2001 yılına girdiğimiz geceydi. Arkadaşım kapıdan içeri girer girmez uzattı seni bana. Bir şala sarılıydın ve bir berenin içindeydin ayrıca. Korkarak tuttum kucağımda. Çekinerek baktım yüzüne. Şaşkın ürkek bir çift gözdü ilk gördüğüm.
Sonraları zaman zaman hep düşündüm o an ne hissettiğini. Kendimi senin yerine koydum. Önce bir çiftlikte, aç sefil kimsesiz. Sonra sıcak bir evde kız kardeşinle birlikte. Sonra yine buz gibi soğuk bir gecede kucaklarda yeni bir eve taşınmıştın. Yeni bir kucak, sana çevrili bir yığın göz. Kardeşin de yoktu yanında artık. Kimsesizdin ve sadece bir aylıktın. O an eminim korkuyordun.
Emin ol ben de korkuyordum.
İsmini sen koy dediler. Yeni çıkarmıştık berenin içinden. Kulakların tüylerin birbirine karışmıştı.
"Ne paçoz bir şey bu " demiştim seni öyle darmadağınık görünce. Çok fazla düşünmedim isim için
o an seni betimleyen bu sözcüğü sıfattan isme çeviriverdim. Bu seçimden o an hiç kimsenin hoşlanmadığını biliyorum.
Aslında seni yaşamıma alma kararım da çok ani olmuştu. Yılbaşından bir gün önce arkadaşım telefonda anlatmıştı seni bana. Kızkardeşini de o almıştı zaten ve sizleri öyle bir anlattı ki hemen getir dedim hiç düşünmeden. Eğer bir gün düşün öyle karar ver deseydi, benim bir günüm olsaydı karar vermek için, emin ol, ilk andaki coşkum geçecek, birkaç kişiyle konuşacak, bir iki ansiklopedi karıştıracak (o tarihte bilgisayarım yoktu) ve büyük bir olasılıkla vazgeçecektim.
Seni hemen getirdiği için her ikimiz de Nilgün' e minnet borçluyuz öyle değil mi?
Bu on yıl içinde beni çok yordun, çok kısıtladın, çok engelledin, çok kızdırdın ama hiç üzmedin.
Hiç hayal kırıklığına uğratmadın.
Hiç şaşırtmadın.
Hiç arkadan vurmadın.
İnsanların yorduğu gibi yormadın. Kafa karıştırmadın.
Hep açık ve nettin. Yüreğin bakışlarında pırıl pırıldı.
Sevdin, benim sevgimden şüphe etmedin.
Güvendin, güveninden hiç şüphe etmedim.
Önce yavrumdun, sonra dostum oldun, şimdi ablam oldun.
Yakında sen benim annem olacaksın.
İyi ki varsın yavrum, dostum, her neyimsen.
İnşallah daha çok uzun zaman yanımda kalırsın.