Seçkin Konut - Seçkin Komşu  

Posted by Asuman Yelen in , , ,


Birkaç gün önce, kırk yıllık dostlar grubumuz, aylık toplantımızda bir araya geldik. Genellikle dışarıda buluşmayı tercih ediyorken, bu kez yeni ev alan dostumuzun evini görmek üzere orada toplanmaya karar verdik. Kırk yıl derken abartmıyorum. Bu grup, ablamın bankada çalışmaya başladığı (1968) tarihlerde onunla birlikte çalışan, bu arada eve de geldikleri için benimle de sıkı fıkı olan beni hiç bırakmayan kimi benden büyük, kimi benimle yaşıt birkaçı da küçük (sonradan katılan) çok sevgili dostlardan oluşmakta.

Arkadaşımın evi, bu yeni konut projeleri kapsamında inşa edilmiş, emekli işi orta hallice, dış çevresiyle (kapalı-açık otoparkı, yeşil alanı, çocuk parkı, yüzme havuzu, kafeteryası vs.) ve kaliteli iç malzemeleriyle aydınlık pırıl pırıl bir konut. Çok uzun süre, İstanbul’ un eski ve güzel semtlerinden birinde oturan ve oradan gözyaşları dökerek ayrılan dostumuz, heyecanla hazırladığı, zevkle süslediği bu güzel evde bir aydır oturuyor ve henüz hiç kimseyle (Dost canlısı olduğunu söylemeliyim) bırakın dost olmayı, göz göze bile gelemediği için biraz tedirgin. Azıcık da korkuyor. Bu hep böyle mi sürecek diye.

Arkadaşımın bu ve benzeri duyguları, o günlük toplantımızın ağırlıklı sohbet konusunu belirlemiş oldu. Birazcık onu teselli etmek, biraz umutlandırmak, biraz da gerçekçi olmasını sağlamak adına örnekler havada uçuştu durdu. İki sene önce benzeri bir konuta Üsküdar’ dan taşınan bir dostumuz, bunu kafaya takmaması konusunda uyarırken, bir diğerinin anlattıkları hepimizin içini burktu.

Bu arkadaşım, çok fazla “mutena” olmadan önce benim de hayli süre yaşadığım, neredeyse her akşam bir komşumuzun kendi yöresel yemeğini bir tabakla bize sunduğu, televizyonumuz olmadığı için olimpiyatları izlemek üzere karşı komşumuzun kendisi yazlıktayken evinin anahtarını bize teslim edecek kadar düşünceli olabildiği, böylesine güzel komşulukların yaşandığı bir siteye, ilave edilen “çok mutena" kısımlardan birinde otuz seneye yakın oturdu. Birkaç ay önce, Bostancı’ da ölen çok yaşlı bir teyzeden miras kalan bir daireyi, restore edip taşındılar. Dostumuz meğer ne kadar doluymuş bu konuda. “İnanır mısınız” dedi gözyaşları içinde, “nakliye arabası yüklenip, eşimle ben de ayrılmak üzere arabamıza yöneldiğimizde, apartman görevlisinden ve köşedeki çiçekçiden başka uğurlayanımız olmadı. “

Aslında bundan yaklaşık 10-15 gün kadar önce TV. da dönen bir reklam nedeniyle ben de buna benzer bir konuda bir şeyler yazmaya karar vermiştim. Gecikme sebebi, reklamı bir kere daha dikkatle izleyip, sloganı doğru yazmayı istememdi. Ama galiba yayını bitti. Hatırladığım kadarıyla bol bol “seçkin” kelimesi geçip duruyordu görüntülerin geri planında. Önce sıraya koyalım. Çok karıştı. Bir konut reklamıydı “ ‘Seçkin’ bir hanım (doktordu galiba) buradan ev aldı, ‘seçkin’ komşularını bekliyor " mealinde bir sloganı vardı. Bu arada konutlarla birlikte, son model arabalarla site kapısında kuyruk oluşturan "seçkin komşular" ekranda görünmekteydi.

Zaten, bu gösterişli, bol neşeli, tuzu kuru insanlarla dolu, hatta “halkımız mutlu insanlardan ibaret” görüntüsünü kakalamaya çalışan, masaları yemeklerle dolu, aydınlık mutfaklı, neşeli analar-babalar, nineler-dedeler, çok katlı evler, renkli gözlü, midilli sahibi çocuklardan gına gelmişken, bu “seçkin” reklam çivi gibi battı gözüme doğrusu.

Önce “seçkin” sözcüğünü bir irdeleyelim. TDK sözlüğüne bakalım.

1-Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena.

2-Bir toplumda saygın ve etkin mevkilerde bulunan ve toplumun eğitim, ekonomi, siyaset, askeriye, din, sanat vb. alanlarıyla ilgili etkinliklerin denetimini elinde tutan (kişi veya grup) elit.

3-Bir toplumun büyük kesimini oluşturan halk kütlesi dışında kalan küçük bir aydın kesiminden oluşan kütle. bk. seçkin kültürü, halk.

Bu durumda bu konutlarda oturabilmek için doktor, avukat, mühendis filan olmak gerekiyor. Ama bunların da paralı olması gerekiyor. Yani yaşlı olması. Yeni mezun bir doktorun veya avukatın muayenehane ya da yazıhane açması için çok uzun seneler geçmesi lazım. Yahu bu gün ülkemiz işsiz mühendislerle (Biri de benim yeğenim Koray) yüz binlerce boş gezen üniversite mezunu ile doluyken bu nasıl olacak. Para nereden bulunacak.

Geriye aydınlar ve sanatçılar kalıyor. Çok bir şey söylemeye gerek yok. Darülacezeler eski sanatçılarla dolu. Gözyaşları içinde magazin programlarına çıkıyorlar. Kimi sokaklarda ölüyor. Tiyatrolar kazanamıyor. Dizi sanatçıları ( daha yeni Zihni Göktay anlatıyordu bir programda) paralarını alamıyor. Basılan, okunan kitap sayısı malum. Yapımcıları saymıyoruz. Yönetmenler ağlıyor. Bilge Olgaç ‘ ın soba yüzünden çıkan yangın nedeniyle öldüğünü öğrendiğimde sinirimden ağladığımı hatırlıyorum.

Bırakalım bu işleri beyler. Komik oluyoruz dünyaya. Bu reklamlar ülkemizi yansıtmaktan, gerçekçi olmaktan çok uzak. İnsanlar yiyecek ekmek, yakacak odun bulamıyor. Tek odalı viranelerde kalıyor. Hastanede doğan çocuğunu evine çıkaramıyor parasızlıktan. Çaresizlikten çalıyor, ölü soyuyor. Böbreğini satıyor.

Konut reklamına dönersek. Slogan şu olmalı. “Yolunu bulup cebini dolduran gelsin.” Aydının, elitin sanatçının malda mülkte gözü yok. Sözcüklerin anlamını saptırmaya da gerek yok. Bu ülkede o çok lüks konutları alacak çok insan var. Ama sıfatları çok farklı.

Servet düşmanı değiliz ama aptal hiç değiliz. Bu ülkede ayırımcılığın her çeşidi var. “Seçkin” ve “seçkin olmayan” gibi yeni türlere hiç mi hiç ihtiyacımız yok.


Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 25.10.2009 at Pazar, Ekim 25, 2009 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

14 yorum

Ah komşuluk. Liseyi bitirdiğim sene Yenimahalledeki evimizden Küçükesata taşındığımızda annem 6 ay gözyaşı dökmüştü komşuları için. neyse ki Allah gönlüne göre verdi o evde de çok iyi komşularımız oldu. ne biz ne de etrafımızdakiler "seçkin" tanımına tam olarak uymuyorduk ama "adam gibi adam" deyimi çok uygundu. annemin 4 aylık ağır hastalığı ve ardından ölümü sırasında o komşular olmasaydı ben kesin aklımı oynatıp psikiyatri servisinde yatardım. o yüzden yerim ben o seçkin ayaklarını. Allah insanı iyi komşularla, iyi insanlarla karşılaştırsın.
Sevgiler, iyi geceler canım...

25 Ekim 2009 20:19
Adsız  

Merhaba,
Bu kadar önemli bir konuya parmak basıp,bir o kadar güzel anlatmışsın. Bu da size yakışır.Büyük bir keyif ve zevkle okudum.
Kusura bakma,halini,hatırını sormadan konuya girmişim.Nasılsın,iyimisin?Dilerim,iyisindir.
Bu arada Paçoz'da iyidir inşallah. Kucak dolusu,kocamannnn....sevgilerimi sunarım.
Kendinize iyi bakın,hoşcakalın.

25 Ekim 2009 20:30

Ne yazık ki biten o kadar çok şey varki hayatımızda.
Komşuluk, dostluk, gerçekcilik, parayla alınamayacak buna benzer gönül huzurları.
Asuman'cım, bilmiyorum bize mi zor geliyor alışkanlıklarımızın körelmesi, yoksa zamane dediğimiz canavara ayak uyduramadığımızdan mı bu zorluklar???
Seçkin artık para ve bizler artık birer kayıp.
Sevgiler canım...

25 Ekim 2009 20:43

Komşuluk, gerçekten çok önemli yaşantımızda Leylak' cım.. Biz de bekar gençlerden ibaret olduğumuz için evimiz gençlerle ya da korumacı teyzelerle dolup taşardı. Yemek yapmayı o teyzelerden öğrendim. Okul ve iş dönüş saatlerimiz bile kontrol edilirdi.Tabii iyi niyetle. Şimdi de çok iyi. Umarım sonuna kadar böyle gider.
Sana da iyi geceler...

25 Ekim 2009 20:47

Emin Bey,
Çok naziksiniz yine her zamanki gibi. Güzel yorumlarınız ve dostane ilginiz için çok teşekkür ederim.
Ben de size iyilikler diliyorum.
Sevgiyle kalın...

25 Ekim 2009 20:51

Sevgili Nur,
Bu, çağın değişmesi, bizim ayak uyduramamamız, meselesinden çok öte, hızlı bir çürüme, kavramların yer değiştirmesi,iyilerin kötüye dönüşmesi değerlerin yok olması süreci ki korkarım düzelme şansı da süratle azalıyor. Çok haklısın canım. Seçkin para oluyor bu durumda. bizim nesil de son Mohikanlar bu durumda.:)
Yine de umudumuzu kaybetmeyelim öyle değil mi.
Güzel günlere.. Sevgiyle...

25 Ekim 2009 21:04

Merhaba Asuman hanım,size epeydir yorum bırakamamıştım,sizi sessizce takip ederken bu yazınızı görünce yorum bırakmadan geçemedim.Yine,kendinize özgü akıcı anlatımınızla çok önemli bir konuya parmak basmışsınız.Seçkin konut ve seçkin insan anlayışı günümüzde değiştiği gibi,paranın el değiştirmesiyle arabesk bir dejenerasayona da uğradı.
Bizlerle aynı yaşta,insan gibi insanların orta sınıf semtlerde oturduğunu biliyorum.Hipokrat yeminine bağlı dr.arkadaşım,30 yıl devlet hastanesinde görev yaptıktan sonra emekli oldu.Bütün serveti,orta sınıf bir ev ve eski model(tosba)Wolkswagendir.Başka
olaylara girseydi çok iyi tahmin
edebilirsiniz.
Sevgi ve dostlukla kalın.

26 Ekim 2009 01:00

Aynen öyle sevgili Asucuğum. Kanayan bir yara bu ve çok ince tespitlerde bulunmuşsun.
Ve yine her zaman olduğu gibi her tespitine tek tek katılıyorum.

Komşuluk küçük şehirlerdeki apartman yaşamlarında bile yok olmuşken,seçkin konutlarda oturan seçkin insanların vay haline..
Bahsettiğin reklam gibilerinin iyi bir denetimden geçmediğini anlayabiliyorum. Yok mu bu işleri detaylı düşünecek bir üst kurul bu ülkede..?
Öyle küfürleri ve sigarayı gizlemeke bitmiyor iş.Böylesi derin konularda dikkatli olmalılar asıl.
Ve Bilge Olgaç olayında ben de çok derin üzülmüş, hem olaya hem yaşadığı ortama feci şaşırmıştım :(

Ellerin dert görmesin canım..
Çok güzel ve etkileyiciydi yine..
Sevgilerimle..

26 Ekim 2009 01:01

Aslan Bey,
Önce uğradığınız, sonra nazik iltifatınız için çok teşekkür ederim.
Yazdıklarıma yaptığınız katkılar ve güzel tesbitlerinizle anlatmak istediklerimi daha da açık ve anlaşılır bir hale getirdiniz. Doktor arkadaşınız ve temsil ettiği kesim maalesef giderek azınlıkta kalmakta. Para da emeğin karşılığı olmaktan çıkıp, onu haketmeyen ellerde gezinmekte.
Tüm bu olumsuz tablonun en kısa zamanda değişip düzeleceği umuduyla.
Sevgiyle kalın...

26 Ekim 2009 01:38

Zeugmacığım,
Sadece bu konuda bile ters giden o kadar çok şey var ki ülkemizde. Komşuluğun manevi boyutu. Güler yüz, selam, paylaşma. Düşünüyorum. O hale geldik ki.Gülümsemek için keyif lazım. O yok.Selam vermek için görmek lazım.Dikkat yok. Paylaşmak için sahip olmak lazım. Diğer kaymak kesim ise bu maneviyatı nereden bilecek. Aklı kazanmakla, harcamakla yemekle meşgul."Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar"
O reklamların hedef kitlesi bunlar...
İyi geceler canım...

26 Ekim 2009 01:52

ne güzel anlatmışsınız. Komşuluk bambaşka birşey. biz 4 sene önce ev alacağımızda annem yine aynı apartmandan ev almak istedi sebebi ise bu komşularımu başka yerde bulamam yalnız kalırım korkusu idi. haksızda sayılmaz o hastanede yatarken evimiz hiç boş kalmadı ya da ne zaman annemler şehir dışına çıksa kahvaltımı bi yerde akşam yemeğimi bi yerde yedim :). Teyzem ise beylikdüzünde bi sitede oturuyor, okul velilerinden başka komşusu yok neredeyse. kuzenim bizim eve gelince komşuluk ne kadar güzel şeymiş diye öğretmenine anlatmış tatil dönüşü. Çocuklar artık komşuluk nedir bilmeden büyüyorlar malesef.

26 Ekim 2009 09:21

Annen ne doğru bir iş yapmış Kek' im
Gerçek anlamda komşuluk (çıkarsız, dedikodusuz, hoşgörülü, yardımlaşmaya dayalı) tüm değerler gibi giderek yok olmakta. Kuzeninin durumu da buna, fena halde içimi(zi) burkan somut bir örnek.Bu ve buna benzer bir sürü şeyin bir gün yeniden anlam bulup yerine konacağını umut edelim. Belki de sizler bunu başarabilirsiniz...
Sevgiyle öpüyorum yavrum...

26 Ekim 2009 17:01

şu anda oturduğum evden taşınmak üzereyim, hatta bu hafta sonu. inan çok zor bırakıp gidiyorum. katta komşularımın her ikisine de anahtar teslim edebiliyordum, o kadar yani. istanbul gibi yerde apartmanda iki tane birden güvenilir komşu bulmak !
hatta iki sene evvel eve hırsız girdiğinde karşı komşum,doktor hanım geldi de toparladı beni sağolsun hiç unutmam iyiliklerini.
şimdi gideceğim yer de inşallah böyle olur da ben de huzurlu olurum.

30 Ekim 2009 12:04

Sana önce kolaylıklar diliyorum Nalan' cığım. Taşınmak maddi manevi çok yorucu, külfetli bir iş. Emekli olmadan önce hemen iki senede bir ortalama bir hesapla çok fazla ev değiştirdim. Taşınırken zor ama iş bitip oturunca harika bir şey.
Umarım komşuluk konusunda aynı şansa sahip olursun. Yoksa insan kendini çok yalnız hissediyor. Onlarca arkadaşı bir yığın akrabası da olsa insanın, komşu başka. Güzel olur inşallah canım. Sevgiler...

30 Ekim 2009 13:25

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin