
hiçbir zaman da yok olmayacağız
nasıl şu gövdenin içindeki can
çocukluktan gençliğe
gençlikten yaşlılığa geçerse
ölümde de bir başka gövdeye geçer
duyulardan insana

soğuk gelir sıcak gelir
acı gelir tat gelir
bunların hepsi de geçicidir
acıyla tadı bir tutabilen
ikisini de aşabilen ancak
ölümsüzlüğe erebilir
yoktan var olunmaz
olan yok olmaz

değişmezi değiştirmeye
kimsenin gücü yetmez
gövdeler ölür
gövdeleri giyinense ölümsüzdür
ölçülemez biçilemez o
yok edilemez o
ölümsüz ve doğumsuz olan
sonsuz ve başsız

ve değişmez olan
ölebilir mi hiç gövde gibi
doğumsuzluğu bilen
ölümsüzlüğü bilen
sonsuzluğu ve değişmezliği bilen
öldürecek gücün olmadığını da bilir kendinde

eskimiş giysilerden soyunduğu gibi gövdenin
gövdeyi giyinen de eskimiş gövdeden soyunur
yeni giysiler gibi yeni gövdeler giyinir o
silahlar yaralamaz onu
ateş yakmaz onu
yel kurutmaz
su ıslatmaz onu
solmazdır ıslanmazdır o
yanmazdır yaralanmazdır o

değişmezdir tükenmezdir o
heryerdedir o
heptir o
herdir o
gözle görülmez
akılla bilinmez
değiştirilemez
doğan için ölüm çaresizdir
ölense yeniden dirilir
olması gerekene üzülünmez

ölümle de görünmez olurlar
iki görünmezlik arasındadır ancak
görünürlük
ölümsüzdür yerleşen
tüm varlıkların gövdesine
ölümsüzün ölümüne yas tutulmaz
acıyla tadı
yitimle kazancı
yengiyle yenilgiyi

bir tutarak gir savaşa
o zaman işte günah işlemezsin
kurtulursun bu yolda yürürsen
eylemlerinin köleliğinden
hiç bir adım boşa gitmez bu yolda
hiçbir emek geri tepmez
birkaç adım bile yürümek bu yolda
kurtuluş demektir
...

Kaynak: Bülent Ecevit; Şiirler Kitabının çeviriler bölümü.
Çok uzun olduğundan devamını yazamadığım bu parça, büyük Hind destanı "Mahabharata" öykülerinden biridir. Yaklaşık 2000 - 2500 yıl önce yazıldığı uzmanlar tarafından öne sürülmektedir. Bu bölüm tanrı Vişnu'nun görüntüsü olan Krişna'nın savaş öncesinde komutan Prens Arcuna'ya söylediklerinden alınmıştır.