Hep Böyle...Lütfen...  

Posted by Asuman Yelen

Biraz üzüldüm bu sabah...

Uzun zamandır alış-veriş ettiğim, çok da sevip takdir ettiğim bir hanımefendi, haftalık
mailinde annesinden bahsetmiş. İsmini görünce hemen hatırladım. Benim mezun
olduğum liseden, çok iyi hatırladığım bir yüz. Çok heyecanlandım. Hemen dolapları
karıştırıp okul yıllığını çıkardım. Yoğun bir duygusallık içinde okulun loş koridorlarında
dolaştım. Tek tek hocaları, arkadaşları inceledim, hatırladım. Sınavları, sevinçleri
korkuları öfkeleri yeniden yaşadım. Nostaljinin dibini sıyırdım.
Alışveriş listemi hazırladıktan sonra en alta küçük bir not düştüm. Annesini hemen
hatırladığımı, aynı okuldan mezun olduğumu anlattıktan sonra hocamıza (biz öyle derdik)
hürmetlerimi iletmesini rica ettim.
Biraz önce gelen mail rutin cevaplardan biriydi.
"Siparişiniz alınmıştır, kargonuz şu tarihte size ulaşacaktır, teşekkürler..."
Bu gün buna alışmış olmam gerekirken, niçin bu kadar  kötü hissettiğimi inanın ben
de bilmiyorum.

Bu satırları gece tekrar okurken, bilmem neden, bir blogger dostun çok eskilerde
blogunda yayınladığı uzun bir şiirin beni etkilediğini hatırladığım son bir kaç dizesi geldi
aklıma. Biraz dolaştım, buldum ve buraya ekliyorum.( Saat. 00.05 ve nevrotik bendeniz
hala duygusdal şiirler arayıp ilaveler yapmaya çalışıyorum:))

..........
Yine de sözcüklere dikkat etmeye ve
kibar olmaya çalışıyorum.
Sözcüklere ve yumurtalara özenle dokunmalı.
Bir kez kırıldılar mı olanaksızdır onarılmaları.


Tanıdığım bir aile var. Anne tek başına büyük bir evde oturuyor. Hayli de yaşlı. Bütün
evlatları benden büyük. Her biri bir yere dağılmış. Farklı muhitler, şehirler ve hatta
ülkelere. Çok sevdikleri, yerlere göklere sığdıramadıkları bir yeğenleri evleniyor
ve hepsi birbirleri ile (saçma sapan bahanelerle) kavgalı oldukları için hiçbiri
düğüne katılamıyorlar. Ama  tuhaf bir biçimde bayramlarda bol etli bamyalı, bol
kepçe pilavlı, su börekli ve baklavalı sofranın etrafında buluşup gösteremelik
saygı ve sevgilerini yerine getiriyorlar, üzerine de bol demli çaylarını içip el öpüp
ayrılıyor ve kavgalarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

İşte şimdi de bir düğün aklıma geldi. Aslında hep aklımın bir köşesinde böyle
sık sık hatırlayıp burkulduğum bir düğün töreni. 3-4 yaşlarından beri tanıdığım,
çok sevdiğim, çok emek verdiğim bir kardeşimin düğünü. Son anda rahatsızlanan
kardeşim, eşi ve oğlu katılamadığı ve LCV davetiyeye de cevap verilemediği için
tek başına katılan ben, düğün sonuna kadar şarabımı yalnız yudumlayıp yemeğimi
ve pastamı koca masada tek başıma yiyerek adeta cezalandırılmıştım.

Asla ümitsiz değilim ama. En güzeli sona sakladım.

Gözümün önünde yeşeren, yaşanan,
sıcaklığı bizi de sarıp sarmalayan, her türlü olumsuzluğa karşı koyabilecek
güçte, baltasız sapsız, ince hesapsız, dipdiri, sapasağlam bir sevgi içimizi
ısıtıyor, yaşamımızı çekilir kılıyor. Bir yerlerden de huzurla izleniyor eminim.

Allah sizleri nazarlardan saklasın çocuklar. Siz bizbirinizi böyle hep sevin ki,
dünya güzelleşsin, sevgisizliğin karanlığı dağılsın.
Neslinizle, çocuklarınızla şenlensin, umutlansın, aydınlansın dünya...

This entry was posted on 27.08.2012 at Pazartesi, Ağustos 27, 2012 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

En sona yazdığın dileklere can-ı gönülden katılıyor, mutlulukları için duacıyım diyorum.
Diğerleri mi? Hep yaşadığımız, sık yaşadığımız şeyler ne yazık ki, boşver gitsin...

27 Ağustos 2012 13:40

Aile kavgalarını hiç anlayamadım; bana öyle uzak ki.
Gençler hep mutlu olsunlar, sevgiyle kalın Asuman Hanım :)

27 Ağustos 2012 14:50

Canumsın:)
nedense yaş devamlı arttıkça zaten yumuşak olan yüreğim iyicene yumoşa batmış gibi daha bi yumuşuyor.
Yazdıklarındaki ince ayrıntıyı içim sızlayarak okudum.
Son satırlarına da yürekten katılıyorum arkadaşım.

27 Ağustos 2012 21:42

Leylak' cım, tabii en önemlisi olduğu için sonunu sevgiye bağladım.
İçinde biraz sevgi biraz özen barındırmayan hiç bir şeyi fazla
önemseniyorum. Çok sağol.

27 Ağustos 2012 22:58

Umarım hep de uzak olur Özlem' cim.
Ama eminim sen incelik ve nezaketinle asla barındırmazsın olumsuzluğu etrafında.
Çok teşekkür ederim güzel dilekler için. Sevgiler...

27 Ağustos 2012 23:01

Yaşlanmak tuhaf bir şey. Bir yandan yaşlanırken bir yandan da sertleşiyor insan galiba. (Kemiklerle birlikte:) Hem sertleşiyor hem de kolay kırılıyor.
Teşekkürler Nur' cum.

27 Ağustos 2012 23:04

Blog başlığınızla birlikte aslında... İnsan olmak ve sevmek... Ve huzur... Mutluluk...

27 Ağustos 2012 23:35

Bloguma hoş geldiniz Engin Ergin,
ve zarif yorumunuz için teşekkürler...

27 Ağustos 2012 23:54

İlk paragraftaki şahsa bir anlam veremedim. Hani iş açısından düzenlenmiş olan oto mail servisi desem annesinden bahsetmez, e oto servis değilse o otomatik cevap ne iş:S Boş ver salla gitsin demeli bence.

Aile kavgalarında ise söyleyecek sözüm var. O bir tercih bence. En azından benim için öyleydi.Tabii anlattığın şekilde göstermelik senaryolar kalmadı bende;bitti tam bitti bir daha anmamacasına. Öldüğü zaman içim acıyacak biliyorum,bunca senedir ailemden çok kişiyi de karşıma aldım farkındaym;ama benim gördüğüm psikolojik terörün oğluma da yaşatılmamasına ve benim çilemin de bir yerde ( ehh yaşım az değil sonuçta,az huzur lazım artık) bitmesi gerektiğine karar verip tercihimi yapmıştım nerdeyse 5 sene önce.

Sizin ailede filizlenen sevgi dolu çekirdek aileye ise bol şans ve mutluluklar :)

Döndüm sanırım,hâlâ emin değilim ama dönmüşümdür hele tatil de yaptıktan sonra :D

28 Ağustos 2012 02:29

Canım, önce hoş geldin.Senin oraya uğradım gördün heralde.Bahçende dolaştım, camını tıklattım:) Şaka bi yana şiiri bulana kadar epey geri gittim.
Oto mail değil.İsmime hitaben bi günaydınla başlıyor. Ayrıca hiç konuşmadığım biri değil. Ama galiba işi başından aşkın. Terslik onda değil bende sanırım. Gereksiz duygusallık.
Bahsettiğim şeyin senin derin ve anlaşılır kırgınlığınla en ufak bir benzerliği yok. Çok daha yüzeysel keyfekeder ve ikiyüzlü ilişkiler. Çok da açamıyorum takdir edersin.
Gençlerin de bu arada gerçekten şansa ihtiyaçları var.Meğer ne zormuş yeni bir yuva kurmak. (eğer mirasyedi değilsen ve bizimki gibi emekli ailelere mensupsan)Allahtan kaya gibi sağlam sevgileri var her şeyi göğüslemelerini sağlayan:)
Bu arada sen de artık bi kesin dönüş yap. Sanma...

28 Ağustos 2012 03:12

Allah mesut etsin onları:)
Bizler ne kadar yetişkiniz desekte bir çocuğun bile yapmayacağı şeyleri yapıyoruz bazen. İnsanın yaş aldıkça daha olgun davranacağını sanıyoruz ama bazen insanoğlu yetişkin çocuk olarak kalıyor. Bu gibi şeyler okuduğumda hemen aklıma Doğan Cüceloğlu'nun "Yetişkin Çocuklar" kitabı geliyor, okumanı tavsiye ederim, çok aydınlatıcı:)
Sevgilerimle kucaklıyorum seni Asumancım.

28 Ağustos 2012 11:34

Sana tamamiyle katılıyorum Sevgili Fadiş.Ben kendi adıma o çocuklaşmayı bire bir gözlüyorum kendimde. Giderek artmasından korkarak.
Çok teşekkürler, uğrayıp güzel dileklerini bıraktığın için.
Benden de sana kucak dolusu sevgiler...

28 Ağustos 2012 14:05

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin