Bizim kelimelerimiz  

Posted by Asuman Yelen in


Öğlen Rayuş fincanıma baktı baktı, tek kaşı havada bana çevirdi bakışlarını:

"Sen bir şeyleri kuruntu etmişsin yine . Nedir??"

"Yooo, nerden çıkardın. Gaayet iyiyim."

"Hadi hadi, burada öbük öbük sıkıntılar çıkmış."

"Öbük öbük de ne??"

Ay ne bilym, hem köpük köpük, hem de öbek öbek. Birleştirivermişim kafamda.

Hiç şaşırmadım. Biz bunu hep yapıyoruz.


Çoğu ailede olduğu gibi bizim de kendimize göre bir jargonumuz, sadece birbirimizin anladığı

eskilerden gelen ve bu gün olduğu gibi aniden ağızdan çıkıverip ilave edilen kelimelerimiz

mevcut. Eminim bu abuk öbük lafı da yerleşecek literatürümüze.

İşte size anneannemden kalma bir kelime. Feniks. Sanıyorum bizden başka kullanan yoktur.

Zaten bir Rayegân kullanır, bir de ben. Bazan delikanlılar da. Ama sıkı sıkı tembihlidirler. Sadece

evde. Sabah Rayuş telefon açar :

"Ninom günaydın nasılsın?" "İyiyim sen nasılsın?" "Yaa bu sabah biraz başım feniks kalktım."

Allah rahmet eylesin anneannem biz gençler biraz fazla gürültü yapınca (yaşı seksenin

üzerindeydi) bağırırdı: "Yavaşın kızlar, bu ne gürültü, başım feniksidi."


Çocukkan ablamla evcilik, daha doğrusu senaryolar üretip üslendiğimiz rolleri, oynarken

kelime konusunda tıkanırdık. Çerden çöpten bir aparat uydurur, bir isim

koyamadığınız zaman uydurduğumuz hep aynı kelime yetişirdi imdadımıza. Triko. Örneğin

"masuscuktan" ekmekleri ıslatır, bölüp şekillendirir, bulduğumuz bir tahta parçasına yerleştirir

ateşe koyup "masuscuktan" kızartırdık. (Sonra o ekmekleri henüz bir bebek olan zavallı Rayuşa

"sahicikten" yedirirdik.) İşte o tahta parçasının adı "börek kızartma trikosu"

olurdu. Bunun gibi "....karıştırma trikosu" "...ezme trikosu" uzar giderdi. O tarihlerde triko

kelimesi gerçek anlamıyla geçmemişti hayata. Ya da biz duymamıştık.

O günlerden bu günlere, kah bilgisizlik ve çaresizlikten, daha sonra büyüklerden duyduğumuz

komiklik olsun diye kullanmaya başlayıp yaşamımıza soktuğumuz kelimeler var var olmasına da

esas en kötüsünü şimdi anlatacağım.

Gençlik yıllarımda bir şarküterinin ışıklı tabelasına kocaman "...... Şarküteli" yazdığını görmüş

gülerek bizimkilere anlatmıştım. Şaklabanlık olacak ya başladım o şekilde kullanmaya. Tabii

kendi aramızda. Sonunda olan oldu. Yaş ilerledi, kafa karıştı. Şimdi zaman zaman karıştırıyorum.

Emin olun bu gün bu satırları yazarken bile emin olmak için Can' a odasına seslendim hangisi

doğru diye. Şimdi hatırlamadığım, şaklabanlık yapayım derken üzerime yapışan ve zaman zaman

beni orda burda rezil eden birkaç kelimem daha var.

Yaşlılık rezillik diye boşuna dememişler :)))


Herkese iyi haftalar diliyorum...

This entry was posted on 3.10.2010 at Pazar, Ekim 03, 2010 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

22 yorum

Ne yaşlısı beeee!.. insanın moralini feniksleme:))
Benim dedem de hatırlayamadığı her kelimeye "davlumbaz" derdi. en çok da artiz halalarımdan birinin aldığı robdeşambrı giyer, adı sorulunca da "ne bileyim davlumbaz işte" derdi, aah ah hepsine Allah rahmet eylesin...

4 Ekim 2010 01:00

Davlumbaz ha. Çok hoş:)) Ama hiç şaşırmadım.Emin ol bazı kelimeleri kullanmaya korkuyorum. Bir gün gelip aklımın böyle bulanacağını hiç hesaplayamamışım gırgırımı geçerken.
İyi haftalar Leylakçım.

4 Ekim 2010 01:08

Ben de hayvanlara ve insanlara zulüm yapanlara yeni bir isim buldum "işgensan" Bundan 2 önceki yazını okuduktan sonra çok fenikslemiştim şimdi şavullamayı bırakıp çok şükür mutlandım.Sevgilerimle.

4 Ekim 2010 03:47

İşgensan yeni. Çok da uygun. Şavullamak da sizin oralardan anladığım kadarıyla.
Çok güldüm bu yoruma. Bayıldım.
Çok sağol Sufi.Allah da seni güldürsün.
İyi sabahlar...

4 Ekim 2010 04:10

Çok hoşsunuz Asuman Hanım:))
Benimde vardır böyle uyduruklarım ama sabah sabah kimin aklına gelecek:)

Ahhh o çocukluk günleri ve o günlerden dilimize yerleşen pek çok kelime.

Sevgilerimle

4 Ekim 2010 08:57

Kesinlikle vardır Newbahar' cım. Çoğu insan başvurur bu pratik çözüme.
Yaşlar da ilerleyince bizim gibi, kafalar karışır iş çorbaya döner.
Sana güzel bir hafta diliyorum...

4 Ekim 2010 10:25

Babamın kullandığı bi kelime vardır mesela "çok da umurumda hani" cümlesine karşılık "COMAFİ" derdi.

4 Ekim 2010 10:30

Eminim ara sıra sen de kullanıyorsundur Şeniz' cim. Belli olmaz ben de başlarım kullanmaya :)))

4 Ekim 2010 11:12

Ben hastayım, Almina hasta Asuman abla. Bide nasıl keyifsizim anlatmam okuyorum takip ediyorum ama içimden yazmak gelmiyor bir türlü. Bende özledim. Ayrıca çok memnun oldum merak etmene:). En kısa zamanda toparlamak niyetindeyim inş. Öpüyorum sevgiler...

4 Ekim 2010 12:15

Pazartesi pazartesi nasıl ilaç gibi geldi bu keyifli yazı. Oğlum ilk konuşmaya başladığı zamanlarda bazı kelimeleri çok tuhaf söylerdi. Mesela hamburger yerine " hagmumber" veya galatasaray yerine " gatalasaray" mahkum yerine " makhum" gibi.Yani zor bi de böyle telaffuz edilmesi. Neyse ana sınıfına geldiğinde hafif bir disleksi sorunu olduğu ortaya çıktı rakamları tam ters simetride yazmaya başlayınca. Bir dönem konuşma terapisi aldı ve düzeldi.Ama onun bu kelimeleri aileye tatlı bir anı olarak kaldı.

Selamlar tüm gatalasaray taraftarlarına. Bu öğlen hagmumber yiyeyim ben bari :D

4 Ekim 2010 13:03

İlknur' cum, ben de öyle tahmin etmiştim zaten. Herhalde üşüttünüz havalar birden soğuyunca...Aman Balküpüne iyi bak ama bu arada sakın kendini de ihmal etme.
Geçmiş olsun canım. Güzel fotoğraflarını ve yazılarını bekliyorum.
Sevgiler...

4 Ekim 2010 14:20

Bu yazı biraz senin içindi Sis. İster inan ister inanma.
Bence en iyisi kendine bir dakka (yumurta)pişir. Yanında biraz da gilda(fasulye) iyi gider.Bunlar büyük yeğenim' in bebeklik kelimeleri. Ha bu arada ağcaca(reklamlar)seyredebilirsin. Bu da ortancanın bebekliğinden.
Biz her iki yeğenimin de daha önce başka kültürlerde yaşadığına eminiz:)))

4 Ekim 2010 14:29

Asumancığım ben de sana bizim tanıdıklardan bir kaç örnek vereyim çeşitlemeleri arttıralım :)))

BİM ( Mağaza )- Pink
Sebze- Zebze
Tahlil-tahrir
Poşet-foşet
Merdiven-nerdiven
.
.
.
:))))))))))))))))

4 Ekim 2010 15:58

Ne kadra güzel kelimeler çıkmış öyle. Ama haklısın dalga geçiliyor sonra da insanın üzerine yapışıyor. Örneğin şu Türk Malındaki tebrik koymak gibi. Çok ciddi bir ortamda tebrik ediyorum diyeceğime tebrik koyuyuyorum demişimdir. Yaşla alakası yok yani ;)

4 Ekim 2010 16:26

İyi ki Rayuş öbük dedi ve ben bu postu yazdım. Galiba yine en çok ben eğleniyorum Zühre' cim. Her yerden çok hoş örnekler geliyor.

4 Ekim 2010 16:40

Aman dikkat Buğday Tanesi. Gençken gülüp eğleniliyor da bizim yaşımızda oturaklı tumturaklı emeklilere tuhaf tuhaf bakıyorlar. Gülüp geçemiyor insan. Doğrudan magmalara batıyorsun. Oraların da havası bize göre değil :)))

4 Ekim 2010 16:47

Bugün yazını erken bir saatte okuyabilseydim kulak çınlamamı''tansiyonum mu çıktı?'' diye yorumlamazdım. Meğer günün konusu olmuşum.{:-))Hiç de renk vermedin. Ama gözlerinin göbecikler atmasından anlamalıydım Ben de Erdemden iki örnek vereyim: Bebekken O'na bakan komşumuza Tante, kocasına Onko diyordu.Bu bende halâ soru işaretidir:'' Önceki hayatında Alman mıydı?'' diye. :-((

Bir öbük yazı yazdım galiba. Canım benim sanal sanal öperim seni.

4 Ekim 2010 19:58

Ha ha ha. Annem de beğendiği bir şey için "ne misilliymiş" derdi. Bir gün kızkardeşlerimle gezerken biri "aa ne misilli kumaşmış" dedi ve orada 3 kızkardeş birbirimize sarılmış kahkahalarla gözlerimizden yaşlar gelene kadar güldük dükkan sahibinin önünde. Hala da vardır öyle kelimelerimiz :) Arada sırad bizi kırıp geçiren :) Ne güzel şeyleri hatırlattın bana. Sevgiler...

4 Ekim 2010 20:09

Bu gün kahve içerken aptal aptal sırıtmamın sebebi buydu. Biraz daha sık otursan şu aletin başına ben de oturup telefon beklemeyecektim.
Tanteyle Onkoyu hatırladım ama geç. Neyse bir öbük de senden örnek gelmiş olsun.:)))

4 Ekim 2010 20:26

Bunlar yaşamımızı renklendiren küçük hoşluklar sevgili Esin. Bir örnekle katılarak daha da hoşlaştırdığın için sana da ve tüm dostlara teşekkür ederim.

Nreşeyle kal...

4 Ekim 2010 20:31

Yüzümde bir tebessümle okudum yazınızı...
Bu arada ne yaşlılığı anlayamadım?

5 Ekim 2010 18:38

Çok teşekkürler Günce' cim,
Anlaman için benim yaşıma gelmen lazım;))
Sevgiler...

5 Ekim 2010 21:54

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin