Biz insanlar  

Posted by Asuman Yelen in , , , ,


İnanılır gibi değil

Bugün korkunç bir hayal kırıklığı yaşadım.

Benim çok sevgili, eşsiz, bir tanecik kız kardeşim Rayuş' um bana, hiç itiraz etmeden, karşı sav ileri sürmeden, suratını dahi asmadan gözümün içine bakarak, hatta gülümseyerek , “haklısın” dedi. Kalakaldım, derin bir nefes alıp ağzımı açacakken, kurduğum uzun cümleleri art arda kullanmaya hazırlanmışken ağzım açık öylece kalakaldım. Keyfim kaçtı, kollarım iki yana düştü. Kahvemi nasıl içtiğimi bilemedim. Akşama kadar bunu nasıl sindirebileceğimi, bundan sonraki kahve fasıllarını bu şartlarda nasıl sürdürebileceğimi bilmiyorum.

O eski günler

Onunla atışmalarımız ne güzeldi yıllardır halbuki. Ben ukala yengeç, sürekli akıl verir, tenkit eder, önerilerde bulunurdum. O da sürekli itiraz eder, bir adım bile geri gitmezdi. Ne önerdiğim pilav tenceresini kullandı, ne kahvenin suyunu kahve ve şekerden önce koymaktan vazgeçti, Yıllardır bir kerecik de hatırım için olsun pırasa ve ıspanağa salça koymamazlık etmedi. Vaktinde doktora gitmedi. Fincanla çay içmedi, etek giymedi, fular kullanmadı. O benim mutfağımda çok yemek yaptığı halde, bana soğan bile doğratmadı.

Ve bu sabah

Aslında her şey yıllardır yaşandığı gibi başlamıştı. Sabah paçozun “hav” ıyla uyanmış, kahvaltımı yapmış, bilgisayarıma bir göz atmış, ortalığı toparlamış, tam vaktinde kahve içmek üzere kapısını çalmıştım. Kapıyı her zamanki tebessümüyle açtı, öpüştük, mutfağa geçtik, ben koltuğuma yerleşirken o çoktan hazırlayıp karıştırdığı cezvenin altını yakmıştı. Ben hep yaptığım gibi eleştirel bakışlarla onun her hareketini inceliyordum. Beline sardığı yün şalının püskülleri hırkasının altından görünüyordu. Ayağının hafif aksadığını fark ettim. “Ağrın mı var “ diye sordum. “Hiç sorma” dedi, “Sağ dizim kötü, dün gece ağrıdan uyuyamadım.” Hemen atladım. “ Seni bu incecik kilim mahvetti. Yıllardır söylüyorum. Burası ormanın kıyısı. Rutubet diz boyu. Seremedin şöyle kalın korunaklı bir halı. Mutfakta çok vakit geçiriyorsun. Bu soğuk taşlara bel, diz dayanır mı.” Nefes almak için durdum. Yeniden başlamak üzere ağzımı açıyordum ki o talihsiz kelimeyi işitti kulaklarım. “Haklısın.” Yanlış duydum herhalde diye düşünerek aynı hızla lafa başlayacakken devamı geldi. “Çok haklısın Asu' cum. Buraya yeni bir halı şart.” Gülerek bir şeyler daha söyledi ama ben bu yeni durumu hazmetmeye çalışırken hiç birini duymadım. Düşünüyordum: Tanıdığım benimsediğim Rayuş, şöyle demeliydi. “ Yok canım, senelerdir aynı kilimi kullanıyorum. Ne alakası var?” Ben heyecanlanacak, “ alakası nasıl olmaz, taş bu çeker...”şeklinde devam edip bir dolu şey anlatacak, filanca hanımı örnek gösterecektim. O çenesini havaya dikecek, sürekli başını iki yana sallayacak, benim sesim giderek tizleşecek sonunda “bir kere de sözümü dinle” ya da “senden büyüğüm herhalde vardır bir bildiğim”sitemini yapacak, o ise kurnazca susacak, sonunda ben “aman nasıl bilirsen öyle yap” dedikten sonra “ver şu fincanını da falına bakiiym pis oğlak” deyüp fal faslına geçecektim. Sessizce uzanıp aldığım fincanını uzun uzun inceledim. Bir şey gördüğümden değil, bu duruma niçin sevinmeyip aksine mutsuz olduğumu anlamaya çalışıyordum balık, kuş, yol hikayeleri uydururken. Birden aklıma bir olay geldi.

Talihsiz şoför

Birkaç sene önceydi sanırım. Bir minibüste, şoförün yanındaki ön koltukta oturuyordum. Kırmızı ışıkta beklediğimiz sırada birden arkadan aldığımız hayli sert bir darbeyle sarsıldık. Her zaman olduğu gibi göz ucuyla bindiğimden beri şoförü incelediğim için, o ana kadar sapsarı bedbin suratlı, mutsuz ,bıkkın bir halde direksiyonun arkasında oturan adamcağızın birden kulaklarının oynadığını, gözlerinin parladığını, yüzüne renk geldiğini, adeta canlandığını ve, evet yanılmıyorum,mutlu olduğunu şaşkınlıkla ve dehşetle fark ettim. El frenini çekti, atletik bir şekilde dışarı zıpladı ahanda yedim seni dercesine kendinden emin, mağrur, çarpan kamyona seğirtti. Kamyon şoförü bizimkinden çok daha iri canavar suratlı biriydi. Ne gam, bizimki haklıydı ya.

Birbirlerine doğru yürüdüler. Bizimki mağrur karşı tarafın çemkirmesini bekledi. Hiç beklenmedik bir şey oldu. Canavar yüzlü adam masum, mahsun bir tavırla “kusura bakma abi” dedi, cüzdanını çıkardı. “Söyle, neyse ödiym.” Bizimki allak bullak olmuştu. Yüzü yeniden sarardı, bakışları acılaştı. Omuzlar düştü. Sıktığı yumruklar çözüldü. Acıdım haline.

Sonrasında, o, aynı sarı yüz ve bedbin hareketlerle direksiyon sallarken onun ne düşündüğünü canlandırmaya çalıştım belleğimde. Her halde “Kör talih” diyordu. “Kırk yılda bir haklı olduğum bir durum çıktı, kavga bile edemedim. Sümsük herif, kalıbından da mı utanmadın. İnsan iki kelime söyler, sesini yükseltir, pis korkak. Kazara ben ona dokunmuş olsam dayağı yiycektim şimdi. Şansa bak. Ne güzel kafa atacaktım burnuna. Adam iki kelime etme fırsatı bile vermedi. Zaten şanslı olsam anam beni kız doğururdu”

Dingin bir tavırla fincanıyla ilgili söylediklerimi dinleyen bir tanecik kız kardeşime baktım ve düşündüm. Biz insanlar ne karmaşık yaratıklarız!...

Umarım yarın aramızdaki bu garip durum düzelir ve biz atışmalarımıza kaldığımız yerden devam ederiz...


Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 28.01.2010 at Perşembe, Ocak 28, 2010 and is filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

24 yorum

Ha ha ha haaaaaaaaaaa...
Allah iyiliğinizi versin ikinizin de, alemsiniz ya. Kabarttığın bütün tüylerin fos diye indi değil mi? Rayoş adamı böyle yapar işte. Sağ gösterip sol vurur:))) Sen yatmadan önce bir soda iç de durumu daha rahat hazmedesin. Çünkü bundan sonra çook haklı çıkacaksın gibi geliyor.
Öpüyorum ikinizi de çılgın bacılar:))

28 Ocak 2010 20:15

Eminim yarın her şey eskisi kadar güzel olacaktır Leylak' çım. Bu öğlen o ufak bir... ne diyelim değişim va da... şaşkınlık yaşadı. Yoksa benim kardeşim yapmaz öyle şey. O kelimenin tam anlamıyla bir oğlak...
Sevgiler canım...

28 Ocak 2010 20:38

Aaaaaa aşkolsun Asu'cum yaaa, ben kahveyi öyle mi yaparım? Önce şeker- kahve ikilisini cezvede kavurup sonra içine suyu koyarım. Sen gelinceye kadar bu işlemi tamamladığım için görmüyorsun bile. Neyse yarın ki sohbetimizde bunu masaya yatıralım. Keh keh keh.Aslanım Leylak nasıl da solak olduğumu biliyor.:-)))
Öpücüklerimi yarına saklıyorum.

28 Ocak 2010 20:45

Oh be.İşte benim Rayuş' um bu. Neyse iyileştiğine sevindim.
Kahve konusunu burada bırakacağımı sanma. Yarın konuşucazzz :)))

28 Ocak 2010 20:57

:)))))))) Çok şekersiniz Asumancığım.İnsan hep beklediği tepkileri almaya alışkın olunca farklı bir tutum karşısında nasıl da şaşırıyor.:)))))))Bu arada bir fal da ben rica edeyim.Bayılıyorum kahve sonrası fal muhabbetine.

Kucak dolusu sevgiler!

28 Ocak 2010 21:20

Çoban yıldızı, sağol. Hem de nasıl şaşırmak.
Rayegân gerçekten inatçıdır. Bu gün itiraz etmeden kabul edince gerçekten ikimiz de şaşırdık. Çok güldük. Ben şoför örneğini hatırlayınca o da bunu güldürüye çevirip niçin yazmıyorsun dedi.
Bu arada fala nasıl baktığımı gördün. Yine de istersen memnuniyetle.
Sevgiler canımcım...

28 Ocak 2010 23:13

Reyoşu çok sevmiştim bir kere daha hayran kaldım. Hani oğlağız ya!
Niye karışıyon kardeşim sen bizim işlerimize bizim hem dizlerimiz ağırır hem ince giyeriz, ince sereriz. Neyse ki bu sefer gözlerinin içine baka baka "haklısın" demiş aslında o sözü sana fırsat vermemek için yapmıştır ya! Nereden mi biliyorum? bende ara sıra eşime yaparım oda şaşkın şaşkın bakar yüzüme, hazırladığı sözleri yutmamak için hemen başka bir konuya atlar, illa söylenicek ya.
Canım benim o kadar güzel anlatmışsın ki aranızda olduğum hissine kapıldım.
Öpüldünüz...

28 Ocak 2010 23:39

Çok güldüm hafiften itişerek muhabbetinize, ne güzel:)

Keşke bir kız kardeşim olsaydı da atışıp dursaydık:(
Sevgiler

28 Ocak 2010 23:41

Bana hiç de garip gelmedi bu tür davranışlar. Otomatikleşmişiz hangi durumlarda nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili biz yine beklerken karşımızdakinden aynı hareketi asıl bombayı işte hiç de beklemediğimiz bir harekette bulunarak patlatıverdiler mi. Bizede o yumruk sersemliği ile başımızda uçuşan kuşları saymak kalıyor. Acaba diyorum mutfağa yeni bir halı almanızı mı istiyor yoksa kardeşiniz :)) ??

29 Ocak 2010 00:09

Çınar, hoş geldin,
Bu ufak tefek şeyler, yaşamı şirinleştiriyor. Her ailede olduğu gibi.
Kardeş ilişkisi gerçekten güzel, özel ilişki.

İyi geceler, teşekkürler...

29 Ocak 2010 00:18

Şeniz' cim bak bunu hiç düşünmemiştim.
Şunun yarın kahvede bir ağzını ariiyym.
Ah be canım, oğlaklar kimseciklerden hiç bir şey istemezler. Onlar sadece verirler. Fedakar, becerikli,öz güvenleri yüksek tipler. Ama farkında olmayacak kadar da mütevazıdırlar. Nur bilir. O da onlardan...

29 Ocak 2010 00:22

Yemin ederim senin yorumunu okumadan Şeniz' in yorumunu yanıtladım. Nasıl biliyorum. Siz sessiz, sakin, duygularını belli etmeyen, kimseyi işlerine karıştırmayan, kaya gibi sert görünen ama yürekleri pamuk gibi yumuşak kişilersiniz. İhtiyaç anında bitersiniz yanımızda ama hiç kendi ihtiyaçlarınızdan bahsetmezsiniz.Daha çok şey yazabilirim. Neyse..
Nur' cum bu arada sana müziğimi maille gönderdim ama açıp bakan kiim? Pöh...

29 Ocak 2010 00:30

Asumancım
canımsın benim, mail kutuma o kadar saçma sapan yerlerden mail geliyor ki! araya sıkışanlar kaçıyor bazen hemen gidiyorum canım.

29 Ocak 2010 00:46

Şikayetlerinizi bekliyorum efendim...
(Müzik hakkında)

29 Ocak 2010 00:54

Süpersin asumanim:))
hic olmamis öyle "haklisin" demek.Ama bak gözün aydin iyilesmis bile kardesin:)
Yarin keyifli bir kahve fasli var anlasilan sizde:))
Keyfiniz daim olsun.
Ben kardesinin kahve tarifini denemeliyim.Merak ettim simdi:)

ikinizede sevgilerimi yolluyorum.

29 Ocak 2010 01:10

Canım Sünter' cim,
Oğlaklar kesinlikle değişmezler. Gördün nasıl çemkirmiş yorumunda. Yarın her şey eskisi gibi olacak. Ne güzel. Bu arada sizin telaşeler nasıl gidiyor. Kızının her şeyleri hazır mı. Çeyizleri tamam mı. Yeşillerine bayıldım geçen gün. Allah tamamına erdirsin...
Her ikinizi de öpüyorum...

29 Ocak 2010 01:39

Nasılda hazırız her an kendimizi savunmaya :). Çok tatlısınız. Kardeş atışmaları çok ayrıdır. Hiç kırgınlık girmez araya. Enerji verir hatta.
Sevgilerimle...

29 Ocak 2010 10:47

Sevgili İlknur' cum,
Dün öğle üzeri kahve içerken o bana haklısın deyip sonra ikimiz de şaşırıp karşılıklı epey güldükten sonra bu şoför olayını da yeniden hatırladık ve ben "bu insanlık zaafını" komik bir yazıyla öne çıkarmak istedim. Yani abarttım biraz.

29 Ocak 2010 11:41

insan bir seyi 40 kez söyleyince oluyormus ya.
sanirim bugün o 40. kez yerine gelmis :)

29 Ocak 2010 13:13

Galiba bizde de öyle oldu Ayçi' cim.
Ama bu gün herşeyin eskisi gibi olduğunu zevkle gördüm. Hayat aynen devam ediyor bizim için:)))
Öptüm canım...

29 Ocak 2010 14:11

Asucum, güzel dileklerine, içten sözlerine çok teşekkürler. Bu blogun bana getirdiği en büyük kazançlardan birisin, iyi ki tanıdım seni. Hayatıma kattığın anlam için sağol...

31 Ocak 2010 01:50

Canım arkadaşım,
Aynı içten dileklerimle bır kere de buradan, kendi blogumdan kutluyorum 18. yaşını...
Hep sevgi ile kalasın.
Hep mutlu olasın.
Kocamannn öpüyorum....

31 Ocak 2010 01:59

Asumanim,
nerelerdesin kac gündür?
Iyimisin?
Merak ettim ben seni.

1 Şubat 2010 01:34

Canım benim.
Bu gün gündüz alışverişteydim akşam Koray vardı. Şimdi de yeni bir şey yazmakla uğraşıyordum.
Bu akşam sohbette sizlerden de bahsettim. Demek sen de beni merak ediyormuşun.
Sağol canım iyi ki varsın. İyi ki dostumsun.

1 Şubat 2010 02:36

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin