Tüm pembelerın, beyazların, kırmızıların artık cap- canlı parlak bir yeşile
döndüğü bu günlerde, güneş, bir yandan kendini tam anlamıyla gösterip
donmuş yüreklerimizi ve bedenlerimizi ısıtırken bir yandan da aylardır
unuttuğumuz bana göre evimizin en keyifli mekânları olan balkonlarımızı
işaret etmekte.
Artık camı açık yatak odamda kaşık bardak şıngırtıları ile
uyanma vaktidir.
Ardından kızarmış ekmek kokuları dolar burnuma.
Sonra sesler:
"Hadi al şu son yudumunu, elimi uzattım ayakta seni
bekliyorum."
"Yahu, kim dedi sana bekle diye, çayı nereme içtiğimi anlamadım.
Al hadi."
Sitemizdeki binaların konumu, ortadaki otopark ve onun önündeki geniş
parkın bulınduğu boşluk nedeniyle, bizim orada akustik müthiştir.
Hele tatil günüyse ortalık daha da şenlenir. Tırrrr diye
zarların tahtada çıkardığı o bildik sesin ardından gür
bir erkek sesi ortalığı çınlatır.
"Pencüsee seveller güzeli gencüseee..."
Ardından gelen şlaap sesi, tavlanın
ahşap tabanına illaki serrtçe vurulan pulun sesidir.
"Öğren de gel."
Şarrr diye pullar dağıtılır Küüt diye tavla kapatılır. Muhtemelen kol altına
sıkıştırılır. Ciddi öfkeli bir ses "bi daha saninle fincansız oynarsam n'oliym."
şeklinde söylenir. "Bi de zar tutma be adam...Ayıptır yaw..."
İki ihtimal vardır. Ya gerçekten zar tutulmuştur, ya da yenilen bunu kendine
yedirememektedir. Bu hassas bir konudur. Yenilenin kızgınlığı elini ayağını
titretecek kadar gerçektir ama inanılmaz şekilde çok çabuk da biter.
(Bizzat yaşadığım için iyi bilirim)
Benim kendi balkonumda en hoşuma giden, yeme-içme bitip masa
temizlendikten sonra, pazar gazetelerini okuma faslıdır. Bu arada güneş
yükselmiştir. Açılan şemsiyenin püfür püfür gölgesinde bulmaca ekini
masaya yayıp keyif çayımı yudumlayarak bilmeceleri çözmenin keyfine
diyecek yoktur.
Kadınlar yavaş yavaş oğle yemeği hazırlığı için mutfağa geçerler. Çocuklar
parkı doldurmaya, ormandaki köpekler havlamaya başlar. Arabalar yerlerinden
çıkarılır. Motorlar homurdanır.
"Hadi getir şunu hadi, gözün tavlada kaldı :) " "Bana bak sallıycan görücem..."
"Yaw, ölünü göriym ki tutmuyorum. Keşke zar tutmayı bilsem." "Hadi ordan,
sesinden anlamıyoz mu. Took diye düşüyo...."
Zarlar yeniden atılır pullar şakırdar "yenilen doymaz kaadişiim..."
Bir yerlerden miss gibi biber kızartması kokusu gelmektedir...
Evet sıcak günler tüm sıcaklığıyla gelmiştir artık....
Not: Fotoğraflar alıntıdır. Ne masa, ne üzerindeki nevaleler, ne de o güzel örtü bana aittir.
Tavlanın da zarları, pulları, ahşabı hepsi ellerindir.