Demirhindi  

Posted by Asuman Yelen in , , ,


Bu kelimeyi ilk defa, 1969’ un 9 Haziranında, vefatından birkaç saat kadar önce annemin çok da anlaşılmayan, çok geçmişe, biz doğmadan önceki zamanlarına ait durmadan anlattığı şeylerin arasında duyduk. Şişli Etfal hastanesindeki odada yatağının başında son bir haftada hep yaptığımız gibi sürekli geçmişe dair anlattığı şeyleri dinliyorduk. Bir sürü cihazlarla ağrılarından sıkıntılarından biraz olsun kurtarılmış olduğu için, kendini kötü hissetmiyordu sanırım. Belki de bu sayede, hafif bir sesle, çok eskilerden sürekli anlatıyor anlatıyordu. “Demirhindi” den bahsettiğinde babamın çok yakın, İstanbul’ da işe başladığı şubeden arkadaşı, bizim de hala dediğimiz bir hanım (hastanede hep yanımızdaydı) dikkatle dinlemeye başladı, sonra dönüp ağabeyime, “ demirhindi bulabilir miyiz, galiba onu istiyor, çok eskiden çok içerdik birlikte” dedi. Ağabeyim bir ok gibi fırladı gitti. İçine sinmemiş olacak ki Fikret hala da arkasından koştu. Peşlerinden baktık. Hastanenin kapısında telaşla konuşup her biri ayrı yöne uzaklaştılar. Her ikisi de bulmuştu. Hem de tam vaktinde.

Sonra okul, iş, hastalık, taşınma derken, bu kelime çıktı gitti akıllarımızdan.
Ağabeyim, zaten sonuna yaklaşmış olduğu askerliğini bitirip dönünce, babamın çalıştığı bankada, onun başladığı Yenicami Şubesinde çalışma hayatına başladı. Daha sonra okulunu bitiren ablam da o şubeye girdi. Önce ağabeyim keşfetmiş Ali Muhiddin Hacı Bekir’ de demir hindi olduğunu. Sık sık gidip içermiş. Sonra ablamla devam ettirmişler bu alışkanlığı. Tabii her seferinde bir Fatiha ile birlikte. Bundan bize hiç bahsetmediler. Çok sonra ben Sultanhamam’ a tayin olduğumda, sık sık uğrar oldum. Emekli olduktan sonra da düzenli olarak haftada bir kere o taraflara gider, kahvemi de oradan alır, demirhindimi de içerdim. Sırayla kayıplar arttıkça “demirhindi” daha da bir anlam kazandı manevi yaşantımda. Eskiden sadace yazın buz gibi bardakla takdim edilirdi. Oracıkta kafamıza diker, bardağı iade edip paramızı öderdik. Son zamanlarda kışın da bulunabiliyor. Fazlaca da rağbet görüyor hem turistler hem de yolu oraya düşen çok kişi tarafından.

Yolu Sirkeci’ ye düşen dostların, özellikle yazın uğrayıp denemelerini öneririm. Ölmüşlerimizin ruhlarına...

This entry was posted on 23.12.2009 at Çarşamba, Aralık 23, 2009 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

Beni iyice bir merak saldi:))Bir daha ki geldigimde unutmazsam mutlaka denerim.
Öpüyorum seni

23 Aralık 2009 02:56

sen hele bir gel,
Seni ben götürürüm, birlikte yudumlarız Sünter'cim...Eminönünü dolaşır, Mısır Çarşısını gezer, balık ekmek yer, üzerine de bir degüzel çay içeriz.:)
Sana da iyi geceler canım...

23 Aralık 2009 03:34

bu demir hindi ramazanda sultanahmette ab-ı hayat diye bi şerbet satılıyor ondan mı acaba? çok merak ettim. Şart oldu ben bu pazar gideyim hem biletimi alayım hem şerbetimi içeyim :) Canımı çektirdiniz yahu :(

23 Aralık 2009 09:12

Şimdi çok merak ettim doğrusu.Ağacına rastladığımda "ne işe yarar bu fasulye gibi bitki?" acaba diye sormuşumdur ama kimseden cevap alamamıştım.Şimdi biliyorum ve mutlaka şerbetini yapacağım.Teşekkürler sevgilerimle.

23 Aralık 2009 09:48

Bahsettiğin o mu bilmiyorum ama içmeni öneririm Fulya' cım..Yalnız o naif halinle Nimet Abla' nın tatil günü kalabaloğına yalnız girme derim. Yanında şöyle human gibi biriyle git bence. Ben kuyruktan çıktığımda boynumda asılı yakın gözlüğüm param parça olmuştu. Kadıköyden, akşam bir de gözlük aldım kör kalmamak için. :))

23 Aralık 2009 11:04

Bende ilk defa duyuyorum. Yolum o tarafa düşünce mutlaka deneyeceğim. Minik hanımada denetirim tatlı şeylere bayılır:)

23 Aralık 2009 11:11

Farklı bir tadı var Sevgili Sufi. Biz de sevdiğimiz için içmeye başlamadık. İçtiğimiz için sevdik. Çok güzel bir ferahlık verdiği kesin. Bir de gerçekten yazın Hacı Bekir' in önündeki kuyruktan sevildiğini tahmin ediyorum.
Sevgiler...

23 Aralık 2009 11:13

Demirhindinin tadından çok (Ki daha önce yazmıştım bana çok şekerli gelmişti, belki de yapmayı bilmiyorlardı) içiliş amacı ve ritüeli etkiledi beni. Ne sıcak bir duygudur anne için, onu düşünerek sevdiği şeyi içmek arkasından bir dua yollamak. İnsan böyle anılmalı, yaşarken neyi seviyorsa onunla, eminim ki daha huzurla uyuyacaktır.
Sevgiyle...

23 Aralık 2009 11:21

Çok da iyi edersin İlknur'cum. Şimdi meraklanıp internetten baktım. Çok yararlı bir şerbetmiş.Küçük Hn. a içireceğine göre sen de bir bakarsın sanıyorum. Bana göre yavrun için tek sakıncası buz gibi soğuk servis edilmesi.

23 Aralık 2009 11:24

Ah Leylak'cım,
Ayağım birden beni yürütmez olunca en çok hissettiğim, bunu bir daha yapamayacak olma korkusu oldu. Bu benim ..
(Yaşamım şirin tesadüfler üzerine kurulu herhalde. Şimdi çalan kapıyı açtım ve görevlinin uzattığı paketi aldım. Canım benim çok teşekkür ediyorum.)
Nerede kalmıştık bu benim için çok önemliydi. Kutsal bir görev, bir ayin, bana huzur veren bir rituel ne dersen de. Umarım biraz daha yaşayabilirim bu güzelliği.
Şimdi gidip hediyemle ilgileneceğim. :))En kısa zamanda görüşmek üzere...

23 Aralık 2009 11:42

tahminimce diğer faydalı şeyler gibi nahoş bir tadı olan birşeydir. en azından sizin için artık çağrıştırdığı şeyler adına kekremsi bir tada sahip olduğunu düşündüm. şu da var ki insanın kendi hayatındaki sevimsiz olayları da faydalı olup insanı olgunlaştırdığı gibi ağızda da kekremsi bir tad bırakmadan öyle kolay yutulamıyor.

23 Aralık 2009 23:36

Hem sanal,hem de gerçek adının anlamına yaraşır son derece naif,
duygusal bir yaklaşım bu. Beni şaşırttın desem gücenir misin bilmem.
Ne zaman tüm bu tahlilleri yapıp benim gözlerimi dolduracak kadar olgunlaştın sen...
Umarım yaşamın boyunca tüm şerbetlerini severek yudumlar, rahatça yutarsın ve hepsi çok güzel tadlar bırakır ağzında...

23 Aralık 2009 23:58

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin