Sinir bozucu grip ve iki Hollywood filmi.  

Posted by Asuman Yelen in

Perişanım dostlar. İki gecedir sabahlara kadar öksürüyorum. Her tarafım kırılıyor

dökülüyor. Boynumda sırtımda yünler. Hep yatıyorum.

Sabah Rayuş Paçozu gezdirirken kendime bir atom yaptım. Büyük bir cezveye her zaman

hazırladığım şekilde ıhlamur, kuşburnu, bir avuç elma kurusu (hepsi de İpekhanım çiftliğinden)

koyup kaynattım. Altını kapattıktan sonra, bir miktar adaçayı kök zencefil, havlican, kabuk

tarçın, birkaç karanfil ilave edip beklettim. Bu arada salondaki kanepeye (televizyonun karşısına)

note bookumu, suyumu kolonyamı, boğaz pastilimi filan hazırladım. Rayuş gelince de iki

büyük fincana doldurduğumuz çayları içtik. Ben biraz televizyon izlerken o bana kemik

suyuna pirinç çorbası (benim canım onu istedi) pişirdi. Dağıttığım mutfağı toparladı, sonra

eşine öğlen yemeği hazırlamak üzere gitti.

Arşivimden seçtiğim ilk film Eddie Duçhin dı. Tyrone Power-Kim Novak. Uzun zamandır

Hollywood filmi izlememiştim. Kurup hazırlarken epey ter döktüm çünkü yeni televizyonu

pek tanımadığım, giriş çıkışları çok iyi bilmediğim gibi teknik konulardan da hiç anlamam.

Kanepeye uzanıp play tuşuna nihayet bastığımda film gözümün önünde dansetmeye

başladı. Bir de bulanık ki sormayın. Pek de kullanmadığım ufak numaralı uzak

gözlüğümü odamdan almak üzere ayağa kalktım, her yer bulanık görünüyor. Birkaç

adımdan sonra gözlerim karardı. Koridora yaslandım önce bir soğuk ter boşandı ardından

bir şiddetli çarpıntı tabii bir de yengeç paniği. Telefonu nasıl bulup Rayuşu nasıl çağırdım

bilmiyorum. Ve kendimi kanepeye nasıl attım. Tamam dedim. Galiba gidiyorum.

Rayuş hemen geldi. O geldiğinde biraz kendime gelmiştim zaten. Hemen beni rahatlatacak

açıklamaları da yaptı sakin haliyle. Çok vitamin yüklenmişim meğer. Ben iki fincan içmiştim.

Malzemeleri fazla koymuşum. Cezveyi yikamak üzere kalan posaları atarken farketmiş.

Anlayacağınız tam bir atom etkisi:))


Seyrettiğim ilk film, "The Story of Eddie Duchin" 40 larda yaşamış çok meşhur bir

piyanist ve orkestra şefinin hayat hikayesi. 1956 yapımı.

Çok sevdiği eşini (Kim Novak) oğlunun doğumu esnasında kaybedince

hayata küsen piyanist, (Tyrone Power) çocuğunu akrabalara

ve dadısına bırakıp evi terkeder. Orada burada zaman geçirir turnelere çıkar.

Orduya katılır. Bu arada savaş patlar. Savaşın yıkıntıları arasında rastladığı bir çocuk

ona kendi oğlunu hatırlatır. Eve döndüğünde kendisine uzaktan hayran olan ama

bir o kadar da nefret eden oğlu ile arayı düzeltmek artık çok zordur onun için.

Güzel müzikleri ve duygusal sahneleriyle seyredilesi bir Hollywood filmi.





Havaya girmişken hemeen arkasından seyrettiğim ikinci film de Rhapsody.

Bir Elizabeth Taylor- Vittorio Gassman filmi. 1956 Charles Vidor yapımı.

Holywood' un Selvi Boylum Al Yazmalım' ı dersem ne derece doğru olur bilemiyorum

ama gerçekten naif bir "aşk mı emek mi" sorgulaması. Mükemmel bir finalle taçlanıyor.

Liz' in doyumsuz güzelliği, bol bol müzik (Lizt, Rachmaninov, Tchaikovsky, Debussy)

bana göre çok güzel bir Hollywood klasiği.





Her iki film de bana çok iyi geldi. Ruhum dinlendi. Müziğe doydum.

Şunu da eklemeden geçemeyeceğim.

Bu iki filmde Vittorio Gasman (keman) Jon Ericson ve Tyrone Power (piano)

sürekli çaldılar. Bunun için nasıl hazırlandıklarını You Tube dan araştırdım. Zaten

sonuç ortadaydı. Tabii mizikler orijinaldi ama o eller, o tavırlar. Müthiştiler.

Yaptığı her işte büyük aşamalar kaydederek hepimizin hayranlığını kazanan, Kuzey

rolüyle oyunculuk budur dedirten Kıvanç Tatlıtuğ' un bir kuple saz çalmasının

bizleri nasıl mutlu ettiğini, hayranlık uyandırdığını düşününce l954- 56 yapımı bu iki film

ve birçok benzeri için Hollywood yapımcılarını ayakta alkışlamamız gerekiyor bence.

Ya da hiç de finans gerektirmeyen bu çok önemli detayların hâlâ bizim sinemamızda niçin

halledilemediğini sorgulamamız.


Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum.

This entry was posted on 7.01.2012 at Cumartesi, Ocak 07, 2012 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

Geçmiş olsun Asuman'cığım. Aman istirahatı ihmal etme. Nasıl olsa tatlı Rayuş var. Sen güzel filmler izlemeye devam et emi.

7 Ocak 2012 14:08

Ediyorum arkadaşım. Zaten halim yok dolaşmaya. Başağrısı ve ateş olmadığı sürece film seyredebiliyorum. Tabii bilip sevdiklerimi. Çok teşekkür ederim ilgine.

7 Ocak 2012 14:57

Çok geçmiş olsun, havalar çok tatsız
ve film seyretmek en iyisi. dostlukla

7 Ocak 2012 16:36

Teşekkürler Mehmet bey. Ben de özlemişim eski filmleri izlemeyi.
Aynen devam ediyorum.

7 Ocak 2012 17:31

Asucum geçmiş olsun canım. Kış geldi hökkürük başladı bende de:) Şu anda bir yağmur var burada anlatamam, adeta afet, gök yarıldı aşağı iniyor sanki.
En kısa zamanda iyi olman dileğiyle seni ve Rayuş'u öpüyorum. Sevgiyle...

7 Ocak 2012 17:43

Leylak cım sabah Rayuş eltisiyle konuşmuş biraz önce de Zuhal beni aradı telefonla. (Her ikisi de Antalya da yaşıyor dememe gerek var mı bilmem) Felaket diye bahsediyorlar. Onlar da epey tedirgin olmuşlar. Sana da geçmiş olsun. Yattığım yerden ara ara takip etmeye çalışıyorum buraları.
Ben de seni öpüyorum. Kendine iyi bak lütfen.

7 Ocak 2012 18:14

Geçmiş olsun arkadaşım, çok salgın hani kar yağınca geçer derler ya beklemekteyiz işte.
Öksürük için kekik suyunu denermisin. Bal ve limonla hemen geçirecektir.
Bende öyleyim öksürük yok ama bütün kemiklerim isyanda, bir üşüyüp bir terliyorum. Şu tiryakisi olduğumuz beyz cama bile uğramak gelmiyor içimden.
Kendine dikkat et canım benim, inşallah haftaya çok iyi başlarsın.
Filmlerinde harika ne güzeldir o filmler ne güzel!!!

7 Ocak 2012 21:44

Senin de geçmedi hâlâ demek. Geçmöiş olsun canım benim. Her nefes alışımda sırtım göğsüm acıyor.
Nur cum kekik suyu bal ve limon karıştırılıp mı içilecek ayrı ayrı mı. Eğer işe yararsa nasıl dua ederim sana...

7 Ocak 2012 22:25

Asumancım suyu kaynat kekik koy demini alsın. Sonra bir kaşık bal ve limon sıkarak iç, biraz acı oluyor ama öksürüğe iyi geliyor. Benim öksürüğümü aldı canım.

8 Ocak 2012 17:59

Tamam Nur' cum. Hemen deneyeceğim. Çok teşekkürler.Güzel haftalar...

8 Ocak 2012 18:50

Canısı geçmiş olsun. O atom yüklemesinin bir benzerini ben tee kaç sene önce bir günde bir demlik dolusu yeşil çay içince yaşamıştım ve hastanelik olmuştum. Çok gülmüşlerdi bana :(

Ben bir ev derleme toplama yenileme telaşındayım yine alakam az netle

9 Ocak 2012 00:33

Sağol canım, sen keyfine bak. Merak ettirme kendini yeter :) Öptüm...

9 Ocak 2012 01:23

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin