Hiç gitmek istememiştim ki..
"Okumak" ne kadar önemli idiyse benim için, ve çok uzun yıllar, açıklaması
zor ya da belki imkânsız nedenler, nasıl bunu yapmamı engelledi ise aynı şeyler
iradem dışında yazmama da engel oldu. Her iki durumda da bu yoksunluk beni
fazlasıyla üzdü. Okuyamadğım için, için için yanarken, yazmak ihtiyacıyla da
kıvrandım durdum.
Okumak tamam da, niçin ille de yazmak?
Bir sürü nedeni var. Sıralayalım...
Ben sosyal yaşantımda iyi bir dinleyiciyim. Karşımdakini güzel dinlerim. O
anlatırken, kös dinlemem, kendi söyleyeceğimi tasarlamam, başka taraflara
kulak verip, lafın ortasında bir başkasına cevap vermem ya da "aaaa bu bina
ne zaman dikilmiş al sana bir taş yığını daha" şeklinde abuk bir cümleyle
konuyu değiştirmem.
Tüm bunlar çoğunlukla bana yapıldığı için ben dinlemeyi tercih ettim.
Muhtemelen ben de kendimi dinletmeyi beceremedim. Bu da yetenek işi.
Babaannemin gururlu genleri bana geçmiş anlaşılan. Ama benim de muhteşem
"Möhteşem Hanım " larım yok değil tabii. Az ve de öz sayıda..
Anılarımı özellikle çocukluk anılarımı yazmayı; bazı şeyleri hatırlayıp
yazarken, yeni başka şeyleri hatırlamayı, araya zaman koyup tekrar okumayı
çok sevdiğimi gördüm. Başkalarının da bunu sevdiğini görmek çok hoşuma gitti.
Çok sevdiğim, beni çok derinden etkileyen, içime işleyen, gözyaşı döktüren,
mutlu eden hatta güldüren parçaları (Baudelaire gibi, Tagore gibi, Fikret gibi,
Kisshon gibi) benimle aynı frekansta olan dostlara sunmak, onların sunduklarını
alıp kabul etmek, öğrenmek, sevmek, birlikte duyumsamak dünyalara bedeldi.
Ve daha bir sürü hoşluk..
Buna bir de her şeyi yavaş yavaş unutacağımız yaşlara hızla koştuğumuz
gerçeğini eklersek...
Bu arada yine Satürn Yengeç burcunda. Umarım korktuğum gibi olmaz... Bu sefer
de buna engel olmaya kalkmaz.
Herkese güzellikler diliyorum...
Ve tabii Sağlıklı, keyifli bayramlar.
This entry was posted
on 31.07.2020
at Cuma, Temmuz 31, 2020
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.