Benim Şeytan Çekiçlerim  

Posted by Asuman Yelen in , ,

Can, Erdem ve Koray



Yaklaşık yirmi beş sene kadar önce… O tarihlerde 4-5 yaşlarında olan büyük yeğenim Koray hafta sonu misafirim. Birlikte vakit geçiriyoruz. En sevdiğimiz şeylerden biri de video kaseti izlemek. Birlikte gidip istediğimiz filmleri seçiyor sonra oturup izliyoruz. O gün de önce çocuk parkında biraz oyalanıp kasedimizle birlikte dönmeyi kararlaştırıyoruz. Bunu yapmak için de hazırlanmaya başlıyoruz. Odamda aynanın karşısında çarçabuk bir allık sürüp tam rujumu elime almışken, aynada şeytan çekici gibi karşımda. Gözlerini devire devire: “Yaa Asu Teyze, annem de böyle. Niye siz kadınlar, sokağa çıkılacak der demez savaşa hazırlanan bir kızılderili heyecanıyla yüzünüze gözünüze boyalar sürmeğe başlıyorsunuz?" Ruj elimde gülmekle ağlamak arası öylece kalakalıyorum!...

Ortanca yeğenim Can, ilkokulda. Küçük küçük flörtler yaşıyor ve hepsini de çok önemsiyor. Yine bir hafta sonu, yanımda kalıyor. Sebebini hatırlamıyorum muhtemelen ağabeyim (babası) kızmış, haksızlığa uğradığını düşünüyor. Canı çok sıkkın. Ben de onu güldürmek için durmadan komik bir şeyler anlatıyorum. “Bir gün arkadaşlar hep birlikte hamburger yemeye gittik. ABD’den çok yeni dönmüş olan arkadaş siparişi veriyor.” Hemen atlıyor. “Erkek mi?” “Evet. Her neyse siparişi veriyor ‘bize altı tane heemböörgıır’ “ Can, kırılıyor gülmekten. "Yine bir gün hep birlikte lokantaya gidiyoruz. Çook uzun düşünüp taşınıp nihayet ne yiyeceğimiz konusunda kararımızı veriyoruz. Bir arkadaş, uzun uzun bir yandan …Can hemen soruyor “erkek mi?” “Evet her neyse uzun uzun, bir yandan mönüye bakarken bir yandan da arkasında beklediğini sandığı garsona yemekleri sıralıyor. Halbuki beklemekten sıkılan garson çoktan gitmiş. Farkında olan bizler de bozuntuya vermeden gülerek izliyoruz.” Can yine gülüyor. Bir şeyler daha anlatıyorum ama hepsi de tesadüf yeme-içmeyle ilgili. Ertesi Gün Erdem’in (küçük yeğen) doğum günü. Uzun masanın etrafında Can’ın annesi, babası, anneannesi, Erdem’in babası, annesi, babaannesi, Büyük teyzem, ablam, eniştem hepimiz oturuyoruz. Rayegan (kız kardeşim) son getir- götürleri yapıyor. Büyüklerden biri sesleniyor “ Kızım gelirken ekmeği… Şımarık Can’ ın tiz sesi çınlıyor: “Dinleyin bu çok komik. Halamın sevgililerinden biri… diyerek başlıyor anlatmaya. Herkes ne olduğunu anlayıp, ağabeyimin tok sesi “Yeter artık Can” diye gürleyene kadar üç sevgilimin (!) yeme- içme hikayeleri çoktan bitiyor. Sanki herkes ilk defa görmüş gibi bana bakıyor. Hiç kimsenin gülmemesi de cabası. Sadece garip bir sessizlik!...

Kız kardeşimdeyim. Erdem, 13-14 yaşlarında. Annesiyle babasıyla o dönemde iletişim sorunları yaşıyor. Bir tavrını beğenmiyoruz. Bildik muhabbet başlıyor. “ Biz senin yaşındayken annemize babamıza değil böyle çemkirmek, yanlış bir hareket yapıp onları üzmeyelim diye özen gösterirdik. O, “siz anlatın, iyi oluyor” dercesine, alaylı alaylı başını sallıyor. Biz hala birbirimizi tamamlayarak ve onaylayarak devam ediyoruz. “Bir kere biz babamıza siz diye hitap ederdik. Bütün arkadaşlarımız da aynı şekilde. Kimse bunu bizden istemediği halde.” Erdem küçümsüyor. “Çok saçma, insan babasına siz diye hitap ederse aralarında nasıl yakın bir iletişim kurulur ki. Siz mesafeyi baştan koymuşsunuz bir kere.” Bu küçümseyen tavır, babalarına adeta tapan biz iki kardeşi çok kızdırıyor. Rayuş “Yoo, bana bücürbabam derdi, boynundan indirmezdi.” Ben ilave ediyorum. "Ben çok iyi hatırlıyorum eşekçilik oynardık. O yere diz üstü çökerdi ablamla ben sırtına binerdik." Saygısız Erdem davudi sesiyle kahkahayı koyuveriyor. “Eeeee, sonra, ne derdiniz? Lütfen deh iniz babacığım… çüş ünüz babacığım hahhahhhah.” Rayuşla ikimiz birden terliklerimizi elimize alıp atmaya hazırlanırken kaçıp odasına kapanıyor. Biz de tuttuğumuz kahkahalarımızı sessizce bırakıveriyoruz!...

Zaman tersine işliyor. Bu sefer en son resim siyah-beyaz olsun. İlk tabettiğim resim.

Erdem, Koray ve Can

6-7 sene önce


Hep sevgiyle Kalalım...

This entry was posted on 26.08.2009 at Çarşamba, Ağustos 26, 2009 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

21 yorum

hepside birbirinden hoşmuş olayların.
İtiraf etmeliyim en komiği en sonuncusu olmuş :D
Birde doğum günü masasında sizin yerinizde olmak istemezdim o ayrı :)

26 Ağustos 2009 09:21

Ah canlarım, Allah sağlıklı ömürler, güzel talihler versin onlara. Oğlum da o yaşlarda, o yüzden erkek çocuklara hiç dayanamam (bu çok kötü bir kaynana olacağım anlamına mı geliyor acaba:)
Demek üç sevgilinle boyuna yiyip içmeye gidiyordun Asuman, seni çapkın senii:)) Ay çok güldüm buna, küçük çocuklar adamı ipe götürür valla.
Günün güzel geçsin canım...

26 Ağustos 2009 10:21

Sevgili e.t.

Küçükken ben de biraz patavatsızmışım. Bana çekmişlerdir belki.
O gün en çok kız kardeşimin kayınvalidesinden utanmıştım. İlişkim en resmi onunlaydı çünkü.

26 Ağustos 2009 11:19

Güzel dileklerin için teşekkürler Leylakçım.Allah senin oğluna da güzel günler göstersin. Senin gibi aydın ve güler yüzlü bir insandan(yüzünü görmesem de yazılarından apaçık belli) kötü kaynana olur mu hiç.
Görüyorsun değil mi yaptıklarını. Şimdi üçü de bana çok güzel arkadaş.
Seviyorum onları.
Sevgiler hiç bitmesin..

26 Ağustos 2009 11:28

:)) ne kadar güzel sıcacık anılar bunlar paylaştığın için teşekkürler canım

26 Ağustos 2009 14:23

Uğrayıp bu içten yorumu yaptığın için ben de sana teşekkür ederim Şirin Şirinem...
Eskiyi düşünüp hatırlamayı,paylaşmayı seviyorum.
Bir yerlerde varolduğunu bildiğim dost yüzleri biraz güldürmek istedim.

Sevgiler...

26 Ağustos 2009 14:57

en baştaki resimde ortadaki tombik bebek parahuman değil mi? :)
çok sevimliymiş :)

26 Ağustos 2009 14:58

Eewweeett Fulyacım. Alt soldaki kravatlı ve siyah-beyaz resimde en soldaki yakışıklı da o. Orada 15-16 yaşında filan olmalı.(Aman Allahım şimdi belki de bana çok kızacak)

Öptüm canım. Sevgiler...

26 Ağustos 2009 15:27

kızdım bile... 15-16 zannedilen o resmim tosun bünyemin aldatmacasıdır... o resimde ilkokuldaydım... taş çatlasın 11-12 yani...

26 Ağustos 2009 17:47

Aşkolsun çocoğm

Yıl 2002. Ben ondan önce fotoğraf kursuna mı gidiyordum biir. Can liseyi bitirmişken sen nasıl ilkokula gidersin ikii.O görüntüde bir ilkokul talebesi olman için ebleh olman lazım. Yoksa öyle misin çoocooğm?...
Efendim??..

26 Ağustos 2009 18:13

Ne güzel anılar bunlar böyle yeğenlerle. Ne yazık ki benim böyle anılarım hiç yok yeğenlerimle:(
Allah hepsinin yolunu açık etsin.

Sevgiler canım

26 Ağustos 2009 20:43

Biraz hafızayı zorlasan mutlaka birşeyler çıkar Çınarcım. Biraz da benim konumum bizimkilerle daha çok birlikte olmamı sağladığındandır. Zaten onlar benim çocuklarım gibi.
Senin de oğullarınla vardır mutlaka.
Senin de söylediğin gibi,hepsinin yolu açık olsun..

Sevgiyle kal...

26 Ağustos 2009 21:30

Bu arada Sevgili Leylakcığım ve Çınarcığım..
Rayegan'ın Leylağın yazısının altında gördüğü yorumum üzerine,bana yaptığı uyarı üzerine gördüğüm lüzum üzerine...:))))Nasıl cümle ama..
"İçim kıskançlıkla doldu taştı."ibaresi bizim onlarca yıldır arkadaşlarımız arasında iltifat niyetine kullanılır. Birkaç örnek:"Yeni elbisem nasıl" ın karşılığında "çok "güzel" olarak,
"yarın artık Altınoluğa geçiyorum" un karşılığında "çok memnun oldum" olarak anlaşılır.
Sizleri nasıl benimsediysem, açıklama gereği bile duymamışım.

26 Ağustos 2009 21:43

Biz de sni nasıl benimsediysek bu lafı hiiiç yanlış yorumlamadık. Daha doğrusu ben şahsım adıma hiç yorumlamadım, Çınar da gerekeni yazar sanırım. Hatta şöyle bile demek geldi içimden: "Nazar etme ne olur Ankara'ya gel senin de olur:)))

26 Ağustos 2009 21:47

Anladığım kadarıyla açıklamam gerekiyormuş o halde. Bak Senin iç sesini duymuşum işte.Biz bunu arkadaşlar arasında MSN konuşmalarında da yanında bir de asık suratla kullanırız.Ama Rayuş haklı, sizler nerden bileceksiniz..

26 Ağustos 2009 22:56

Ha ha haa, ne açıklaması ya, açıklama falan gerekmez. Yanlış birşey anlamadık. Gayet hoş bir yorumdu, benimki de gırgır olsun diye yazılmış birşeydi:))

26 Ağustos 2009 23:00

Ne demek istediğini anladık tabi ki. Hiç açıklaman gerekmez:))

Sevgiler canım

27 Ağustos 2009 00:01

Çok tatlılar,
zamane çocukları diyeceğim,eeee şimdikiler ne oluyor, daha fettan.
Çok da güzel anlatmışsın.
Allah uzun sağlıklı ömür versin, iyilerle karşılaştırsın...
Sevgiler...

27 Ağustos 2009 00:36

Çok teşekkürler Nur'cum

Hepimiz sevdiklerimizin güzel günlerini görürüz inşallah..

İyi geceler, sevgiler...

27 Ağustos 2009 00:43

Çok şekerlermiş hepsi de..
Erdem'in ''Dehiniz, çüşünüz'' çok güldürdü beni :))
Hayatın tadı onlar ya..Yeğenlerimi ben de çok fazla severim.
Yazan ellerinize sağlık..
Hep sevinçli, neşeli , mutlu günler getirsin hayat size..
Sevdiklerinizle başbaşa..

Sevgilerimle...

27 Ağustos 2009 22:05

Güzel yorumun ve dileklerin için teşekkürler Zeugma' cığım.

Gördüğün gibi zamane çocukları teyze, hala dinlemiyor. Halam yoktu ama teyzelerimle (hep uzaklarda olduğumuz için belki) böyle yakınlaşamadık. Ama üçünü de çok seviyorum. Sen de, ben de yeğenlerimizin hep güzel günlerini görürüz inşallah.
Sevgiler canım...

27 Ağustos 2009 22:15

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin