Senaryo:Akira Kurosawa
Yönetmen:Akira Kurosawa
Anne ve babaları Hawaii' ye yaşlı akrabalarını ziyarete giden, ikişer kardeş, dört kuzen, babaannelerinin yanında kalmaktadır. Çocuklar çok hoş bir tatil geçirmekte, bir yandan babaanneleriyle tatlı sohbetler yaparken,
diğer yandan da çevreyi gezip
dolaşmakta, çok güzel doğa ortamında küçük, güzel serüvenler yaşamaktadırlar.
Kocasını Nagazaki'de kaybeden babaanne, zaman zaman 44 yıl öncesindeki bu olaydan bahseder.
Anne ve babalarının pek bahsetmediği, unutmuş göründüğü bu hikayeler, çocukların saf yüreklerinde ilgi, şaşkınlık üzüntü ile birlikte merak uyandırır. Hep birlikte Nagazaki' ye giderler. Bombanın bıraktığı izleri görür, anıt haline getirilmiş bir yıkıntıyı ziyaret eden yaşlı Japon' ları izlerler. Kafaları karışmıştır. Dönüşlerinde babaanneleriyle çok daha farklı, derin bir iletişim kurulur aralarında.
Anne ve babalar, döndükten sonra, iki nesil arasında, facia ile ilgili büyük farklılık gözler önüne serilir. Hem Japonya'da hem Amerika'da olay çoktan unutulmuş gibi görünmekte, ara nesil bu durumu adeta yok saymaktadır. Çocukların duyarlılığından rahatsız olurlar. Bu arada yeni gelen bir haber herkesin telaşa kapılmasına sebep olur. Babaannenin çok hasta olan kardeşlerinden birinin (Hawaii'de Amerikalı bir kadınla evlenen) oğlu, babaanneyi ziyarete gelecektir.
Hikayenin bundan sonrası, eve gelmeden önce Nagazaki'yi ve tüm anıtları gezen, Japonca bilen bu son derece nazik, duyarlı gençle babaanne ve çocuklar arasında gelişen, naif, duygusal, içinde her duyguyu içeren, (Öfke, utanç, anlayış, sevgi, saygı) bir nevi hesaplaşmadan ibarettir. İşin en güzel yanı, bunun son derece ufak seslerle,
hatta sessiz bir biçimde kotarılmış olmasıdır.
Finalde, herşey konuşulmuş, günahlar çıkarılmış, hesaplar kapanmış, yürekler birleşmiştir. Ancak uzaklardan gelen ölüm haberi, üzerine kopan bir de şiddetli fırtına, yaşlı Kane'i allak bullak eder.
Filmin son sahnesi, anlatılamayacak kadar büyük ve güzeldir...
Eğer, bir şair, bir yazar, bir senarist ya da yapımcı, benden gözyaşı dökmemi istiyorsa ve bu talebini bağıra bağıra yapıyorsa beynim isyan eder, hemen duygularımı denetimine alıp beni engeller. Eğer bu kötü tuzağa düşmüşsem yani kendimi engelleyememiş ağlamışsam, akan göz yaşlarımı asla helal etmem.
Her izlediğimde, başından başlayıp sonuna kadar ağladığım bu filmde, böylesine bir konuyu işlediği ve hem de madur ülkenin vatandaşı olduğu halde Kurosawa, hiç bir şekilde ajitasyona tenezzül etmemiş, popülist düşünmemiştir. Tam tersine, gerek kendi ülkesinde, gerek Amerikan halkında, değerler ve kimliklerin nasıl yozlaştığı konusunda ince mesajlar vermiştir sadece. Bunu da son derece soğukkanlılıkla yapmıştır.
Bu arada, çocuklarla büyükanne ilişkisi ve tatil birliktelikleri, beni özel olarak etkilemiştir.
Tüm insanların izlemesi gerektiğini düşündüğüm filmlerden biridir "Ağustosta Rapsodi".
Bu filmi tekrar, kimbilir kaçıncı kez izleyip buraya yazmamın bu aya ve hele bu güne denk gelmesi (tam da iki bombardımanın ortasına) tamamile tesadüf, belki de benim Yengeç' sel içgüdülerimin bir tezahüründen ibarettir.
Hep sevgiyle kalın...