiştirdi.

Dikkatimi çeken birkaç şeyi sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim.

Pınar, elbisesini beğenen misafirlere, “sizi bizim geleneksel giysimizle karşılamak istedim” diye cevap verdi. Daha önce hiç görmediğini söyleyen bir başka konuğuna “biz bu kıyafeti aslında kına gecelerimizde giyeriz” diye cevap verdi. Benim gibi kafası karışan bir diğer hanımın “ bunu biraz daha açar mısınız” sözlerine de biraz sabırsızlanarak “ siz nasıl kına gecelerinizde kaftan giyiyorsunuz biz de bunu giyiyoruz” şeklinde bir cevap verdi. Yemek boyunca da kullandığı malzemelerle, çorbanın kıvamından acının miktarına kadar, "Pınar - ve diğerleri" arasında sürekli “biz” ve “siz” sözcükleri masada uçuştu durdu.(Pınar tarafından)

Pınar’ ın, sofraya özel olarak getirdiği yöre yemekleri mutfağımızı zenginleştiren hep bildiğimiz hoş yiyeceklerdi. Ya da tanımamız gereken. Üzerindeki giysi de çok güzeldi ve ona çok yakışmıştı. Keşke o kıyafetler, çok seneler önce sandıklardan çıkarılıp gerektiği gibi kullanılsaydı ve çoktan giyim mozaiğimizi zenginleştirmiş olsaydı. Bu gün değil.

Beni asıl endişeye sevk eden şey, bu kardeşimizin sürekli kullandığı “ biz” ve siz” sözcükleriydi. Bir de tepelerden bakışı.

Kim bilir, belki de ben, bu günlerde, herkes gibi bu konularda çok hassasım da bu yüzden böyle algılıyorum her şeyi.


Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 9.12.2009 at Çarşamba, Aralık 09, 2009 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

10 yorum

Sevgili Asuman;
Bu açılım senaryosunun bir parçası olmasın bu program.Sırada boşnaklar mı var daha sonra çerkezler arnavutlar ermeniler rumlar yahudiler uzayan giden bu listede türkler de nereden geldilerse oraya gitsinler gibi bir program mı ?Yoksa asırlardır kardeş kardeş yaşayan bu milleti bölmek isteyen adı lazım değil başka güçler mi iş başında?
Her taşın altında bir şey arar olduk, haydi hayırlısı sevgilerimle.

9 Aralık 2009 05:39

Sevgili Sufi,
Yemek programının ilgisi olabileceği ihtimali sıfır bence. Muhtemelen kişisel bir şeydir. (eğer programdan kastettiğin buysa)
Son zamanlarda ülkemizde çok fazla konuşulan şeyleri bir kez de senden duymuş oldum.
Bir şey aramamıza gerek yok, bir hafta boyunca aynı tavrı tekrarlayan bu kızımız, kişisel de olsa, bu çabayı gözümüze gözümüze sokarak gösterdi.
Yine de umarım benim yanılgımdır.
Sevgiler...

9 Aralık 2009 08:56

Olacağına bakacaksın Asucum. Bir kez ortaya "siz ve biz" kavramı atıldıysa arkası gelecektir. Ama benim merak ettiğim şu, "siz" kim, "biz" kim? İsteğin dışında bir ırka dahil olarak doğmak bence bir insanı ne yüceltir ne düşürür. Ah keşke işin özünün sapına kadar insan olmakta bittiğini öğrenebilse bu kafalar. Hangimizin kökeni saf acaba, hangimizde şu veya bu şekilde karışıklık yok, olsa ne yazar, olmasa ne yazar ayrıca. Eskiden insanlara "nerelisin?" diye sorulmazdı bile. Ama bu yemek yarışmacısı kızın tavrına benzer bir tavır ailesi Yugoslav göçmeni bir arkadaşımda da vardı. O da sık sık "biz Avrupalı olduğumuz için" diye başlardı konuşmasına. Avrupalı olunca ne oluyorsa? Ne diyeyim gündeme getirmesem de bu konu beni çok yoruyor, Allah encamımızı hayretsin diyeyim.
Not: Bu arada ben de Avrupalıyım biliyor musun, doğum yerim hiç hatırlamasam da Edirne-Meriç:)))))

9 Aralık 2009 11:10

Derdi sadece insan olmak olanların düşünüeceği şeyler, soracağı sorular değil bunlar Leylakçım. Bir, insan paydasında buluşmayı becerebilsek farklılıklar sadece tiplerde, tatlarda, gustolarda sürüp gitse bir hoşluk olarak. Yüzyıllardan beri olduğu gibi.
Bu arada o ki Avrupalısın, sana daha bi saygıyla yaklaşmalı bundan sonra...
Hööörmetler efemmm...

9 Aralık 2009 12:01

Yazınızı okuyunca Teyzem geldi aklıma. Eniştem çerkez. Teyzem çok anlatır enişemin ailesi tarafından o Türk diye bahsedildiğini. Yanında anlamasın diye çerkezce konuşulduğunu ve o zamanlar Türklerden kız alıp, Türklere kız vermediklerini. Bu herkesi kapsamıyor herkesin üstüne alınmasını istemem. Ama malesef din, mezhep ve ırk ayrımı yapılıyor. Bu ayrımcılık her iki taraf içinde geçerli. Görüldüğü üzre bu bazen düşmanca oluyor yüreklerimizi yakıyor. İnsanlık için Biz ve Siz'den uzak yaşamak mümkün değil herhalde.
Sevgilerimle...

9 Aralık 2009 16:43

inan yorumları okuyana kadar "siz" ve "biz" diyerek neyi kastettiğini anlamamıştım.
ve en içten bir "oha" diyorum ben o saf salak kıza !

9 Aralık 2009 17:34

İlknur' cum,
Bazı etnik grupların biraz daha içine kapalı olduğunu, zaman zaman bu tarz olayların yaşandığını biliyoruz. Hoş değil tabii. Benim uyum içinde yaşayan tanıdıklarım da var. Benim dikkatimi çeken, bu bahsettiğim programda olduğu (ya da benim öyle algıladığım) şekilde bu ayrımın keskinleştirilmeye çalışması. Bunun bugün hiç kimseye yararı dokunacağını sanmıyorum.
Tabii ki çok farklı iki kültürden
kişilerin hiç sorunsuz bir arada yaşayabileceğini söylemek de mümkün değil. Sevgi ve iyi niyetle bu tarz aksaklıkların aşılacağını ümit edelim.
Sevgiyle kal...

9 Aralık 2009 17:46

Bahsettiğimiz olay bireysel değil de daha kapsamlı olmaya başlayınca o kızcağız dikkati çemiş oldu Nalan' cım o yüzden lütfen şimşeklerini onun üzerine yağdırma :))
Sevgiler...

9 Aralık 2009 18:15

Önceleri bende seyrediyordum ve hatta 5 çayları için eğlence haline gelmişti. Sonraları diyaloglar, o beş kişinin değil seyreden milyonların hakaretleri olunca vazgeçtim. Ara sıra takılıyorum yine de değişik bir şeyler bulabilirmiyim diye.
Ve
Siz biz haline gelen ülkemizde biz kimiz inan ki bilmiyorum.
Sevgilerimle...

11 Aralık 2009 00:46

Sevgili Nur,
Bu güne kadar yaşadıklarımdan, karşılaştıklarımdan, sevindiklerimden, üzüldüklerimden süzerek vardığım sonuca göre kendim hakkımda söyleyebileceğim, sadece herhangi bir insan olduğum ve bu hayatın sen-ben kavgasına yetmeyecek kadar kısa olduğu gerçeği. Ötesi boş.
Sevgiyle kal...

11 Aralık 2009 01:34

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin