Bir Çılgın Dönem  

Posted by Asuman Yelen in ,

1983-84 yılları...

Yaşamımın en zor dönemlerinden birini yaşıyordum.

Mutsuzdum. Yaşama sevincimi, heyecanımı kaybetmiştim. İçime kapanmıştım.

Hayatım iş ve ev arasında sessiz-soluksuz geçip gitmekteyken önce dostlar

tarafından derdest edilip bir otobüse bindirildim ve kendimi Bodrum' da buldum.

Henüz yaz gelmemişti. Ortalık sessiz ve tenhaydı. Asude geçen bir haftada nispeten

kendimi bulmuş, eski şen şakrak halime kavuşamasam da karamsarlıktan çıkmıştım.

Bakırköy Şubesindeydim o tarihlerde.

Dostlarımın içinde biri vardı ki, benimle taban tabana zıt karakterde, girgin,

becerikli, cesur, sanki birileri tarafından benim yaşamımı düzene koymak üzere

görevlendirilmiş, tam da zamanında yaşamıma girivermişti. Birlikte müthiş bir zaman

geçirdik. Düşündüğüm zaman bile başımı döndürecek kadar tempolu, hareketli bir dönem.

Bu arkadaşım Kızıltoprak' ta Bağdat caddesi üzerinde bir apartmanda oturuyordu. Çok

şen, keyifli, özgür ruhlu bireylerden oluşan bir ailesi bir de cıvıl cıvıl öten kuşları vardı.

Cuma günü işten çıkınca oraya giderdim. Nasıl organize ettiğini anlayamadığım, benim

hiç dahlim olmadan beni de dahil ettiği çılgın bir sürece girmiştim.

Sabah erkenden kalkıyor, tenis çantalarımızı, ben udumu, o kanununu hazırlıyor, eğer

vaktimiz varsa yürüyerek önce, Türkiye' nin en meşhur tenisçisi Nazmi BARİ' nin

Caddebostan' daki evine gidiyor birer saat tenis dersi alıyor, oradan biraz ilerde yine

caddeye yakın bahçeli, büyük bir ahşap binada, idealist öğretmen mükemmel bir

çiftin kurduğu yetiştirme yurduna gidiyor, çocuklara ders veriyor, (ben İngilizce, arkadaşım

diğer sosyal, fen dersleri), onlarla birlikte buz gibi mutfakta yemek pişirip hep birlikte

yiyor, voleybol, basketbol oynuyor, şarkı söylemek, varsa doğum-günü kutlamak,

götürdüğümüz masal, hikâye kitaplarını okumak gibi etkinlikler düzenliyor, eğer

Cumartesi ise iki- ikibuçuk gibi oradan ayrılıyor, Yine koştura koştura Selamiçeşme' deki

Anadolu Yakası Müzisyen ve Müzikseverler Derneği' ne gidiyorduk. (Rahmetli İsmail

Şençalar Hocanın kurduğu ve aynı zamanda kanun çaldığı bu dernekte yine rahmetli

olduğunu öğrendiğim, tanıdığım en zarif, nazik, beyefendi, şeffaf beyaz tenli hocamız Nuri

Şenneyli' nin şefliğinde üç örneğini aşağıda verdiğim bir sürü ağır eserler öğrendik ve

konserler verdik. ) Vücudumuzu dinlendirip ruhumuzu şenlendirdikten sonra eğer halimiz

varsa ( ki genelde olurdu ) bir de, dişimizden tırnağımızdan arttırdığımız parayla sezonluk

üye olduğumuz Fenerbahçe Dalyan Spor Tesislerine gider, deneyim kazanabilmek için

usta tenisçi partner avına çıkardık. Eve döndüğümüzde hemen yatıp uyur muyduk,

asla, en az iki tane de film izlerdik videoda. Çoğunlukla da bilimkurgu olurdu dönerken

seçip aldığımız filmler. Pazartesi sabahı ben doğrudan işe gider, hafta ortasında bir gün,

galiba Perşembeydi, iş çıkışı bir taksiye atlar akşam yedideki koro çalışmasına ucu ucuna

yetişirdim. Bir- bir buçuk yıl bu tempoda devam ettikten sonra sırayla önce yetiştirme

yurdu (yaklaşık 7-18 yaş arası yirmi çocuk barındırıyordu) bürokratik nedenlerle

kapatıldı, Kadıköy' e nakledildi. Nazmi Bari kendi spor tesisini kurmaya karar verince

dersler bitti. Ud için elim çok ufaktı. Çalamadım. Küçük parmağım havada kalıyordu.

Koro çalışmalarını da sezonun sonunda sonlandırdık. Klübe üyelik, ekonomik nedenlerle

sonlandırıldı ve Bankamın tesislerinde kortlar hizmete açılıncaya kadar iyi bir seyirci

olmakla yetindim. Uzunca bir aradan sonra yeniden alınan birkaç saat dersle bu sefer

yeğenlerin de katılımıyla 2000 yılına kadar kortlardaydım. Sonra her güzel şey

gibi o da bitti...

Müziklerin arasında ruhumu tedavi etmeye çalışırken, bulacağımı hiç ummadığım

"bin cefa görsem" şarkısını dinlerken bir bir hatırladığım bu müthiş dönemi hem anı seven

dostlara aktarmak, hem de bloguma arşivlemek istedim. Meğer anılarım sadece

çocukluktakilerle sınırlı değilmiş. Böylece hep birlikte bunu da anlamış olduk.


Güzel şeyler yaşayıp, güzel anılar biriktirmek ümidiyle...

























This entry was posted on 22.11.2011 at Salı, Kasım 22, 2011 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

10 yorum

Ne güzel bir dönemmiş, sık sık başımıza gelse ya o dönemler:) Şaka bir yana rutin bir hayata öyle bir dalıyoruz ki aslında neler yapabileceğimizi şöyle bir düşünmek bile titretiyor insanı, harekete geçmek lazım:)

22 Kasım 2011 16:17

Ne öncesinde ne sonrasında böyle hareketli bir dönemim hiç olmadı.
Bundan sonra olacağı da yok sevgili Fadiş. Ama arkadaşım hala son derece aktif, hareketli. Çocuklarını da kendisi gibi yetiştirdi. Hani "erkek gibi" diye iltifat gören kadınlardan.

22 Kasım 2011 16:59

Ne güzel... Arkadaşlığınıza sanki ara vermişsiniz gibi hissettim nedense. Keşke dostluğunuz canlansa. Yine çılgın dönemler olsa.

22 Kasım 2011 17:57

O evlendi Antalya tarafına yerleşti.
Ben Demre' ye Kaş' a o taraflara gittiğimde uğradım. Büyük ğlu benim elime doğdu. Şimdi yine İstanbul' dalar. Ara ara görüşüyor, sık sık telefonlaşıyoruz.
Ama... Bir daha ele geçmez o demler...

22 Kasım 2011 18:21

Hep güzel anılar biriktir arkadaşım, yanlız okurken yoruldum o ne hız, nerede bulunur o zaman şaşırdım.
sonra kendikendime dedimki "eee sende o yıllarda nelere yetişiyordun bir hatırla" ama bana kalan sadece iki satırla anılacak iken sana kalan anılar çok değerli ve anlamlı.
Keşke bugünde o çılgın yaşama dönsen zamanımızın karanlık dünyasında renk bulursun belkide:)

23 Kasım 2011 01:27

Nasıl naif bir hayat yaşamışsın sen ya. Okumak bile gülümsetiyor beni.
Not: naif ile ingilizcedeki naive tam aynı anlamda değildir. Ben ingilizcedeki anlamıyla kullandım.Yoksa biliyorum senin çıtkırıldım bir hanım olmadığını :)

23 Kasım 2011 01:36

Nur'cum emin ol iyice hatırlayınca az bile anlatmışım.
Bak bin cefa yı yani şarkıyı dinleyince hatırladım. Yoksa unutup gitmiştim. Demem o ki bir küçük kıvılcımla bir ses,bir tat, bir kokuyla senin de kim bilir neler üşüşecektir aklına.Tekrarı olur mu asla. Anılarla avunacağız böyle işte.

23 Kasım 2011 02:57

Sis' cim aslına bakarsan günlük yaşamda hep korunup kollandım. Evimi de ruhumu da hep koruyup kolladılar. Ama emin ol önemli kararlarda zor durumlarda hep bana danışıldı. Yeğenlerin okulları ve bir ölçüde disiplinleri bana emanet edildi. İşte o konuda asla çıtkırıldım olmadım. Hep sorun çözücü oldum.

23 Kasım 2011 03:07

Naıl güzel bir dönemmiş Asumancım. O yıllar sözünü ettiğin semtlerin en güzel yıllarıydı... Ben de hep oralardaydım, belki de yanyana geçiştik ne garip değil mi...
Sevgimle

23 Kasım 2011 13:56

Ben seninle Fındıkzade'de Kızılelma Caddesinde, Vatan caddesinde, hatta Lunaparkta,en az bir kere, Kadıköy' de ise onlarca kez gözgöze ya da dirsek dirseğe geldiğimizi düşünüyorum zaten ve evet caddede o yıllarda o dönem gerçekten çok güzeldi. Akşam karardıktan çok sonra eve geldiğimiz çok olmuştur. Şİmdi artık pek çıkmadığım için bilemiyorum.

23 Kasım 2011 14:41

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin