Kardeşlerin en tatlısı elindeki peçeteyle fincanın kenarından sızan
kahveyi dikkatle temizlerken kendi kendine konuşur gibi " yeni nesil
ebeveynlerin çocuklarına imreniyorum doğrusu" dedi.
Biraz şaşırdım, çünkü sesi söylediği şeyi yansıtmıyordu. Sanki biraz asabi
biraz alaycı bir ton içeriyordu.
"Niçin böyle söyledin?"
"Sabah ATM kuyruğunda benden önceki minik yavrunun annesinin
sabrına ve gayretine hayran olmamak elde değildi. ' Ben...ben' diye uzanan
yumuk eline kartı güvenle verip ' kartı ters sokuyorsun... ona değil, öbürüne
basacaksın...' diyerek onu yönlendiren tatlı sesinin cesaret veren tınısına
bayıldım doğrusu." Ve uzun uzun karışmadan bekleyişine."
"???!!!..."
"Tek kızdığım, arkamdakilerin anlayışsızlığı. Bir gereksiz uğultu, "hadisene hanım"
"ooohhooo daha vergi dairesine yetişecem" diyen sert erkek, "hastaneye randevuma
geç kaldım" diyen tiz kadın çığlıkları. Allahtan anne kültürlü, dirayetli ve serin kanlı
tavrıyla istifini bozmadan evladının ekonomik kariyerinin bu ilk deneyiminden
yara almadan çıkmasını sağladı."
":)))... Benzer bir deneyimimi hatırladım. Akçay' a son seyahatimde yaşamıştım.
Susurluk' ta yarım saat mola vermiştik. Tuvalet ve el-yüz yıkama gereksinimlerimizi
hallettikten sonra birşeyler yemek için girdiğim kuyrukta tam önümde, gördüğüm
en anlayışlı ebeveyni izlerken senin duyduğun hayranlığı ben de hissettim."
" Canım yaaaa sen de mi?..." Sesindeki acıklı tonu duymazdan geldim.
"İki-üç yaşlarında şipşirin bir kız çocuğuydu. Bütün yolculuk boyunca tiz
çığlıklarıyla otobüsü şenlendirmiş herkesin sempatisini toplamıştı.
O yiyeceklerini ve içeceklerini minik parmağıyla ' buu...yok o diiil bu ooollsuuun'
diye mızırdanarak işaret ederken ve dakikalar birbirini kovalarken tıpkı otobüste
olduğu gibi en ufak bir müdahalede bulunmadıkları gibi güler yüzlerini de
hiç bozmadılar. Çocukları, seçimlerini rahatça yapabilmeli ve topluma ne istediğini
bilen, kendi kararlarını verebilen erişkinler olarak katılabilmeli idi.
Bu fedakarlığı yaparken arkamdaki sabırsız ve terbiyesiz güruhun 'hadi
otobüs kalkacak' 'saat doldu velet yüzünden acacına gidcez' şeklindeki
çirkin homurtularına hoşgörülü bir tavırla kulaklarını tıkadılar."
Fincanlarımızı çevirirken ikimiz de aynı şeyi düşünüyorduk:
Biz pısırıklardan sonra ülkemiz gümbür gümbür sağlam bir nesille
kucaklaşacak. Ne güzel :)))
Hep keyifle kalalım...
Not: Tüm mini sohbetlerde olduğu gibi hicivli bir üslup kullanmaya çalıştım.
Uzun aradan sonra sanırım "sense of humor" um magmalara karışmış.
Tabii benimle gülen benimle ağlayan Rayuş' umun da.
İşin aslı, dün sabah Rayuş, maaşını çekmek ve birtakım ödemelerini yapmak
üzere ATM kuyruğuna girmiş. Önündeki minik, kartı ve parmaklarıyla
orayı burayı kurcalayarak o kadar çok işgal etmiş ki sinirleri ayağa
zıplamış. Öğlen kahvede bunu anlattı. Benim de aklıma son otobüs seyahatimde
kaprisleri ve şımarıklığıyla beni deli eden yumurcak geldi. Ve onlara gösterilen
gereksiz sabır. (Aileleri tarafından) Sonra akşam bunu blogda hicvedelim dedik.
Biz yazarken gözlerimizden yaş gelene kadar güldük nedense.
Sabah beni ziyarete gelen yeğenim Can' a okuttuk. Tebessüm dahi etmedi.
Durumu anlattığımda da acımasızca becerememişsin Asucum dedi.
O zaman dank etti ve bu küçücük kocaman notu eklemek gereğini duydum :)))