Kahve  

Posted by Asuman Yelen in , ,


Kız kardeşlerin en şirini kahvesini dalgın dalgın yudumlarken kuruverdi yine tuhaf

cümlelerinden birini.

"Ekonomik kriz aniden patlak verecekmiş. Onar onbeşer paket kahve alıp stoklayalım bi

kenarlara.

"Ne??????"

"Ne.......:(((

Yüzümde şaşkın, komik nasıl bir ifade gördüyse, gücenik gücenik baktı önce.

Sonra uzunca bir süre çılgınlar gibi güldük.


Güldük gülmesine ama aslında o kadar da şaşılası bir durum değil onun bu saf telâşı.

Kahvenin bizim yaşamımızda o kadar büyük anlamı, o kadar çok işlevi var ki.

Bizim için keyifli bir alışkanlık, tatlı bir tiryakilikten çok çok öte bir şey.

Hatta hayati bir öneme sahip desem asla abartmış olmam.


Birlikte olabildiğince zaman geçirmek... Genellikle hep es geçtiğimiz bir şeydi (r).


İşte o iki küçük beyaz fincan ve içindeki hoş kokulu sıvı bize bunun için hoş bir bahane

sunar. Keyifli, yararlı, anlamlı bir bahane.


Çok anlam yüklediğim düşünülebilir. Ama bizim için asla öyle değil.

En iyisi baştan anlatmak...

Bir kere seremoni bizim kardeşler jargonondaki en iğrenç kelimeyle başlar.

"Sidik". Ve en az 20 yıldır da vardır literatürümüzde. İşin kötüsü yeğenler de kullanır.

Çıkışı şöyle olmuştur. İşsiz güçsüz aylak bir zamanımızda susadım kelimesindeki "samak" ekini

diğer sıvılar için kullanmayı deneyip çaysadım, kolasadım, derken sıra kahveye gelince

niyeyse kahvesidim olmuş. Sonra çoğul kullanılınca kahvesidik olmuş. Pislik olacak ya

gün gelmiş biz bizeyken kahve biraz gecikince "hadi ama sidiiik" şeklinde kestirmeden

kullanarak yakınmaya başlamışız. İlk kim çıkardı, muhtemelen ağabeyimdi ama emin

değilim.

Rayuş' cuğumla bana gelelim.

Sabah arayan o olur çünkü oğlunu işe eşini ormana gönderir, orman dönüşü kahvaltı faslı,

kedilerin beslenmesi, evin toplanması...

"Alo, Ninom? Simedik mi?" "Sidik tabii. Sür hadi hemen geliyorum."

Eğer kafayı bir şeylere takmış, uykusuz bir gece geçirmişsem, çabucak aynada hafif

bir makyaj yapar, normal şartlarda o durumda akşama kadar sabahlıkla oturup kendimi

dinleyecekken rengi bana yakışan canlı renkli bir eşofman geçiririm sırtıma ve inerim.

İşte bu yüzden, beni karşıladığında eğer makyajlı ise hele ruj da sürmüşse ilk aklıma

gelen "hmm. bir şeylere sıkılmış" olur. Böylece her ikimiz de ilk karşılaşmada "yakaladım

yeşil ışığı" modunda çabucak stratejimizi hazırlarız.

Çoğunlukla sıkıntılı taraf benimdir. Gülsem, neşeli görünmeye çalışsam da anlar.

Asla sormaz. Birkaç taktiği vardır uygular.

En geniş tebessümünü takınır, görmezden gelir. Bir iki komiklik. Unutulur gider.


Çok bedbin ve asık suratlıysam taktik değişir. Hemen yakınmaya başlar. Ya ağrılar içinde

kıvranmış gece hiç uyumamıştır, ya sokakta biriyle takışmıştır canı çok sıkılmıştır ya da

oğlu hayatından bezdirecek bir saygısızlık yapmıştır. İlgiyi üzerine mutlaka çekiverir.

"Senin derdin dert midir benim derdim yanında" taktiği...

İşe yaramsazsa sıra en etkileyici olana gelir. Dikkatleri benden çok daha zor durumda olan

tanıdık tanımadık bazan uydurma birinin üzerine çeker.

"Ya, biliyo musun, falancanın annesi iyice kötülemiş, adını bile hatırlamıyomuş artık" , "dün

filancaya rastladım bu tertip oğlunu yollamış doğuya kadıncaaz insanlıktan çıkmış ağlamaktan"

"inanmıycaksın ama filancaların evine haciz gelmiş, kredi kartı yine, kadın kocasına üzülüyo

bi yerlerine inecek diye..."


"Deme yaa..." "Yapma beee..." " Vah vah vah görüyor musun..." ların arasında

benim sıkıntım kaynar gider.

"Senin derdin dert midir, başkalarının derdi yanında " taktiği...


Sonra, aslında çoğu zaman hiç de beni kahredecek boyutta olmayan sorunu

konuşuyor buluruz kendimizi. Ortam oluşmuştur çünkü. Enine boyuna masaya yatırılır

durum. Objektif yaklaşır. Tarafsız yorumunu sunar. Anlatmak yanlısı değilsem

üstüme gelmez, zihninde son taktiğinin planlarını kurar. Bitmedi mi diyeceksiniz.

En önemli, en etkileyici olanı sonuncusudur. Fal.



Bizatihi kendisi



Fincan çevrilir, geniş tebessüm surata oturtulur.

Önce hemem belirteyim. İkimiz de fal bilmeyiz ama her gün bakarız.

Hiç kötü bir şey söylemeyiz. Her şekil bir güzelliğin sembolüdür bize göre. Kedi, köpek,

yılan, kuş değişmez.

Benim fala dönelim. Dibi koop koyu mu. "yine doldurmuşum kahveyi" diye yakınır.

Normalde sıkıntı demek lazımdır ve o kadarını söyleriz de. Hafif bir sıkıntı yapmışsın diye.

Sonra teatral tavrıyla minicik fincandan bir peri masalı çıkarır. Temiz kağıtlar, öbük öbük

paralar, pötü pötü hoş konuşmalar (Falda nedense ö harfini çok kullanır) Temiz göz

yaşları ters V mutlaka, (inatla, anlamı nikahtır) bir geminin üzerinde iki kişi, ya da iki baş

birleşmiş yüksekte oturuyordur. Mutlaka kapalı bir yerde beni düşünen biri vardır.

"Hiç ummadığım bir yerden" alacağım bir haberle havalara uçacak olurum. Bu arada

ya kuşun ağzında bir balık, ya da balığın ağzında bir kuş mutlaka vardır. Tüm bunlar

bir kalem ya da bir çay kaşığı yardımıyla gösterilir. Arada, "bak şuradaki gözü görüyor

musun" diyecek olurum cevap "ama güzel bakıyor" dur. Üstelerim "güzel bakış böyle

olmaz" diye. Cevap, "evet ama kötü değil şaşkın bir bakış" olur.

Hemen abartılı bir telaşla " ben bu fincanı hemen yıkarım arkadaş çok güzeldi" diyerek

bir çabuk da yıkayıverir fincanı.

Tabii tersi de olabilir. Üç aşağı beş yukarı benim yapacaklarım da aynıdır. Tüm kardeşler

gibi aynı şeyleri düşünür benzer biçimde davranırız.

Anlaşılacağı gibi, kimsenin hiç bir şeye kandığı yoktur ama aptala yatmaya değecek

bir emek vardır ortada. Sevginin saikiyle harcanan...


Aslında biri (leri) nin bizi bu kadar sevmesi ve gözünden sakınıyor olması bile, tüm

sıkıntılarımızı unutturmaya yetmez mi?

Bence yeter de artar bile...

This entry was posted on 24.11.2011 at Perşembe, Kasım 24, 2011 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

20 yorum

çooook çok keyifle okudum
hatta gözümün önünde canlandırdım...en büyük özelliğimdir :)
çok hoşuma gitti

Allah (c.c) muhabbetinizi artarak arttırsın inşaAllah

sağlıkla...

24 Kasım 2011 20:32

Var mı kızkardeş gibisi. Rayoş seni sevgiyle kucaklıyorum...

24 Kasım 2011 20:47

Uzun çok uzuuuun yıllar birlikte hep bu keyifle olun, ikinizi de sımsıcak kucaklar sevgiler gönderirim...
Çok keyifle okuduğumuda beyan edim:))

25 Kasım 2011 01:36

Aynur Hn.Çok teşekkür ederim güzel temenniler için.Sevgiler...

25 Kasım 2011 01:56

Yok gerçekten Leylak' cım.Saol arkadaşım.

25 Kasım 2011 01:58

Gündüz bi ara işyerindeyken yazını açıp iş basınca kapadıydım. Bu saatte de ablam aranmaz ki:S Ama kardeş denen kişiyi bu kadar güzel anlatman var ya.. Sabah ilk iş arayıp gel bi kahve içelim diyeceğim. benim ablam yani D@phne o da fal bakar da pek iyi bakamaz şekercim. Beni 45 de gidici görmüştü bak kaç senemi ödünç yaşıyorum :D

25 Kasım 2011 01:59

Amiin Nur' cum. Çok teşekkür ediyor sevgiler yolluyorum.

25 Kasım 2011 02:01

Kardeş denen kişi kıymeti bilinesi aranası gereken kişidir.Ablanı yarın ve sonrasında sık sık ara ve birlikte yudumlayın kahvelerinizi.
Ammaaaa...Fallara iyimser bakılacak bir de rüyalar iyiye yorulacak.
Öpüldünüz...

25 Kasım 2011 02:10

sabah saba canımı kahve çektirdin asu teyze :)

25 Kasım 2011 07:52

Ne de iyi gelir bu saatte. Zımba gibi başlarsın mesaine.Ama tercihini öğlenden yana kullan derim yine de. Öptüm Fulya' cım.

25 Kasım 2011 08:49

Çok tatlısınız desem :) Kızkardeşlerimi özlediğimi farkettim okurken hemen bir koşu gidip sarılmak geldi...

25 Kasım 2011 09:24

İlk fırsatta ve her fırsatta yap bunu İlknur' cum.

25 Kasım 2011 10:10

Kahve bahane;sevgi,kardeşlik,dostluk şahane Sevgili Asuman'cığım.Sevgileriniz hiç eksilmesin,nice sağlıklı ve mutlu birliktelikler diliyorum.Sevgiler size...

25 Kasım 2011 11:44

Bize gerekli olan da onlar zaten, öyle değil mi Arzu' cuğum.
Güzel dilekler için çok teşekkür ederim.
Sevgiyle kalın...

25 Kasım 2011 12:33

Icim kipir kipir, yüzümde hafiften duygulu bir gülümsemeyle yazdiklarini hayalden yasarken birden su cümleyle: "ikimizde fal bilmeyiz, ama her gün bakariz" kahkaha attim:)
Benim her ne kadar kiz kardesim yoksada teyzekizimla hemen hemen ayni sevgi,ilgi yogunlugunu yasadigim icin kahve seronomilerinizi asla abartili bulmadim..
Ama Asum ya! yani güzelim kahveye taktiginiz isim icin söyleyecek sey bulamiyorum dogrusu:))
Ikinizde harikasiniz. Taktikleride ayrica tuttum.:))
Her ikinizide kocamaaaaaan öpüyorum:))

26 Kasım 2011 01:02

Caanım Sünter cim.
Aman o kelime kahvenin adı değil.
Kahvesidik (susadık baaaabında)
sözcüğünün kısaltılmışı. Maksat muzurluk olsun. Sevdiğiyle kahve içmesi insanın güzeldir. Ben çalışırken de her dönem en yakın arkadaşım kim ise onunla mutlaka öğlen kahvesi içerdik.
Ben de seni çok öpüyorum. İyi uykular...

26 Kasım 2011 02:45

Çok hoşuma gitti Asuman Ablacığım. Kahve benim içinde çok ama çoook önemli biryer teşkil ediyor hayatımda. İçtiğim her kahve sonrası fincanı mutlaka kapatırım eğer eşim görüpte açıp bir parmak atmamışsa fincanıma falıma da kendim bakarım :)))))

Sevgilerle!

26 Kasım 2011 20:20

Senin eş de fal düşmanlarından anlaşılan Zühre' cim. Ayakları yere basan cinsten.
Biz hanımlar yaşamımızda böyle küçük hoşluklar olsun isteriz. Keyif bizim.
Kahveyi içmeyi de falına bakmayı da severiz.

26 Kasım 2011 20:41

Hem de nasıl Asuman Ablacığım.Hele sınav zamanları benim kankam ile durumu iyice abartır " yarım saatte bir insanın kaderi değişirmiş" i baz alıp her yarım saatte bir kahve içip fal kapatırdık. Güzel çıkanların da fotosunu çekerdik :))))))))))

26 Kasım 2011 21:31

Aşmışsınız :))))
Madem gün itiraf günü ben de Rayuş evde yokken içtiğim kahvenin falını ilginç bulmuşsam onun onayı için saklarım.Çok güzelse çabuk çıksın diye yıkar ama önce fotoğrafını çeker yine götürür burnuna burnuna uzatırım baksın diye:)

26 Kasım 2011 22:42

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin