İki dost  

Posted by Asuman Yelen in , ,


Şiirin ilkesi insanüstü bir güzelliği özlemesidir. Bu ilke bir coşkunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. Bu coşkunluk, aklın yoğurduğu hakikatın dışındadır.

Charles BAUDELAİRE





İlk şiir defterimin baş sayfasına yazdığım bu tanım o yaşta bana çok şey ifade etmemişti muhtemelen. Çok dertli bir çocuktum ve "İçe kapanış" la geceleri döktüğüm gözyaşlarının karşılığını bulmuştum. Baudelaire, görüverip de bakışlarında yakaladığım hüznü tanıdık bulduğum ilk anlamlı dostlarımdan biriydi. Sonraları elime geçirdiğim defterlerinden, bu şairin babamın da kadim dostlarından biri olduğunu öğrenince, bu bunalımlı dostu yaşamımdan hiç çıkarmadım. Ergen iken sadece sevmişken, yaşlandıkça anlamaya başladım. Çok hüzünlüydü. Nefret, isyan doluydu. Sert dönemlerimin halden anlayan dostuydu. Mutsuz, kaynağı hiç azalmayan sıkıntılarla dolu bir ozandı. Şiirle ve şarapla yeryüzüne katlanmaya çalışan, teselliyi bulutlarda arayan, mavi göklerin özgür Albatros' uydu o. İnançsız, bağımsız, acılı.



Bir güz göğüsünüz siz, güzel, aydınlık, pembe!
Ama bende bir deniz gibi yü
kselir de bun,
geri çekilirken, üzgün dudaklarımda hep
yakan tadını bırakır acı çamurunun.

Kötülük Çiçekleri Çeviri:Sait MADEN


Sonra Tagore...

Çok dertli ileri yaşlarımda, onun sevgi dolu dost bakışlarıyla karşılaştım. İsyanımı bastırdı. Beni yatıştırdı. Bu günümden aldı, sevgi dolu çocukluğuma, sevdiklerimin yanına götürdü. O da babamın eski dostlarındandı. Hep bahsettiği, dilinden hiç düşürmediği "Büyüyen Ay" ı ilk bir kaç kez okuduğumda bana hiç bir şey ifade etmemiş, hatta sıkmıştı.
Unutulup bırakıldığı yerden bir gün alıp yeniden göz attığımda, şaşkın gözyaşlarımın arasından sevgiyi gördüm satırlarının içinde. Sevgiyle saklamaya çalıştığı gizli hüznü yakaladım. Sanki karların buzların arasında üşümüşken sıcacık bir odaya girmiş gibi, ya da çöl ortasında sıcaktan bayılmak üzereyken geniş gölgeli bir çınar ağacıyla karşılaşmış gibiydim. Babamı yeniden bulmuş gibiydim.
Aşk ve sevgi adamıydı Tagore. Sevgi onun bünyesinde ete cana bürünmüştü adeta. Kadınları sevdi, karısını sevdi, tüm insanları, çocukları özellikle sevdi. Ülkesini sevdi. Uğruna kitaplar dolusu şiirler yazdığı karısını ve hemen ardından, çok sevdiği evlatlarını kaybetti. Yine sevdi. Tanrıya yöneltti tüm sevgisini. Tüm insanlığa, insana yöneltti.
Şimdi biliyorum ki gerçek sevgiyi anlamak için yaşamak, yaş almak gerekirmiş. Ve yine biliyorum ki derdi anlamak ve paylaşmak, "gerçek anlamda" sevgiyi anlamak ve paylaşmaktan çok daha kolaymış. İnanmak inkar etmekten, bağışlamak silip atmaktan çok daha fazla zormuş. Zor olan severek tahammül etmekmiş bu dünyaya, nefret edip herşeyden vazgeçmek yerine.

Bu iki sevgili ozan benim etrafımdan hiç ayırmadığım iki dostum olmuştur. Çok kızgın olduğum , ihanete uğrayıp içim nefretle dolduğu zaman ta tepelere, bulutların arasına çıkar, başımı Baudelaire' in omuzuna yaslarım. Her zaman bana söyleyecek bir sözü bulunur. Beni dinler, teselli eder ama yanında uzun boylu kalmama izin vermez. O zaten yalnızlığı sever.
Sonra, önce yeryüzüne iner, ardından eğer hala yalnız hissediyorsam, bu kez daha da derinlere, sevgisi ile bilgeliğinin yüküyle indiği, tevazuyla saklandığı, engin denizlerin derinliklerine Tagore'ın yanına iner önce anlatmak, sonra usulca sazını dinlemek üzere dizlerinin dibine otururum.
Bana der ki:


Dostum;
kalbinin sırrını kendine saklama.

Anlat bana!...
Usulca
ve bana yalnızca.

Nazlı nazlı gülümserken
fısıldayıver kulağıma usulca.
İnan ki
kulaklarım değil;
yüreğim duyacaktır bu sesi,

Bak gece ıssız,
evse sessiz.
Ve kuş yuvalarında

yalnızca uykular kanat çırpıyor.

Anlat!...
Kararsız gözyaşlarınla;
ürkek gülümsemelerinle.
Anlat!...

Tatlı utancınla;
pas tutan acılarınla.
Anlat bana!...
Kalbinin sırrını
bana anlat.
Anlat

R.TAGORE

Çeviri:Fahri ÖZDEMİR



21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle...

Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 22.03.2010 at Pazartesi, Mart 22, 2010 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

8 yorum

Şiiri sevmek, şiir olmak...
Hiçbişey olmamak gibi ve aslında bana göre herşey.
Şair olmaya çalışmak değil çabam lakin şiir beni ben şiirleri anlıyorum.

Konu şiir olunca güzel bir sohbetti. Biz blogcuların dışında şiir gününü önemseyen yok sanırım.

Şiir dolu nice seneler dilerim.
Sevgiler

22 Mart 2010 20:32

Tüm sanat dalları gibi şiirin de bu dünyayı daha çekilir hale getirdiğini düşünüyorum.
Şiirleriniz de öyküleriniz gibiyse mutlaka güzeldirler.
Paylaştığınız için teşekkürler.
Sevgiyle kalın...

22 Mart 2010 23:28

"Şiir günü" kutlu olsun arkadaşım.
Galiba kimsenin umurunda değil, sevgililer gününü çılgınca kutlarken sevginin tek dostu şiir olduğunun kimse farkında değil!
Çok güzel bir paylaşım ve harkulade bir anlatım yüreğine sağlık. Çok sevdim dostlarını, herkese gerek böyle dostlar.Düşüncelerin,acıların,sevgilerin içine sessizce girebilen.
Sevgiler

23 Mart 2010 01:01

Şiir biraz daha kişisel zevkle ilgili olabilir Nur' cum. Ayrıca ticari bir getirisi olmadığı için bilinmemesi de normal. Ama Leylak' cım, tam manasıyla bir şölenle kutlamış örneğin. Kişiliğini de yansıtmış. Benim ise Sezen' in şarkısından mülhem " Ben her bahar bedbin olurum" şeklindeki ruh halim postuma da vurdu damgasını.
Çok sevindim dostlarımı sevmene. Çok teşekkür ediyorum benim hatırnaz arkadaşım.
İyi geceler...

23 Mart 2010 03:23

Şiir tüm sözlerin üstünde birşey, anladığımı nasıl anlatsam bilemiyorum. Şiir tüm sözlerin özeti sanki, bir kitap dolusu anlatımı 2-3 dörtlükte toplamak gibi..şiir sarsmak gibi, içinin aktığı, duygunun sel olduğu anı çağlayan haliyle yeryüzüne çıkarmak gibi.

23 Mart 2010 11:27

Onuncu Köyün Adamı
Şiirin gücünü ne güzel anlattınız. Çok küçük yaşlardan beri şiir okurum.
Müziğini,anlamını,mesajını sevdim zaman zaman. Ama şairin ruhuyla yüreğiyle buluşabilmek ve duygusunu hissetmek için belirli bir olgunluğun şart olduğunu biliyorum.
Bunu anlatmak gerçekten zor. Siz de ben de postlar dolusu betimleme yapabiliriz sanıyorum.
Çok teşekkürkler, uğrayıp okuduğunuz ve duygularınızı aktardığınız için.

23 Mart 2010 12:02

Asumancığım şiirlerle bezenmiş duygu dolu satırlarını severek okudum.İnsan yaş aldıkça etkilendiği şeylerin niteliği ve niceliği de değişiyor değil mi? Ben mesela çocuk korosunu izlerken gözyaşlarıma engel olamam :)))
Şiir günün kutlu olsun canım.
Sevgiyle..

23 Mart 2010 13:53

Çoban Yıldızı,
Çok teşekkür ederim.
İnsan yaşlandıkça bir yandan sertleşirken bir yandan da duygusallaşıyor. Ben hala ne kendimi ne de kendi özelimde "insan" ı anlamış değilim bu konuda.
İzleyip de beğendiğim bütün tiyatro oyunlarının finalinde alkışlarken göz yaşlarına boğulurum.

Sevgiler canım...

23 Mart 2010 14:06

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin