“Hadi kızlar bu gecelik bu kadar. Çok geç oldu. Şoförüm sizi Reina’ ya götürecek. Hepiniz bir güzel eğlenin. “
Her biri diğerinden güzel, hepsi de sarışın 7-8 kız itiraz nidalarıyla tembel tembel yerlerinden doğrulup uyuşuk tavırlarla kapıya doğru yürürler. Şirin yüzlü ufak tefek delikanlı sabırsız hareketlerle yüzüklü ellerini çırpmakta. Çabuuuk çabuk boşaltın burayı bakiiym. Derin dekolteli parlak gömleği her hareketinde yalp yalp yanmakta. Bir yandan gülümserken aynı anda çatılan kaşları sıkıntılı ruh halini ele vermektedir. Bu arada orta yaşlı hayli şişman bir kadın otoriter sesiyle talimatlar vermekte, iki genç kadın da masadaki kirli tabakları, içki bardaklarını toplamaktadır.
“ Size kaç kere söyledim Gülsüm hanım acı biberi azaltalım, hatta artık keselim diye. Dayanamadım yedim işte. Reflü bir yandan yanıyorum. Bağırsaklarıma vurdu sancısı. Canımın yanması bir yana gecem rezil oldu. Ajans daha yeni getirmişti bu kızları Gürcistan ‘ dan. “
“Paşam yemin ederim sadece Çarliston aldım. Tadına bakaymışım keşke. Vah paşam vah. Hay canım çıkaydı da yedirmeyeydim o yemeği sana. Hay ellerim kırılaydı. Hay… “
“-Tamam tamam. Olan oldu bir kere. Kızlar daha buradalar nasılsa. Zaten benim için geldiler. Sen benim laptopu banyo dairesine götür. Not defteri kalemler hepsi hazır olsun. Çabuk ol. Sabredecek halim kalmadı. Anlaşılan işim uzun. Bir-iki şarkı çıkarayım bari oturduğum yerde.”
“Haklısın paşam. Tuvalet sana uğurlu geliyor. Geçen sefer de “Aşk sancısı” nı orda yazmıştın. Sonra bütün sene markette dinlediyidik. He he.”
“Uğur falan değil. Vaktim mi var. Ömrüm Kıbrıs’ ta geçiyor. Konserler bir yandan. .. Ay boş ver şimdi bunları koş hazırla banyoyu. Dayanamıycam.”
Delikanlı adeta bir taht kadar rahat görünümlü klozette bir yandan kucağındaki laptopu incelerken diğer yandan hemen sağ çaprazındaki, muhteşem banyosunun dolaplarına uygun, sedef kakmalı sehpanın üstünde bulunan kağıda bir şeyler yazmakta.
“Yanıma gelme şeytanın biriyim
Kötüyüm ama dertsiz değilim.”
Ufff… Ah be gülsüm kadın. Yaktın beni. Neyse devam edelim. Nerde kalmıştık.
“Berbat…Allahım imdat”
Şimdi de çarpıcı bir kelime bulalım. “Çakra” gibi. “Çakra”. Ne çok sevmiştim bu kelimeyi. Çok tutmuştum. Manasını da vakit bulup hala öğrenemedim.Tabii halk da tuttu. Bütün yaz çaldı. Bu sefer biraz çarpıcı olsun. Kulakta kalsın. Hah işte. 'Marduk geliyor.' Kim bu Marduk yaw. Devlet başkanı deseeem … Hiç duymadım. Neyse bakalım neymiş" ….Yazıyı okur "Demek öyleee. .. Vay vay vay bakar mısın, tam istediğim şey. Ülen oğlum helal olsun sana. Ne demişler: Türkün aklına ….
Marduk…Marduk…Baya iyi geliyor kulağa. Devam aslanım.
“Marduk yakın
Marduk sakın
Aşıkları rahat bırakın.
Berbat
Allahım imdat
Bırak Marduk
Seveyim o vefasızı
Aslında gönlüm
Aşk arsızı
Napiym giderse
Öperim öbür kızı
Yanıma gelme şeytanın biriyim
Kötüyüm ama dertsiz değilim.”
Ewweeet. BUDUR…Oldu işte. Yıkılıyor.
Sertaç, oğlum üretken adamsın vesselam.
Yarın da buna bir beste ayarlarsam… Diğer dokuzu zaten hazırdı. Düzenleme için İngiltere yolu göründü. Orda da hemen okumalarını yaparım. Ama en çok da bu şarkı içime sindi. Sanırım ilk klibi buna çekicem..Tam da yaza girerken. Tutmayın..Sertaç Ordar geliyorrr….
Gülsüm Hanım , mutfakta son kontrollerini yapmış, koridordan odasına yönelmekteyken arkasından sessizce yaklaşan Sertaç Ordar belinden yakaladığı gibi ayaklarını yerden kesiverir.
“Aman Sertaç bey oğlum. Naapıyon. Fıtık olursun , göbeğin düşer “ dediyse de o, hiç oralıklı olmadan ha bire aynı şeyi tekrarlayıp durmaktadır.
“Aslanım Gülsüm Hanım. Sayende şahhaane bir şarkı yazdım…”
Şimdiii... Dile benden ne dilersen."Gülsüm Hanım, uyumak üzere odasına giderken memnun gülümsemektedir. Farkında olmadan sol kolundaki sarı altın yığınını okşar.
Sevgiyle....