Bir döneme damgasını vurmuş, sevilen TRT spikeri Tuna Huş, şimdilerde rahatsız. Bildiğim kadarı ile geçirdiği kalp ameliyatından bir süre sonra felç geçiriyor ve yaşam fonksiyonlarından bazılarını yitiriyor. Rahat hareket edemiyor ve konuşamıyor.
Düzeleceğini umduğumuz bu rahatsızlığın, Tuna Bey’i sarsmadığını söylemek, hepimiz için, gerçekten çok uzak bir yaklaşım olur. Belli bir yaşın üstündekiler, onun haberleri ne kadar yumuşak bir sesle ve akıcı bir şekilde sunduğunu hatırlayacaklardır. Özellikle “konuşamıyor” olmanın, onun ruhunda ne derin yaralar açtığını tahmin etmek hiç de zor değil. Bütün bunlara karşın, o, kameralar karşısında metanetini koruyor, güler yüzle karşılamaya çalışıyor her soruyu. Aynı vakur yaklaşımı eşinde de görüyoruz ve onun bu yaklaşımının Tuna Bey'e ne kadar yarar sağladığı da ortada.
Bu ikili ile yapılan, dehşetle izlediğim, daha doğrusu izlemeye tahammül edemeyip çevirdiğim bir söyleşi, Ülkemiz medyasında, işlerin ne iğrenç (bu kelimeyi çekinmeden kullanıyorum) boyutlara vardığını gösteriyor.
Ekranda görünmeyen muhabir, Tuna Huş’un eşine nasıl olduğunu, neler hissettiğini soruyor. O, her zamanki gibi son derece metin, önce sakin bir şekilde hastalık sürecini anlatıyor. Başta burnunun dibine kadar giren kamera, hayal kırıklığı içinde geri çekiliyor. Muhabir, ısrarla “ kim bilir ne kadar üzülmüş, ne zorluklar yaşamışsınızdır” tarzında bir deneme daha yapıyor. Kamera ümitle uzanıyor. Ama hanımefendi güler yüzünü hiç bozmuyor. Her şeyi çok doğal karşıladıklarını, “niçin biz” diye hiç sormadıklarını, eşinin de, iyileşme azmini hiç kaybetmediğini anlatıyor. Tuna bey de karısının her cümlesini tek söyleyebildiği “evet” ler ile ve başını sallayarak onaylıyor. Yüzünde sakin, mütevekkil hatta biraz da muzip bir ifade var. Muhabirin sabrı taşıyor. Kamera, insafsızca Tuna Bey’e dönüyor. Soru geliyor: “Siz Tuna Bey, ameliyattan sonra ayıldığınızda, bir şeyler söylemek isteyip, konuşamadığınızı anlayınca neler hissettiniz? Paniklediniz herhalde, çok üzüldünüz mü? Ne kadar zordu kim bilir.. Dehşetle Tuna huş’u izliyorum. Yüz sararıyor, gözler korkuyla büyüyor. O anı mı hatırlıyor, bu andan mı korkuyor anlamaya çalışıyorum. Bu arada kamera yaklaşıyor…yaklaşıyor... Ekranda sadece korku ile büyümüş bir çift göz var şimdi. Muhabir ümitle bekliyor. Kamera ümitle bekliyor. Bir kısım izleyici, ümitle bekliyor. Akacak.. Geliyor..
Beklenen yaşlar geldi mi o zavallı gözlerden bilmiyorum, zira tahammül edemedim, kapadım. Ama ben, emin olun, hem üzüntüden, hem sinirden ağladım.
İnsaf yahu..
Hep sevgiyle kalın.