Sonunda edinebildim çok istediğim "Dance with Me " yi.
Rayuş Kadıköy' den buldu getirdi.
Geçen yıl çok keyifli bir yolculukta, arkadaşımın arabasında dinlemiştim. Yol çok güzeldi. Güzel
bir sabahtı. Keyfim tavan yapmıştı. Bir yanımı alıp geçmişe götürmüş, diğer yanımın da içinde
yaşadığı anı daha da güzelleştirmişti.
Bu gün güneş ışığı ile birlikte evim bu çok güzel müziğin nağmeleriyle doldu taştı.
Gözlerim de sıcak göz yaşlarıyla....
Yaşantımdaki tüm olumsuzluklar onlarla birlikte akıp gitti sanki....
Sonra bir salıncağın kollarına attım kendimi. Havalara uçtum.
Maviyle yeşilin buluştığu yerde başka çocuklarla buluştum.
Bir miktar da onlarla koştum.
Hem yorulmuş hem de acıkmıştım.
Bir piknik sofrasına, diğerlerinin yanına iliştim...
Sonra birden büyüdüm.
Kendimi loş bir ışık altında yakışıklı bir prensin kollarında
dansederken buldum...
Yeniden, yeniden dinledim.
Çocukluğumda, pazar günleri çalardı bu tarz müzikler. Spiker "akordeonla Paris Melodileri
dinlediniz" derdi bittiğinde.
Nedense aklıma hep arka bahçede, çimenlerin üzerinde masa etrafında kahvaltı
yapan dedeli, büyük anneli bol çocuklu aileler gelirdi dinlerken.
İhtimal ki benzer bir Amerikan filmiden takılmıştı aklıma bu sahne.
Bu imaj hiç değişmedi sonra. Her dinlediğimde hep aynı sahne canlandı gözümde.
Sanırım şu sekiz çocuk meselesi de bununla ilgili bir şeydi.
Her neyse, yatağımı bu müzikle topladım, balkonu bu müzikle yıkadım.
Bu müzik çalarken Paçozla top oynadım.
Tüm bunları yaparken tüm sevdiklerimi hatırladım. Yanımda olmayanları. Özlediklerimi.
Cıvıl cıvıl bir müzikle, tatlı tatlı geçmişi düşündüm bu günü yaşarken.
Çok mutlu etti bugün bu müzik beni.
Paçoz da bütün gün keyifle kuyruğunu salladı durdu.