30 Aralık. Bir Çarşamba öğleden sonrası. Odamın içi perdelerini sonuna kadar çektiğim geniş penceremden içeri dolan güneşin ışıklarıyla sımsıcak. Bu yazıyı yazmakta olduğum şu anda, bir yandan da dinlediğim türkünün nağmeleriyle yüreğim sımsıcak. Hacer Buluş kendine has gırtlak nağmeleriyle türküsünü okuyor.
"Süt içtim dilim yandı (amanın amanın)
Döküldü kilim yandı (yar sana hayranım)
Ben kilimde değilem (amanın amanın)
Bahçemde gülüm yandı (kız sana kurbanım)"
Yüreğim sımsıcak. Tebessümüm sımsıcak. Gözümden akan yaşlar sımsıcak. Beynime üşüşen anılar sımsıcak.
Sokaktan, oyundan dönüyoruz nefes nefese. Taş avlularda ayak seslerimiz. Mutfaktan gelen mis gibi yemek kokusu. Annemin rutin telaşı. Mutfakla holdeki tahta masa arasında bileziklerini şıkırdatarak terliklerini tıkırdatarak ve genellikle türküsünü söyleyerek koşturuyor. Hacer Buluş' tan söylüyor çoğu zaman. Gırtlakları birbirine çok benziyor çünkü. Bazen bilmeden bazen de bilerek ve abartarak onu taklit ediyor.
"Çömüdümü dümü çömüdüm yar
Derdimden çürüdüm yar"
Birazdan babam gelecek, öğlen yemeği yiyeceğiz hep birlikte. Önce babam pijamasının altını giyecek, pantalonunu kırışmasın diye dikkatle tahta sandalyenin arkasına asacak, neşeyle yenen yemekten sonra, ya koltukta oturup gazetesini okuyacak ya da sedire uzanıp biraz kestirecek.
Saat birbuçuğa doğru birlikte tekrar çıkıp gideceğiz evden. Babam işine, bizler kaldığımız yerden devam etmek üzere, sokağa, oyuna.
Annem arkamızdan, yine bileziklerini şıkırdatarak, terliklerini tıkırdatarak önce masayı toplayacak sonra bulaşıkları yıkıyacak. Dudağında türküsüyle.
"Gel gel gubalak
Dön dön şıbalak
Şibalak şıbalak vay..."
Kimse gücenmesin bu yılbaşı, en güzel hediyeyi bana TRT Müzik Dairesi Başkanlığı verdi.
Artık sesini duyamıyacağımı sandığım bir türkücünün türkülerini çocukluk anılarımla harmanlayıp bir şekilde bana ulaştırdı. Beni çok mutlu etti.
Sanırım bu sene yeni yıla çok mutlu gireceğim. Güzel işaretler alıyorum dört bir yandan.
Hep sevgiyle kalalım....