Yarım asırdan fazla süreyi arkada bırakan bizler için, ölüm, biraz daha olağan, sıradan hale gelse de, gençliğimize damgasını vurmuş olan bu iki parlak yıldız, çağrıştırdıklarıyla, yarattıkları nostalji ile kaybetmiş olduğumuz bir sürü kişiyi, anıyı, havayı, kokuyu, ezgiyi yeniden hafızalarımıza, ruhlarımıza dolduruyorlar, burnumuzun direğini sızlatıyorlar, kayıp giderlerken.
Çok yıldızlı gecelerde, başımı kaldırır göğe bakarım. Kutup yıldızı, küçük ayı, büyük ayı, yakındakiler, bir görünüp bir kaybolan uzaktakiler. Bir tanesi kayıverir ansızın, usulca. Hiç aklıma gelmez bir şey dilemek o an. Sadece tepeden tırnağa ürperirim.
“Mesaj alınmıştır” derim. O kadar.