Bir kış günü. Tarih 9 Ocak, bulunduğumuz şehir, Mersin.
Sabah hava henüz aydınlanmamış ve biz ablamla oturduğumuz yerde birbirimize sokulmuş, korku içinde olup biteni anlamaya çalışıyoruz. Yatağın içindeyiz. Biraz önce yeri göğü inleten bir sesle fırlayarak uyandık güzel uykumuzdan. Ben beş, ablam yedi yaşındayız. O günlere ait çok fazla bir şey hatırlamamakla birlikte o birkaç saatle ilgili birkaç kare çok net aklımda. Detaylar da anlatılanlarla tamamlandı ve yaşamımın en güzel anılarından biri olarak “unutulmayanlar” serisinin en başındaki yerini aldı.
Evet biz öylece şaşkın ve korkulu otururken, koşar adımlarla odamıza giren babam, yüzünde o muhteşem “ korkulacak bir şey yok her şey yolunda “ ifadesiyle yatağımıza, yanımıza oturdu ve her ikimizin de eline birer paket çikolata tutuşturdu. Babamın güler yüzlü varlığı yatıştırmıştı korkumuzu. Geriye, her ikimizin de babamın, yüzüne çevrili kara gözlerimizde okuduğu merak kalmıştı. Söylediği aynen şuydu: “ Biraz önce çığlık atarak sizi uykunuzdan uyandıran, annenizin size hediye etmek için uzun zamandır karnında taşıdığı minik bebekti. Biraz önce aniden geldi. Bu çikolataları da özür dilemek için o yolladı. Sizi rahatsız ettiği için.”
Evet, aynen böyle dedi babam. Hemen o an, kelimesi kelimesine aklımda kaldığı için söylemiyorum bunu. Babamın hemen arkasından annemi ebeye emanet edip yanımıza gelen küçük teyzem zaten çok sevdiği babamın o sözlerini duyunca hayranlığı o kadar artmış ki, bir sülale efsanesi haline gelen bu olayı babam her aklına geldiğinde ölene kadar anlattı durdu. Sevgiyle ve saygıyla.
Benim babam böyle bir insandı işte. Bize çikolata gönderen bu yeni kardeşi hemen o anda sevdik, koşarak annemin yanına kardeşimizi görmeye gittik. O ise olan bitenden habersiz yatağında mışıl mışıl uyuyordu.
Bu, bugün ailemden kalan tek yadigarım canım kardeşim Rayegân’ ın yaşamımıza girişinin muhteşem hikayesidir. Annemle babamın bize verdiği en güzel hediyenin.
Öykü Atölyesi için hazırlanmıştır.