Artık bağırıyoruz. Birkaç yıldır sürekli bağırıyoruz. Büyük-küçük, çoluk-çocuk hep birlikte.
Tuhaflık bunun neresinde diyebilirsiniz. İnsanlar zaman zaman bağırırlar. Sinirlenince, canları yanınca, korkunca, ve çok sevinince seslerini yükseltirler. Kastettiğim, ani gelişen olaylarda, istem dışı olarak başlayan, bir türlü önleyemediğimiz desibel artışı değil. Bu son derece doğal, insani, affedilir bir şey.
Son zamanlarda çok tuhaf şeylere şahit oluyorum. Çocuklar, bir yerlerde üçer beşer toplanıyorlar, sabah erken, öğlen yemek vakti, akşam, durmadan bağırıyorlar. Duyduğum sesler, bildik değil, hani istop oynarken topu yukarı atar ve bağırırsınız: "Aaayyyşeeee…" Ya da "sooobeeee…" Değil. “Elim sendeeee…” Hiç değil. Veya, ‘at,’ ‘tut’, ‘vur’, ‘koş’ gibi sesler de gelmiyor sokaklardan eskisi gibi. Sadece çığlık. Açıyorlar ağızlarını sonuna kadar, basıyorlar çığlığı. Sırayla. Oyun bu, sadece masum bir oyun. Ne kadar zor alıştım meraklanmamaya. İlk duyduğumda, o camdan öbür cama koşardım, kim düştü, kim yaralandı ya da kim kaçırılıyor diye görebilmek için. Belki müdahale edebilmek için.
Vaktinizin hemen hepsi evde geçiyorsa, sabahları kaçınılmaz olarak bir kadın programına denk geliyorsunuz. Havalı sunucu salına salına stüdyoya giriyor ve maestro yapımcı (ya da görevli her kimse) işaretini çakıyor. Ne??? Haydiii, hep bir ağızdan ablalar teyzeler basıyorlar çığlığı. Ama ne çığlık. Yer gök inliyor. Bununla kalsa neyse. Sunucu ağzını açıyor, bir çığlık, ayağa kalkıyor, bir çığlık. Bu anlattığım, kumandayı bulup can havliyle başka kanala atlayana kadar geçen kısacık süreç içinde gördüklerim. Daha doğrusu duyduklarım.
Geçenlerde bir akşam, ailelerin yarıştığı, rastlarsam ve başka bir şey yoksa, bilgisayar başında arkam dönük dinlediğim bir program, benim iyiden iyiye sinirlenmeme, ve yine apar topar, bu sefer televizyonu hepten kapatmak üzere, kumandaya atlamama neden oldu. Sunucu (Meltem Cumbul) yarışmacı aileyi anons eder etmez, kadınlı erkekli hep aynı grup, sıtma görmemiş sesleriyle heeey diye bağırmaya başlıyor ki, hep birlikte bağırmanın (eğer bir nebzecik varsa) adabından, senfonisinden yoksun, adeta Fener, Real Madrid’e gol atmış gibi. Hayır onun bir anlamı var, içinde mutluluk, coşku var. Burada amatör, sıradan bir yarışmacı anons ediliyor, sanırsınız çağırılan Madonna. Sanki bir sınıf dolusu yuva çocuğunu (her şeye eeeevveeeettt diye bağıran), sihirli bir değnekle şeklen erginleştirip salona doldurmuşlar. Gerçekten tahammül edilir gibi değil.
Neler oluyor insanlarımıza dersiniz? Çocuklarımız, artık kendilerini ailelerine, ve dünyaya fark ettirebilmek için bu yolu mu kullanmak zorunda kalıyorlar!...
Ya büyükler, biz, bu kadar mı aciz , çaresiz kaldık sorunlar karşısında; bağırıp duruyoruz orada -burada, stadlar artık bu yüzden mi, kadın-erkek tıklım tıklım dolup taşıyor?...
“Bir of çeksem, karşıki dağlar yıkılır” türküsüne ne oldu? Kimsenin canı artık türkü bile söylemek istemiyor mu!...
Sevgiyle kalın…