Yağmurun Hatırlattıkları 1  

Posted by Asuman Yelen in , , , ,

ADIYAMAN



Adıyaman’da ilk sabahımızda yağmur sesine uyandık.
Akşam Gölbaşı’ nda trenden indikten sonra, çok zahmetli bir kara yolculuğu yapmış ve kapkaranlık bir şehre girivermiştik sessizce. Bir Eylül gecesi idi. Her zaman olduğu gibi, babam önceden eşyaları eve getirmiş, dönüp bizi almıştı. O tarihte elektrik yoktu şehirde. Babamın kılavuzluğunda bir lokantaya girmiş, yine pek de göremeden, çarçabuk birer tabak mercimek çorbası içmiş, karanlık yollarda, el ele biraz şaşkın ama hiç korkmadan yürüyerek evimize gelmiştik. Şaşkındık çünkü Adana gibi sazı- cazı, havuzlu sinemaları, kocaman parkları, aydınlık caddeleri olan bir şehirden gelmiştik. Korkmuyorduk çünkü annemiz babamız yanımızdaydı. Küçük bir bahçeden sonra babamın açtığı kapıdan girmiş, fena halde gıcırdayan tahta merdivenlerden çıkmış ve… nihayet eşyalarımıza kavuşmuştuk. Bu benim en sevdiğim fasıldı. Taze badana kokuları arasında çarçabuk bir denk çözülür, yatak yorgan çıkar, el yordamıyla serilir, yorgun ve de mutlu uykuya dalınır.
Evet, böyle bir gecenin sabahında, gürül gürül yağan yağmurun sesine uyandık. Camlara koştuk. Bu, aydınlıkta Adıyaman’ı ilk görüşümüzdü. Her kafadan bir ses çıkıyordu. “Aaaa dağlara bakın”… “Anneee.. tarlaları gördün mü?” ”Aman Allahım her taraf yem yeşil…” “Çok güzeeeel." Sonra gözler yollara ve su göllerinin içinde oradan oraya koşuşturan şalvarlı kadın ve erkeklere çevrildi. O günün ve her yağmurlu günün çarpıcı manzarasına: Bizi eğlendiren, annemi üzen, babamı öfkelendiren. Kadınlar, yalınayak, pabuçları ellerinde, şalvarlar dizlere kadar sıyrılmış, ayaklar suların içinde merkebi yularından tutmuş, üzerindeki değerli yüklerini, kocalarını taşıyıp götürüyorlar. İşin acı yanı çocuklar ve bebeler de yalınayak sularda. Daha sonra işin bununla da kalmadığını, pamuk ve haşhaş tarlalarında kadınların çalıştığını, erkeklerin kahvede oturduğunu, annem, yerli arkadaşlarına kaç çocuğunuz var diye sorduğunda, önce oğlanların sayısının söylenip, "iki de kızım var itin kölen ossunlar" diye, sorulunca, ilave edildiğini ve bazı akşam davetlerinde, ortalıkta genellikle birden fazla bazen üç veya dört eşin hizmet ettiğini öğrendik. (Bizzat şahit olarak)
Bu gün bu kentin Güneydoğu’nun en gelişmiş şehirlerinden biri olduğunu, tüm bunların değişip düzeldiğini, bizzat Adıyaman’lı dostlarımdan ve medyadan sevinerek takip etmekteyim. İşin aslına bakacak olursak, bana kalsa, ben çocukluğumun Adıyaman’ının hiç değişmeden sonsuza kadar kalmasını isterdim. İçinde beni ve ailemi de aynı şekilde muhafaza etmek kaydıyla. Kendimle ilgili emin olduğum hiç değişmeyecek birkaç saptamadan biri:
Yaşamımın en güzel üç senesini ben Adıyaman’da geçirdim.


Hep sevgiyle kalın...


This entry was posted on 7.08.2009 at Cuma, Ağustos 07, 2009 and is filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

bende anadolunun dokusunun bozulmasını istemeyenlerdenim...
ama zaman izleri SİLİYOR..
SİLİYOR..
SİLİYOR.......

7 Ağustos 2009 22:14

Çok zor Birdutmasalı,
Birşeyler düzelirken mutlaka bir şeyler de doğallığını yitiriyor. Gelişimin kaçınılmaz sonucu. Şehirler de tıpkı insanlar gibi.

Sevgiler...

7 Ağustos 2009 22:48

Merhaba,sizi Çınar hanımın blogunda
tanıdım.Çok sıcak ve bilgilendirici
bir siteniz var.Adıyaman'ın Kâhta
beldesine yıllarca önce bazı alkolik dostlarımızı götürmüştük.
İsmini unuttuğum bir şıh efendi
vardı.Dostlarımız pek faydasını
göremediler.Ben de başından zaten
inanmamıştım.O yörenin dokusunu çok
severim.
Dostlukla...

7 Ağustos 2009 23:45

Ne hoş bir anı. Hep düşünürüm acaba sahiden güzel miydi yhaşadıklarımız yoksa bizzat çocukluğun her hali mi güzeldi. Sağol paylaşımın için, anı okumak hem mutlandırır, hem duygulandırır beni...

7 Ağustos 2009 23:49

Hoş geldiniz Aslan Bey,

Blogumla ilgili güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Kahta' da ben de birkaç gün geçirdim.
Kaymakamının daveti üzerine ailemle gitmiştik.Çok hoş da vakit geçirmiştik. O dönemde ya o "efendi" yoktu ya da ben hatırlamıyorum.
O yöreler gerçekten mükemmeldir.
Sevgiyle kalın...

8 Ağustos 2009 00:16

Sevgili Leylak Dalı,
Çocukluğun her halinin güzel olmadığını içimiz parçalanarak izliyoruz son günlerde maalesef.
Aslında çok uzun düşünülesi bir konu bu. Ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki benim çocukluğum gerçekten çok güzeldi. Sanıyorum yaşadığımız bazı sıkıntılar da onun diyeti. Bunu burada keseyim en iyisi.
Sevgiler...

8 Ağustos 2009 00:28

Sevgili Asuman yine cok güzel anlatmissin.Ben Türkiyenin ic bölgelerine hic gitmedim.Istanbul-Canakkale-Izmir hattinda gezdim sadece.Dinlenme amacli gidilen tatil yerlerini saymiyorum.Onlar sahte zaten.
Böyle yazilari okudukca, sanki bir nebze de olsa, yasamis gibi oluyorum.

Yazinin bir yerine cok güldüm:
"en degerli yüklerini tasiyorlardi,kocalari"
Gercekten YÜK müsler:)
Sevgiler

8 Ağustos 2009 00:39

Merhaba Asuman Hanım,
Öylesine güzel yazmışsınız ki okumak büyük bir zevk oldu benim için. Çok ilginç şeyler yaşayıp görmüşsünüz gerçekten.
Doğu'nun dokusu ve gizemi bir başkadır, insanları ona keza.
Ama ne yazık ki ben henüz Göreme'den ötesini göremedim :)
Betonlaşmış kentlerde teknoloji yorgunu oluşumuz mudur bizi oraları görmeye ya da özlemeye iten acaba? Yoksa sizde oluşan o çocukluğunuzun en güzel duygusu mudur çeken?
Hepsi aslında, değil mi?
Sevgilerimle..

8 Ağustos 2009 01:24

Bizim şansımız babamızın memur oluşuydu Sünter'cim. Tabii çocuk için her şey macera. Annem, her sene taşınmanın yükünü hissetmiştir mutlaka.Ergenlik çağındaki ağabeyim de çok zorlandı.Ama genel olarak iyiydi her sene farklı bir yerde olmak.Değişik yerler görmek..Senin kadar uzağa açılamasak da :)))

8 Ağustos 2009 02:06

Zeugma, Hoşgeldiniz,
Bahsettiğim yillarda sanırım İstanbul da dahil her yer çok farklıydı.Üç ila on üç yaşım arasındaki Anadolu serüvenini çıkarırsak, doğma büyüme İstanbulluyum. Bir uçtan diğer uca her semtinde de oturdum diyebiliriz.
Betonlaşmayı ve doku olarak yozlaşmayı da adım adım izledim. Maalesef bu Türkiye'nin her yerinde aynı.Kalanları koruyabilsek keşke..

8 Ağustos 2009 02:18

Ne güzel bir anı, ne güzel bir resim.
Geçmişe gittim, hüzünlendim, o günleri yaşadığım için de sevindim.
Sıcak paylaşımın için çok teşkkürler...

8 Ağustos 2009 23:56

Yaşamın Kıyısında,

Uğrayıp güzel duygularını belirttiğin için çok teşekkür ederim.
Her geçen sene, geçmişi biraz daha değerli kılıyor.Galiba ben de en çok eskilerden bahsetmeyi sevenlerdenim.

Sevgiyle kal...

9 Ağustos 2009 00:23

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin