Benim canım kız kardeşim
Geçenlerde, bir tanecik kız kardeşimle günlük kahve muhabbetindeydim. Uzattığı kahveyi almak üzere kolumu kaldırır kaldırmaz elimde olmadan bir "ah" sesi çıktı ağzımdan. Artık dostlarım beni tanıdığından, yaşımı tekrarlayıp ağrılarıma bir de sinir bozukluğu eklemek istemiyorum.
Bahar aylarında tüm eklemleri ağrayan insanların yaşındayım. (Şimdi hiç sinirim bozulmadı. Üstü kapalı geçtim ya hesapça :(( ) Her neyse sevgili kardeşim hemen sordu sorusunu. "Yünün nerde senin bakiim??" Hemen o anda ovuşturmaya çalıştığım omzumun sancısının hafiflediğini hissettim. Beline sardığı yün atkının kazağının altından sarkan yıpranmış püsküllerini savurarak, neşeyle sallanan koltuğuna oturan tatlı kardeşime minnetle gülümsedim. Bir gün önce aynı koltuğa belinin ağrısı yüzünden binbir ah ve de of la zorlukla kendini atan eşsiz kardeşim karşımda taze gelinler gibi sırıtmaktaydı. "Fazla söze gerek yok her şey ortada" der gibiydi kahvesiz eliyle atkının püsküllerini okşarken.
Eve döner dönmez ilk işim, komodinimin, fularlarımın arasındaki en mutena köşesinde sakladığım (kaybetmek riskini hiçbir zaman göze almak istemem) sevgili yünümü bulup çıkarmak oldu. Artık bana karada ölüm yoktu. Artık tüm ağrılarım ve tüm sıkıntılarım sona ermişti.
Ağrıyan yerlerimize hemen bir parça yün sarma alışkanlığı, bize anneannemden intikal etmiş bir alışkanlık. Ona da muhtemelen kendi anneannesinden geçmişti. Herkese denemesini tavsiye ediyorum. Mutlaka saf yün olmalı. Boynunuz mu ağrıyor, dirseğiniz mi, bileğiniz mi, beliniz mi. Sarıverin üzerine, anında sızılarınız geçecek, yüzünüz yeniden gülmeye başlayacaktır.
Yoksa abartıyor muyum
Bana gelince, ben işi iyiden iyiye ileri götürdüm. Aslında başından anlatmakta yarar var. Gecelerden bir gece, yatağımda yine, uykusuz bir gece geçireceğim korkusuyla bir sağa bir sola dönmekteydim. Öyle ya, bir gece önce sabaha kadar dönmüş durmuş, daldığım birkaç dakika içinde de karabasanlar görmüştüm. Halbuki üst kattaki komşumun yaptığı muhteşem çiğ börekleri yemiş, üzerine de keyifle çaylarımızı yudumlamıştık. Son derece mutluydum yattığımda. Aslında akşamları pek fazla yemek istemezdi canım. Keyifsiz yatardım o yüzden. Her neyse öyle sıkıntıyla bir sağa bir sola dönerken, gözüme komodinin üzerinde duran sevgili yünüm ilişti. Uzanıp aldım, gözlerime sardım. Bir güzel mışıl mışıl uyuduğum gibi tatlı tatlı da rüyalar görmez miyim…
Yok Artık
Bendeki yün parçasının faydalarının sınırı yok. Her gün bir yenisi ekleniyor. Geçen gün kızartma yaparken koluma yağ sıçradı. Anında acısını aldı. Geçenlerde saçımın çok döküldüğümden bahsedecek oldum, akıllı kız kardeşim “yünü dene” dedi. Islak saçımın üzerine beş dakika sardım. Anında dökülme durdu. Üstelik gürleşti, parlaklık, canlılık geldi. Benim yünüm bundan başka kaşıntıya, döküntüye, açık- kapalı yaralara birebir.
İşin en güzel yanı, boyundaki ve göz kenarındaki kırışıklıklara öyle iyi geliyor ki, inanamazsınız. (İnanmayın da zaten) Bezi hafif nemlendiriyor, üzerinde iki buçuk dakika kadar bekletiyorsunuz. Sakın fazla tutmayın çilt gereğinden fazla geriliyor, patlama riski ortaya çıkıyor. Sonuç mükemmel. Aynaya bakmaya doyamıyorsunuz. :)))
Yarımbıyık' ın değerli katkısı
Size şeker kız kardeşimin son deneyiminden bahsedeyim. Beş kilo fazlası var. Malum metabolizma bu mevsimde adeta duruyor. Tam tartının üzerine çıkacakken yarım bıyıklı kedisi ağzında getirdiği yün atkıyı bırakıvermiş kantarın üzerine. Gözlerine inanamamış. Tam beş kilo eksik. Atkıyı kaldırıp yarım bıyıklıyı da bir güzel azarladıktan sonra salim kafayla yeniden çıkmış tartı aletine. Tahmin ettiğiniz gibi yarım kilo fazla. Üç kere denedikten sonra, az önce beni arayıp müjdeli haberi verdi.
Bu yazıyı tamamladıktan sonra doğru banyoya gideceğim, boynumdaki yün bezi tartıma serip kilomu ölçeceğim. Biraz morale herkes kadar benim de ihtiyacım var öyle değil mi…
:)))))))))))))))))))Hep sağlıklı ve neşeli kalalım...