Hacer ve buzağılar  

Posted by Asuman Yelen in ,

Kanaltürk Haber


Haberi televizyondan izlerken boğazıma birşeyler tıkandı kaldı. Deprem sonrasında küçük bir kız çocuğu kendisi üşüyüp titrerken anneleri ölmüş olan iki buzağıyı bulduğu battaniyelerle sarmış sarmalamış yanına gelen haberci soruyor: "Sen üşürken niçin kendin sarınmıyorsun da bu yavruları sarıp sarmalıyorsun?" Çocuğun cevabı: "Çünkü onları çok seviyorum. Anneleri öldü onların da ölmesini istemiyorum. Hem sonra onlar da ölürse bize kim süt verecek, aç kalırız sonra."

13 yaşında bir kız çocuğu Hacer. Tüm diğerleri gibi korkunç bir depremin şokunu yaşıyor. Yetmemiş, öksüz kalan yavru inekleri için üzülüyor, onları teselli etmeye çalışıyor. Diğer yandan 13 yaşında bir kadın Hacer. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyor. Buzağıların karnını doyururken, onları sarıp sarmalarken hatta kucağına alırken endişeli bir anne hüviyetine bürünüyor.

Çocuklar...Keşke her birinin onları tüm korku ve kaygılardan koruyacak birer sihirli değneği olsaydı. Kim dayanabilir ki onların üzülmesine. Hele bir de yetişkinlerin ihmali, cehaleti vurdumduymazlığı neden olunca ....

Artık haberleri izlemeyeceğim...


This entry was posted on 10.03.2010 at Çarşamba, Mart 10, 2010 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

16 yorum

Kimbilir kaçıncı yorum yazıp silişim bu bilemiyorum. İçim acıyor sadece :(

10 Mart 2010 22:26

Şeniz' cim ben de haberleri izlerken çok üzüldüm bu melek yavruya. Hemen sıcağı sıcağına yazsaydım üzerine yorumumu ve duygularımı da yazacaktım vazgeçtim. Sadece haberin kendisini yazdım. Kanaltürk' te görebilirsin. Bir de çok kısa duygularımı belirttim.
Yorumu hüznü haberin kendisi zaten...

10 Mart 2010 22:42

sen ben üzülsek ne olur ?
asıl üzülmesi gerekenler bir avuç varsıl, düzeni böyle devam ettiren, o partiden bu partiye o zamandan bu zamana gemisini yürütmüş olan ağalar...
neden her afet sonrası sadece fakirin fukaranın can yakıcı görüntüleri var ?

10 Mart 2010 23:04

Ben de haberleri izlemek istemiyorum artık.Bazan insanlığımdan utanıyorum.Hala bahane kerpiçmiş !!!
Gönlünüze sağlık.
Sevgiler.

10 Mart 2010 23:10

Nalan,
O bahsettiklerin de üzerimize yapışmış kalmış deprem kadar doğal ve kaçınılmaz afetlerimiz. Üstelik ne öncüleri eksiliyor ne artçıları. Bu gidişle de hep olacaklar.

10 Mart 2010 23:22

Artık tahammül edemiyoruz hiç birimiz, öyle değil mi Ramazan Bey?
Sinirleniyoruz, üzülüyoruz, hayal kırıklığı, umutsuzluk...Ne sağlık kalıyor ne huzur insanda.
Hiç bir şey de düzelecek gibi görünmüyor sanki.
Herkese sabır ve sükunet dilemekten başka yapacak bir şey yok galiba...
Sevgiyle kalın...

10 Mart 2010 23:29

Bende, diyorum ama yeniden haber saati, oturum saati tv.nin başına çöküyorum. Sanki ağlamak için yer arar gibiyim.
Depremde üç çücuğunu toprağa veren anne dağladı içimi ve halen ağlıyorum.
Çocuklar!!!
Tüm dünya çocuklarını sarıp sarmalama gücüm olsa keşke.
Anadolu'da hani gelişen Türkiye'mizde ne çok Hacerler var.
Bu arada apartman görevlimiz kavga edenleri ayırmak için araya girdiğinde, gencecik eşini ve yaşları 12 ila 7 arası değişen 3 kızını yanlız bırakarak hiç yoluna rahmetli oldu.
üç gündür ne yediğimden, nede yaşadığımdan haberim var leyla oldum ağlayıp duruyorum. Kime üzüleceğimi şaşırdım, gencecik gidene mi arkasında bıraktıklarına mı. Çok iyi bir insandı, zor alışacağım sanırım.
Hayat çok acımasız çok!!!

11 Mart 2010 00:28

Yok yahu halâ anlayabilmiş değilim bizmi farklıyız yoksa ülkem yöneticilerimi farklı.
Biz bu haberler karşısında bu yaşta ağlarken acaba yöneticilerimiz ne yaparlar merak ediyorum.
Çünkü hala kerpiçli ev var ülkemde ve bu insanlar yönetici.
Sahi yöneticilik nasıl nemenem bir şeydir diye sorsam gülmezsiniz bana değil mi?
Gülerseniz peşin söyleyim bende gemicik alırım gemicik.
Açılırım şööööyle bir okyanuslara depremde sizin olsun, kerpiçte sizin olsun dermişim mi acaba yok yok demem yinede insanlar benim canım derim kıyamam ki onlara hele ağzı olup konuşamayan o dost hayvanlara. Vallahi bir garip olduk.
Allah beterinden saklasın.
Saygılarımla

11 Mart 2010 00:36

Bugün kuaförde uzun zamandan beri ilk defa gazete okudum ve deprem haberlerinin veriliş şekline şaştım kaldım, bir daha da okumamaya karar verdim. Sanırsın magazin haberi veriyorlar. Yok ölen çiftin peri masalı gibi aşkı sona ermiş, yok ölen genç kız resim ve kitap sevdalısıymış, yok karısı ve çocukları ölen adam kanatlanıp gelmek istemiş ama uçak parası yokmuş. Gazeteyi paralayasım geldi. Efendi efendi yaz ya acı habere sos katmak neyin nesi,peri masalıymış. Köyde hayvancılık yapıp kıt kanaat geçinen, üstüne bir de depremde ölen adamın ne peri masalı olur be. kitap-resim sevdalısı dediği kızcağızın evinde bir kutu boya ile iki kitap çıkmış, muhtemelen okul kütüphanesinden almıştır ödev yapmak için, köy yerinde kitabı nerden bulacak gariban. sanki bu hasletleri olmasa ölmeyi hakedecek. Tövbe tövbe. ay çok uzattım kusura bakma ama cinim tepeme çıktı okuyunca bunları.
İyi geceler canım...

11 Mart 2010 00:47

Nur' cum, sizin oralarda üzücü birşeyler olduğu belliydi. Herşey üstüste gelince tahammül güçleşiyor. Sinirler laçka oluyor. Aman kendine mukayyet ol. Adıyamandaki Adıyaman'lı arkadaşlarımın hepsi birer Hacer' di. Okula takunya ile gelenler, gelmeden önce kahvaltı hazırlayıp kardeşini doyuranlar,(ilkokul üç ten bahsediyorum) ve daha ne hikayeler. Ama bu kısacık haber bana fena dokundu. Hayvan sevgisi de içerdiği için belki de.
Lütfen kendine iyi bak. İyi geceler canım...

11 Mart 2010 02:23

Sayın Haykırış,
Ne söyleseniz haklısınız. Hemen hepimiz benzer şeyler düşünüyor ve paylaşıyoruz çaresizce. İşimiz Allah' a kalmış gibi görünüyor.
Allah bir daha göstermesin.
İyi geceler...

11 Mart 2010 02:28

Çok haklısın Leylak' cım. Gözyaşı yazılı görsel medyanın tek malzemesi. Ne bulsak nasıl ajitasyon yappsak da insancıkları ağlatsak telaşında hepsi. Bu konuda çok kızdığım sinirden ağladığım bir röportaj olayını buraya da yazmıştım. Bu yüzden insan vazgeçmek istiyor herşeyi izlemekten.
Bu röportajı ben bir kanalın yatmadan önce izlediğim bir sabah haberinde gördüm. Çabucak geçti. Pek de uzatmadılar. Yani ben olayı izledim. Çocuğın hayvanı sarışını ve verdiği cevapları. Bundan da bir roman çıkarırlar diye beklemedim değil. Ağlayarak uyudum.
Kahvede Rayuş' a anlatınca niçin yazmıyorsun dedi diye yazdım.Çocuk-buzağı dostluğu etkiledi en çok.
Senin cinlendiğin şeylere ben de çok kızıyor, sana yerden göğe hak veriyor veee öpüyorum...

11 Mart 2010 02:41

Epey zamandır yüreğimizi yakan, canımızı acıtan, kanımızı donduran haberler gündemde...
İzledikten sonra derin düşüncelere dalarım. Bu gidişatın sonu var mı, düzelir mi, cinayetler azalır mı..
Birde hiç hesapta olmayan felaketler girer araya. Sel, deprem..
Haber kanallarıda böylesi felaket haberlerini verirlerken ona öyle bir müzik koyuyorlar ve sunuşu öyle acıklı yapıyorlar ki insanın hayattan nefret edesi geliyor.
Haberlerden haberimiz oluyorda ne oluyor? Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Elimizden bişey gelmediği için kahroluyoruz, ellerinden bişeyler gelebilecek mevki sahibi insanların gözü doymuyor, bir el atıp yıkılanı yerine koymuyor.

Sevgiler

11 Mart 2010 16:12

Newbahar, Hoş geldiniz,
Tüm dostlar, hatta karşılaştığım herkes aynı şeylerden yakınıyor.
Müzik deyince, öyle parçalar var ki bestecisi, icracısı şahit olsalar ajitasyon için kullanıldığına kahrolacaklar. Duygu sömürüsü-rating ve kazanç amaçlı.
Önce felaketi bire bir yaşayanlar yaşadıklarıyla kalıyorlar. Biz de çaresizce üzülüyoruz sadece.
Çok teşekkür ederim ziyaretiniz için.
Sevgilerimle...

11 Mart 2010 16:31

Asumancığım ben de bir haftadır izlemedim haberleri,kasıtlı olarak.Çünkü üst üste yaşanılanlar ağır geliyor ve çok üzüyor.Öpüyorum canım benim.İyi pazarlar.

14 Mart 2010 12:59

Çoban Yıldızı,
Ne isabetli bir iş yapıyorsun. Bir de ben yapabilsem..
Sevgiler canım...

14 Mart 2010 17:57

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin