Eminönü  

Posted by Asuman Yelen in , , ,


Eminönündeydim bu gün. Yıllarca her gün telaşla, emekli olduktan sonra haftada bir kez keyifle, son zamanlardaysa senede bir gün özlemle gittiğim, İstanbul' un bana en çok keyif veren ama maalesef gittikça daha fazla yorgun döndüğüm beldesindeydim.

Eminönünü sevmemin bir çok nedeni var. KIrkların sonu, ellilerin başında babam saltmışların sonunda ağabeyim, ablam, daha sonra kızkardeşim ve ben hep oralarda çalıştık. Ablam ve ben oralarda bitirdik iş hayatımızı. Dokusu, esnafı, bankaları, çarşıları, hanları, 100-150 yıllık (Hafız Mustafa-Hacı Bekir örnekleri gibi) müesseseleri, Yenicami' si Mısır Çarşısı hatta Atalar' ı hep var ve sanki hep de olacaklar.

Ve o muhteşem kalabalığı...

Başka hiç bir yerde hoşlanabileceğimi sanmadığım bu kalabalık, özellikle Sultanhamam' da kollarını açmış bekleyen dev boyutlarda bir dost gibi bir anda seni de içine alıveren (çok samimi olarak yapıyorum bu benzetmeyi) insan seli, o sele katılıp sürüklenmek bana garip bir şekilde korkunç zevk verir her gidişimde.

Çalıştığım şubenin hemen karşısındaki hanın içindeki, o tarihlerde temiz yüzlü beyaz önlüklü genç bir çocuğun işlettiği büfe, aynı yerde hala bankacıları ve esnafı doyurmaya devam etmekte. Şimdi bir adı var farklı olarak. "Cim bom Büfe"
Öğlenleri sık sık kuyruğa girip sabırsızlıka beklediğimiz, beklerken yapılışını izlediğimiz, izlerken sabırsızlandığımız o meşhuuur yarım ekmek içinde döner. Ekmek ortadan açılır, bol patates püresi, enfes bir salça sos ve bol döner doldurulur. Başka bir yerde o tadı asla bulamazsınız.

Hafız Mustafa' dan kireç kaymağında hazırlanmış kıtır kabak tatlısı, (annemin yaptığı kadar güzelini asla bulamasam da)Kurukahveci Mehmet Efendiden (her zamanki uzunlukta bir kuyrukta bekleyip) epeydir hasret kaldığım kahvemi aldım. Ali Muhittin Hacı Bekir' de demirhindimi içtim. Paçozuma bolca kemik, Sarılganlardan birkaç mutfak gereci, Gürün Han Çift Kaplan' dan çamaşır ve kolonya, makyaj malzemesi kıvır- zıvır bir kaç bir şey daha aldıktan sonra çok yorgun ama çok mutlu döndüm eve.

Belki yeniden daha sık tekrarlarım çok hoşlandığım bu serüveni.

Verdiği mutluluk yorgunluğa değer çünkü...

This entry was posted on 25.05.2011 at Çarşamba, Mayıs 25, 2011 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

5 yorum

Asuman Ablacığım ben o kalabalık içinde tüm yorgunluğumu,stesimi boşaltıp ofisme döndüğümü çok bilirim...Benimde Beyoğlu'ndan sonra en sevdiğim yerlerden biridir Eminönü.

Sevgilerle!

25 Mayıs 2011 11:11

Zührecim hoşgeldin. Nerelerdeydin.
ÇOk sevindim yeniden buluştuğumuza...
Eminönü sanki İstanbul' un kalbi gibi. Sürekli bir taşikardi hali. Öldürmeyen, biraz yoran cinsten. Umarım temposu düşmez. Ve asla durmaz.

25 Mayıs 2011 11:44

İnan ben de çok sevindim buluştuğumuza, hem de çok ! Bloglardaki kısıtlama yüzünden bir müddet takip edemedim, giremedim hiç bir yere.Ama sanırım artık kalktı bu durum. Şükür kavuşturana:))

Sevgilerimle!

25 Mayıs 2011 12:03

İstanbul'da eski kültürü anımsatan pek çok yer artık tamamen yok oluyor. Eminönü eskisi kadar olmasa da o kültürden kırıntılar barındırmakta hala. Ben Eminönünü istanbul'un kalbine benzetirim. Herşey orada toplanır, oradan dağılır. Benimde çok hatıralarım vardır. Güzel benzetmelerle anlatıığın Eminönü benim çocukluğumun İstanbul'u işte. Ne çok özlüyorum bir bilsen.

25 Mayıs 2011 12:17

İstanbul' un kalbi olduğu konusunda eminim tüm İstanbullular hemfikirdir Defne' cim. Ben de Süleymaniye Hastanesinde doğmuşum ve Laleli' de geçmiş ilk 3-4 yaşım. Annemle Eminönünde çok resmim var.Çok şanslıyım ileri yaşlarımda orada uzun uzun vakit geçirdiğim için. Şimdilerde çok uzak kaldığım için( mesafe olarak) de çok üzgünüm.

25 Mayıs 2011 12:33

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin