"Alooo? Can, nasılsın?
"İyiyim Asu' cum, yorgunum. Bütün gün koşturdum durdum. "
Aç mısın, birşeyler yedin mi, öksürüğün geçti mi sorularına
kısa ve çabukça verilen yanıtlardan sonra...
"Yarın Koray gitmeden burada bi toplanalım, azalım diyorum.
Güzel yemekler yapıcam. Mutlaka bekliyorum. Malum Cumartesi günü
bekarlığa veda ediyor. Erdem de gelecek. "
"Hmm...Peki sen nereye gideceksin?"
"Ben niye gidiiyym ki, gecenin bi vakti?"
"Eee, bekârlığa veda partisi diyosun. Senin ne işin var?"
"N'olmuş, ben de bekâr diil miyim şunun şurasında?"
Kıkırdamalardan sonra, "seni manzarada bir yere oturtamıyorum.
Böyle bekârlığa veda partisi olmaz. Bunun adı akraba toplantısı.
Hani pasta, hani kız?"
Ve işte o talihsiz an. O iç bayan espri.
"Pastanın içinden ben çıkarım olmazsa..."
Ve anında cevap...Tabii kahkahalar arasında...
"Yazık Asu' cum, Etiyopya' da binlerce aç çocığu doyurmak varken
o kadar büyük bir pastaya un-şeker-yağ yumurta vs.ziyan edilir mi?"
"Yürü git !...."
Ve küüt... (Telefon kapatma sesi hani düşüp bayıldığım valan zannedilmeye.))
Not: Cumartesiye kadar (tıpkı son 20 gündür olduğu gibi) bana dur-durak yok.
Boru değil, en büyük oğlumu baş-göz ediyorum.
Önümüzdeki hafta görüşmek üzere...
Bu arada İstanbul' da Saphire kulesi neyse grafiklerde tıklanma yüzdem
o boyutta. İlginin böylesi gözlerimi yaşartıyor doğrusu. Defalarca, defalarca
uğrayan tüm dostlara sonsuz teşekkürler.
Sevgiyle kalın...