Ramazan ve anılar,  

Posted by Asuman Yelen in , , , ,


Bu akşam küçük, hoş bir sürprizle karşılaştım.

Geçen hafta küçük kızını azarlayan kirli sakallı genç adam bu gün onu omuzlarında taşıdı. Salıncağını itti. Yüreğinin sakalından temiz olduğunu anlamak beni çok mutlu etti. Anladım ki o anki siniri geçici bir durummuş. Çok aceleci davranmışım, empati yapamadan babaya yüklendiğim için biraz suçluluk hissettim doğrusu. Bu da benim çocuklara çok zayıf olmamdan kaynaklanıyor. Hasılı Paçozumla keyifle seyrettik bir müddet ikiliyi.

Asık suratlı çiftte umut yok. Arkaları ahaliye dönük, birbirleriyle de konuşmadan dosdoğru karşıya bakarak oturuyorlar.

Yangın merdivenindeki küçük kızı bir daha görmedim.

Biraz önce bulaşık makinemi korkarak çalıştırdım. Yeni serdiğim kilimi kıvırıp önünü havlularla beslediğim makinem vukuatsız çelıştı. Buna çok sevindim.

Gelelim düne...

Dün akşam iftar vakti yan alt çaprazımızda bir yaşlı amca (seksenine yakın olabilir) kulağının arkasında sigarayla ezanı bekledi. Müezzin ezana başlar başlamaz da çarçabuk cebinden çıkardığı çakmağıyla yakıp derin bir nefesle açtı orucunu.

Bu çok sık olmasa da bu yaşa kadar çok karşılaştığım bir durum.

Ne zaman kulağının arkasında sigara ile ezan bekleyen birini görsem hemen her seferinde Casim Bey Amca' yı hatırlarım. Bu çoook eski bir anı.

Casim Bey Amca bizim Adana' daki ev sahibimiz. Benim yedi yaşımda olduğum, Annemin otuzbeş sonrası babamın kırk yaşlarında olduğu bu dönemde, eşi Naciye halayla birlikte bir kapısı bizim evin avlusuna açılan bitişik binada otururlardı. Sanırım halamız olmadığı için annemin-babamın çok sevdiğimiz hanım arkadaşlarına "hala" demek adettendi.

Oturduğumuz ev iki katlı ve ahşaptı. Birinci katın zemini alçak olan yarısının üstü kapalıydı ve misafir odası, mutfak bu kattaydı. Tahta merdivenlerle çıkılan ikinci kat da iki adet yatak odası, banyo ve ortasından bir asma ağacı geçen terastan ibaretti. İlk katın diğer yarısının üstü açıktı. Zemini topraktı ve kedimiz Renginin sürekli dilini çıkararak su içtiği bir çeşme vardı.

Ablamla o merdivenlere oturup bebeklerimizle ya da üstü açık avluda topumuzla oynardık.

Hayli yaşlı bu çift, çocukları olmadığı için her halde bizim keyifli ailemizi çok severlerdi. Naciye Hala sık sık çeşmeli avluya açılan ara kapıyı açar anneme seslenip haber verir ablamla beni evine götürürdü. Beyaz dantelli minderli, tertemiz sedirleriyle, üzerinde gümüş çerçeveli fotoğraflar, içinde gümüşler olan cilalı büfesiyle bizimkinden çok farklı misafir odasına oturtur, süt ve kendi yaptığı kurabiyelerden ikram ederdi. Yanında delik işli krem rengi peçeteler getirirdi. O devirde sanırım kağıt peçete yoktu. Bizimle yetişkinlerle konuştuğu gibi sohbet ederdi.

Sıcak Adana akşamlarında bu çiftle çok sık bir arada olduk. Biz küçükler kitaplarımızı okur ye da evcilik oynarken dört yetişkin, saygılı, edepli, seslerini hiç yükseltmeden, laubalileşmeden, belki politika, belki spor, belki sanat belki sinemadan hanımlar biraz yemekten muhtemelen, ama hep bir arada sükünetle sohbet eder arada çaylarını, limonatalarını yudumlarlardı.

Ve Casim bey amca, otuz Ramazan iftarını hep kulağının arkasındaki sigarasıyla, ezanın okunmasını beklediği, evinin kapısının önünde açardı.

Muhtemelen artık hayatta değillerdir. Nurlar içinde yatsınlar...

This entry was posted on 25.08.2010 at Çarşamba, Ağustos 25, 2010 and is filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

8 yorum

Sigara tiryakilerini biraz zorlar ramazan :). Çoğunun ilk işi bir sigara yakmaktır hemen.

Çocukken size gösterilen bu ilgi ve ikramdan ne çok etkilemişsinizdir. Nur içinde yatsınlar.

Ayrıca ne acı ki bir kaç haftadır karşılaştığım bir sahne var. Biz artık siyaset konuşurken saygı çerçevesinde kalamayan bir toplum olmaya başladık. Üzülüyorum. Eskilerin en büyük meziyeti bu olsa gerek.

Sevgiler...

25 Ağustos 2010 11:05

Evet İlknur' cum,
Tüm bunları, keyifle, özlemle hatırlarken artık bazı şeylerin yok olduğunu farkedip burukluk yaşıyorum. Bu, yaşlı bir insanın çocukluğunu özlemesinin çok dışında bir şey. Artık bir araya gelip bir konuda olayı kişiselleştirmeden, birbirimizi iğnelemeden ya da tansiyonu yükseltmeden konuşamıyoruz çoğunlukla.
Çok teşekkür ederim canım....

25 Ağustos 2010 12:42

Eskiler aaaah eskiler, herşey saygı sınırları içerisinde geçen yıllar.
Artık elimizde zorladığımız saygımızdan geri kalan bir şey yok galiba.
Sigara içerim, belki fazla tiryakisi olmadığımdandır bilemiyorum. sigara ile oruç bozacak kadar yada iki kaşık çorba ile iftar yapıp sigara içmeği anlayamıyorum.
2 yıldır sıcakların ve tansiyonum yüzünden oruç tutamıyorum, aslında 6 yaşımdan beri tuttuğum için çok zor geçiriyorum bu ayı. benim için oruç çok değerli, bana çok gizemli geliyor ve iftar saati bulunmaz bir mutluluktur, iftar yaptığın an sihiri kayboluyor. Ne yapalım kışa kadar ara:))
yani diyeceğim asla güzelce karnımı doyurmadan sigara içmem, aklıma bile gelmez. Demek ki istesem bırakabilirim, ama istemiyorum galiba.
Allah kabul etsin canım, iftar yaklaşıyor bende çenemi pardon klavyemi açtım:))
sevgiler...

25 Ağustos 2010 17:49

Sağlığa zararı dokununca zorlamanın anlamı yok. Gücümün yetmediği yerde ben de bırakabilirim oruç tutmayı.
Sigara konusunda hiç yorum yapamıyorum çünkü ben de o tarz bağımlı değilim. Galiba oruç en çok günde 3-4 paket içenleri zorluyor. Allah yardımcıları olsun. Bu Adana döneminde sanırım bizler yarım günlük oruçlar tutuyorduk ama sahura mutlaka kalkar yemek yerdik.
Bir post da buraya yazıldı. Geçmiş deyince bizleri tutmak çok zor.
Teşekkürler Nur' cum. İyi geceler...

25 Ağustos 2010 21:33

Bizi ne bozdu bu kadar diye düsünmeden edemiyor insan. Ilerleyen teknoloji bizi ileriye götürecegi, daha medeni olmamizi saglayacagi yerde malesef konusamaz hale getirdi.
Konusma adabi bile kalmadi. Gecen aksam Fazil Say ile Hakki Bulut´un bir tartismasin denk geldim ama fazla dayanamadan kapattim.Herkes her an kavga ediyor. Biri bir sey diyor öteki direk saldiriyor.
Fikirlerine katilmadigin bir insana saldirmak yerine kendi fikirlerinle normal bir tonda karsilik vermek neden bu kadar zor geliyor anlamiyorum.

Eski insanlar galiba insan olgusuna daha bir saygiliymis. Senin komsu halan gibi mesala. Ve seni nasil zenginlestirmisler. Bir cocuk yetisirken sadece ailesinden beslenmiyor.
Simdiki cocuklara bakinca acaba onlardan kac tanesi böyle güzel insanlarla karsilasiyorlar etraflarinda.

Cok güzel bir örnekle icler acisi duruma parmak basmissin Asum.

Öpüyorum seni

26 Ağustos 2010 03:34

Ah Sünter' cim,
Bizler yetiştirildiğimiz gibi, gördüğümüz gibi davranmaya gayret ederken yadırganıyor, panda muamelesi görüyoruz. En kibar eleştri "samimiyetsizlik." Tüm bu şeyler çok gerilerde kaldı. Ağza geldiği gibi hakaret "samimiyet" olarak nitelendiriliyor ve adeta alkışlanıyor.
Artık her evden sadece gürültü yükseliyor ya da iletişimsizliğin ve ayrı odalarda vakit geçirmemin sonucu olarak buz gibi bir sessizlik hakim yuvalarda. Maalesef çözümsüz bir durum.
Bu güzel, içerikli yorum için çok teşekkür ediyor, sevgiler yolluyorum.
İyi sabahlar canım.

26 Ağustos 2010 04:52

Anlık bir görüntü bizi yıllar öncesine götürüyor değil mi?

Ve yıllar öncesinin hiç silinmeyen güzel anları...

Ne hatırlamaya, ne anlatmaya ne de okumaya doyum olmuyor. Özlüyor insan be.

Sevgiler

29 Ağustos 2010 02:18

Aynen öyle Newbahar' cığım
Hatırlamaya da, anlatmaya da, okumaya da doyum olmuyor. Kim yazarsa yazsın, kim anlatırsa anlatsın. Yeter ki yürekten olsun.

İyi Geceler, sevgiler...

29 Ağustos 2010 03:04

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin