Kollektif Histeri  

Posted by Asuman Yelen in , , , ,




Artık bağırıyoruz. Birkaç yıldır sürekli bağırıyoruz. Büyük-küçük, çoluk-çocuk hep birlikte.

Tuhaflık bunun neresinde diyebilirsiniz. İnsanlar zaman zaman bağırırlar. Sinirlenince, canları yanınca, korkunca, ve çok sevinince seslerini yükseltirler. Kastettiğim, ani gelişen olaylarda, istem dışı olarak başlayan, bir türlü önleyemediğimiz desibel artışı değil. Bu son derece doğal, insani, affedilir bir şey.

Son zamanlarda çok tuhaf şeylere şahit oluyorum. Çocuklar, bir yerlerde üçer beşer toplanıyorlar, sabah erken, öğlen yemek vakti, akşam, durmadan bağırıyorlar. Duyduğum sesler, bildik değil, hani istop oynarken topu yukarı atar ve bağırırsınız: "Aaayyyşeeee…" Ya da "sooobeeee…" Değil. “Elim sendeeee…” Hiç değil. Veya, ‘at,’ ‘tut’, ‘vur’, ‘koş’ gibi sesler de gelmiyor sokaklardan eskisi gibi. Sadece çığlık. Açıyorlar ağızlarını sonuna kadar, basıyorlar çığlığı. Sırayla. Oyun bu, sadece masum bir oyun. Ne kadar zor alıştım meraklanmamaya. İlk duyduğumda, o camdan öbür cama koşardım, kim düştü, kim yaralandı ya da kim kaçırılıyor diye görebilmek için. Belki müdahale edebilmek için.

Vaktinizin hemen hepsi evde geçiyorsa, sabahları kaçınılmaz olarak bir kadın programına denk geliyorsunuz. Havalı sunucu salına salına stüdyoya giriyor ve maestro yapımcı (ya da görevli her kimse) işaretini çakıyor. Ne??? Haydiii, hep bir ağızdan ablalar teyzeler basıyorlar çığlığı. Ama ne çığlık. Yer gök inliyor. Bununla kalsa neyse. Sunucu ağzını açıyor, bir çığlık, ayağa kalkıyor, bir çığlık. Bu anlattığım, kumandayı bulup can havliyle başka kanala atlayana kadar geçen kısacık süreç içinde gördüklerim. Daha doğrusu duyduklarım.

Geçenlerde bir akşam, ailelerin yarıştığı, rastlarsam ve başka bir şey yoksa, bilgisayar başında arkam dönük dinlediğim bir program, benim iyiden iyiye sinirlenmeme, ve yine apar topar, bu sefer televizyonu hepten kapatmak üzere, kumandaya atlamama neden oldu. Sunucu (Meltem Cumbul) yarışmacı aileyi anons eder etmez, kadınlı erkekli hep aynı grup, sıtma görmemiş sesleriyle heeey diye bağırmaya başlıyor ki, hep birlikte bağırmanın (eğer bir nebzecik varsa) adabından, senfonisinden yoksun, adeta Fener, Real Madrid’e gol atmış gibi. Hayır onun bir anlamı var, içinde mutluluk, coşku var. Burada amatör, sıradan bir yarışmacı anons ediliyor, sanırsınız çağırılan Madonna. Sanki bir sınıf dolusu yuva çocuğunu (her şeye eeeevveeeettt diye bağıran), sihirli bir değnekle şeklen erginleştirip salona doldurmuşlar. Gerçekten tahammül edilir gibi değil.

Neler oluyor insanlarımıza dersiniz? Çocuklarımız, artık kendilerini ailelerine, ve dünyaya fark ettirebilmek için bu yolu mu kullanmak zorunda kalıyorlar!...

Ya büyükler, biz, bu kadar mı aciz , çaresiz kaldık sorunlar karşısında; bağırıp duruyoruz orada -burada, stadlar artık bu yüzden mi, kadın-erkek tıklım tıklım dolup taşıyor?...

“Bir of çeksem, karşıki dağlar yıkılır” türküsüne ne oldu? Kimsenin canı artık türkü bile söylemek istemiyor mu!...


Sevgiyle kalın…

This entry was posted on 19.08.2009 at Çarşamba, Ağustos 19, 2009 and is filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

Söyleyecek aklı başında bir lafı olmayanlar anlamsızca bağırır Asumancım. Bu kadar basit...
İyi geceler...

19 Ağustos 2009 23:59

Belki sen haklısın, ama belki de üzerinde biraz daha düşünmek fena olmazdı.
Daha önce de bir başka çılgınlık halini izleyip Aziz nesin'in Hoptirinam durumlarından sözetmiştim. Giderek bu savım güçleniyor.
Umarım, sandığın kadar basittir Leylak Dalı.
Sana da iyi geceler...

20 Ağustos 2009 00:07

Daha kötüsünü düşünmek gözümü korkutuyor, bir nevi kolaya kaçma politikası izliyorum:)
Tekrar iyi geceler...

20 Ağustos 2009 00:10

Çok haklısın. En iyisi kolaya kaçmak galiba, yoksa uykular kaçacak.:)))

İyi uykular...

20 Ağustos 2009 00:22

aaaah aah yarama parnak bastınız asuman ablacım.

Bir yazdır evin hemen önündeki parkta oynayan çocukların gece 11 lere kadar süren bağrışmalarına, saat 9 da uyuyan ve her sesten etkilenen bir bebeğe sahip anne olarak nasıl zor sabrettiğimiz (hatta sabredemediğimi) bir bilseniz....

20 Ağustos 2009 11:40

Bir nevi deşarj yöntemi biliyorsun bağırma. Çocukların eskisi gibi paylaşımları arkadaşları oyunları yok. Robotlaştılar okullarda yarış atı gibi koşturmaktan ve bilgisayar başında pineklemekten.Ortamını buldukları zaman da bağırarak enerjilerini boşaltıyorlar demek ki.
Büyükler için de durum pek farklı değil.Sosyal yaşam sıfır. Sadece çalışıp para kazanıp çocuk okutup masraflarını karşılamaya yetişmekle meşguller. Sinema tiyatro zor. Hem zaman hem mali durum nedeniyle. Eş dost akraba desen hepten bitti. E bu durumda onlar da streslerini aynı yolla atıyor olmalılar. Bağırarak...


Allah sonumuzu hayır etsin Sevgiler canım

20 Ağustos 2009 11:47

İşiniz çok zor. Size sabırlar diliyorum e.t.İşin kötüsü her yer aynı. Kaçacak yer de yok.

Sevgiler...

20 Ağustos 2009 12:13

Çok haklısın Çınar, hepsi birbiri ile ilişkili içinden çıkılmaz bir durum.
İyilikler dileyelim.
Sevgiyle kal...

20 Ağustos 2009 12:17

Çocukların bağırmaları beni de çok rahatsız ediyor. Aileleri yönlendirip önleyebilir oysaki,ama nerdeee??
Baksanıza televizyonda bile moda haline geldiyse bağırmak bu çocuklar daha beter rahatsız ederler her yanı..
Bu tür programlar yüzünden TV ile tüm bağlarımı koparmıştım ben zaten :(
İyice sorumsuz bir toplum olup çıktık..

21 Ağustos 2009 13:58

Evet sevgili Zeugma. Bu kollektif bir çılgınlık hali. Kötü bir espri olacak ama,aile psikologlarından sonra, "semt psikoloğu" "kent psikoloğu" gibi ve hatta bir "Ruhsal Sağlık Bakanlığı" gibi kurumlar mı tesis edilmeli :)))

21 Ağustos 2009 14:51

Off Offf Offf,
Benim torunum bile durduk yerde çığlık atmaya başladı. Acaba çağın hastalığımı?
Tango, vals bile kalmadı, artık geçler dans ederken bile çığlık çığlığa.

22 Ağustos 2009 00:30

Bunun geçici bir durum, çağın bir akımı olduğunu umalım, moda gibi, ve hemen geçmesini dileyelim Sevgili Nur, tabii ona neden olan olumsuz şartlarla birlikte...
İyi geceler...

22 Ağustos 2009 00:55

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin