Giden yıllara ve gelen yıla dair (2)  

Posted by Asuman Yelen in ,





G E Ç M İ Ş T E N B İ R Y A P R A K



1956 yılında dünyada ve yurdumuzda neler olup bitmiş ilginizi çeker mi dostlar?
Ben hazırlarken çok eğlendim doğrusu.....







Fransa, Fas' ı serbest bırakmış.












Makarios, tutuklanarak Seychelle Adalarına sürülmüş.













İsrail 3 koldan Mısır topraklarına girmiş.


Ardından Birleşmiş Milletler Mısır' a girip İngiliz, Fransız ve İsrail ordularını püskürtmüş.




Cumhuriyetçi Eisenhower, rakibi demokrat adayı 9 milyon oy farkıyla ezerek ABD cumhurbaşkanı olmuş.



16. olimpiyat oyunlarında Türk serbest güreşçi "Mustafa Dağıstanlı" ve "Hamit Kaplan," Greko Romende "Mithat Bayrak" şampiyon olmuş.

















Güzeller güzeli Grace Kelly, Monako Prensi Rainier ile evlenmiş.


















Birleşmiş Milletler Genel SekreteriHammarskjold, İsrail ' le Arap ülkeleri arasında uzlaşma sağlamak için Ortadoğuya gitmiş.


İtalyan Transatlantiği Andrea Doria,
New York istikametinde giderken batmış. Kaza anında dans salonunda "Arrivederçi Roma" çalıyormuş.
(Bu bana çok dokundu)
















Marilyn Monroe aniden Arthur Miller' le evlendiğini açıklamış.

























Reşat Nuri Güntekin ve Ercüment Ekrem Talu ölmüş.



























Elizabeth Taylor Michael Wilding' den ayrılıp, sonradan evleneceği Michael Todd' la flört etmeğe başlamış.





















Bizim evde ve bütün evlerde margarin olarak sadece "Vita" kullanılırmış.
























Martine Carol, eşi ile çıktığı dünya turu vesilesiyle İstanbul' a uğramış.

Bu resmi özellikle sona bıraktım. O yılların İstanbul' una dikkat çekmek istedim. Ben tanıyamadım doğrusu. Beşiktaş mı acaba diyorum.













Kaynak: Görüldüğü üzere çok eskilerden bir Hayat Mecmuası.

This entry was posted on 25.12.2009 at Cuma, Aralık 25, 2009 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

16 yorum

Çok hoş bir geriye dönüş olmuş Asuman ablacım. Keyifle okudum. Vita kutusunu çok az hatırlıyorum oda genelde saksı olarak:).Bir diğer dikkatimi çekende İsrail o yıllardada saldırı halindeymiş. Mutlu huzurlu yeni bir yıl diliyorum...

25 Aralık 2009 10:01

Ay çok hoşuma gitti. Hem Hayat Mecmuası, hem de doğduğum yıl neler olduğunu öğrenmek. (Bu konu aramızda kimseye söyleme:)Kapaktaki Jane Mansfield herhalde değil mi? Makarios neden Seyşel adalarında ebediyen ikamet etmemiş ki? Ya Grace'nin güzelliğine ne demeli, peri kızı gibi. Maryln de fıstık yani, o ayakta uyuyan Arthur Miller'e neler etmiştir kimbilir.Elizabeth evlilik serüvenine yeni başlamış anlaşılan. Biz de Vita kullanırdık, böyk. Bir de Ufa vardı. Sonra da tenekelerine çiçek dikerdik. Son fotoğrafa yorum yok, İstanbullu sen bilmiyorsan ben neyleyim. Bana sorsan direk Büyükada derim:)))

25 Aralık 2009 10:13

Teşekkürler İlknur' cum
Hazırlamak çok zevkliydi. Aynı dönem arkadaşlarımın beğeneceğini sanıyorum. Senin de ilgilenmen hoşuma gitti doğrusu.

Yeni yıl dileklerimi daha ileriye saklıyorum.
Sevgiler...

25 Aralık 2009 11:02

Onu bunu bilmem Leylak' cım. Sakın kızdırma beni yoksa doğum tarihini herkese söylerim.
Evet Kapaktaki Jane Mansfield. Yalnız Marilyn' nin yanındaki Sir Laurence Olivier.
Ufa margarin daha sonraydı sanırım.

Üzerinden yarım asır geçmiş. Daha fazlası. Müthiş değil mi.

25 Aralık 2009 11:11

Ben ençok son resme bayıldım. Şehrin o güzel görüntüsü. görüntü kirliliği olmadan. ayrıca haberi yazan "şehrimizin muhtelif yerlerini gezdiler" derken ne kibar bir anlatım sunmuş yaa. bayıldım doğrusu.

25 Aralık 2009 13:49

Gerçekten öyle Şeniz' cim. Zaten Hayat Mecmuası bana göre Türkiye' de yayınlanan en nezih dergilerin başında gelir.

25 Aralık 2009 19:05

Asuman'cım,
Hayat mecmuası elinde mi vardı? yoksa netten mi buldun. O kadar mutlu etti ki beni.
Hayat, ses mecmuaları (Dergi değil)
Foto roman. Yığınlanmıştı evimizde sonra ne oldu ki hayat attı bütün geçmişi çöpe.
Çok güzel bir post olmuş. saaflarda bile bulunmaz bu dergiler herhalde. Bazen gidiyorum, geçmişi yokluyorum yerindelermi diye ama yoklar.
Payaşımın için teşekkürler, iyi zaman harcadığını biliyorum ama deymiş canım.
Son resim, tepelerdeki yeşilliğe bakıldığında İstanbul'un tepesi kalmadığı ve hatta yeşili kalmadığı ne kadar acı. Bende senin gibi Beşiktaş'tan yana oyumu kullanıyorum.

Sevgiler...

26 Aralık 2009 02:22

Bunlar benim saklayabildiklerim Nur' cum. Ara ara bekmak hoşuma gidiyor. Ağabeyimin vefatından sonra bana geçtiler. Birkaç tane daha var.
Dün gece saatlerce hem okudum hem hazırladım. Çok zevkliydi.
Beğendiğine sevindim Nur' cum.
İyi geceler...

(Kabataş ya da beşiktaş gibi değil mi?)

26 Aralık 2009 02:35

bizim doğduğumuz yılda neler olduğu gerçekten ilginç geldi.tüm fotoğraflar ve bilgiler biz büyüdükce gelişen olaylardı.
ellerinize sağlık.

26 Aralık 2009 07:59

Ramazan Bey,
Ne kadar ilginç değil mi. Yarım asırdan sonra dünya aynı gündemi konuşuyor hala. Magazin de üç aşağı beş yukarı hep aynı.
Sevgiyle kalın...

26 Aralık 2009 11:59

Yıl 1956 annem masanın üstünde 2 kğ lık teneke kutuyu (Vita yağı) istedi küçük bedenle 2 kğ ağırlığı taşıyamamışım ki yere düşürdüğümü hatırlıyorum ve arkasından gelsin sopa, gitsin sopa. Hey gidi günler...
Asuman hanım çok nefis bir paylaşım elinize sağlık..
Bende Nostalji isimli bir sunum yaptım ama burada yayınlayamıyorum keşke yayınlayabilseydim, müziğiyle, görüntüleriyle adeta eski dediğimiz yıllara götürüyor seyredeni.. Aynen sizin yaptığınız gibi ama 12 dakika süreli..
Saygılarımla

26 Aralık 2009 21:52

Sevgili Asuman,
Babaannemin mutfak tezgahının altındaki Vita kutusunu hatırlıyorum.Asla vazgeçmedi bir kuyruk yağından bir de Vita'dan :))

Sevgilerle.

26 Aralık 2009 22:10

Haykırış,
Geçmişe dair işler yapmak, ya da yapılanı izlemek her zaman doyum olmaz bir tad veriyor insana. Aynı sebeptendir ki sizin hazırladığınız sunumu keşke izleyebilseydim diyorum.
Çok teşekkür ederim güzel iltifatlarınız için.
Sevgiyle kalın...

26 Aralık 2009 22:21

Çoban Yıldızı, hoşgeldiniz,
Ben de hayli küçüktüm, sonra hemen Sana' ya ve diğerlerine geçildi ama Vita' nın tadını çok iyi hatırlıyorum. Fena halde damağıma yapışırdı çünkü.Donup kalırdı sanki.:)

26 Aralık 2009 22:28

Sevgili Asuman,
Hiç sormayın:)) BAbaanneme yalvarırdım kullanmaması için.Ne yapar ne eder kurabiyelere de koyardı ve koymadım derdi.Tadını alınca bir iki gıdıklama girişimiyke kabulledirdi hemen:))

26 Aralık 2009 23:02

Benim de anlamadığım, mis gibi tereyağı varken niçin o don yağı gibi margarin? Tereyağı sadece kahvaltılarda kullanılırdı. Sonra Sana yağı çıktı. Bilinçsizce atladık. Düzgün paketi, asil duruşuyla iğri büğrü tereyağını iyice gözden düşürdü. Yalvararak aldırırdık annelerimize törenle sürerdik ekmeklerimize. O dönemde diyetisyenler beslenme uzmanları yok tabii. Olanları da bize ulaştıracak medya organları yok.
Bilinçsizce tükettik.:((
Ne iyi oldu da geldiniz Çoban Yıldızı, sayenizde bir post daha yazdım. Eksikleri tamamladım.:))
Sevgiyle kalın...

26 Aralık 2009 23:32

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin