Yüzü olmayan çocuk  

Posted by Asuman Yelen in , , , , , ,


Bir çocuk yaşadı bu dünyada. Adı var mıydı? Evet. Doğduğunda ona kutlu bir isim koymuşlar, Muhammed demişlerdi kulağına. Kendi var mıydı? Hayır. Yoktu. Hiçbir zaman da olmadı. Ne annesi babası fark etti varlığını, ne diğer amcalar teyzeler, ne de öteki çocuklar. Bir hayalet gibi dolaştı durdu kalabalıkların içinde. Ruhu, yüreği aç, karnı aç.. Yaşadığından habersiz. Kendi hiçliğinde.

Bir mahalleli, bir yığın insan. Yüzleri solgun, bakışları asabi. Bedbin bakışlı, düşük omuzlu, dertleri başlarından aşkın insanlar.. Etraflarında gezinip duran çocuğu fark etmediler. Eline kuru ekmek tutuştururken bile fark etmediler onu. Zaten yokluğunu da fark etmemişlerdi ki, hiç aramadılar Muhammedi. Oysa o, oralarda bir yerlerde, gene yalnız öylece yatıyordu. Bu kez bir farkla, ruhuyla birlikte, bedeni de cansızdı bu sefer. Kırk beş gün. Ruhundan sonra küçük bedeni de yok olup gitti..

Sarışın mıydı Muhammed, esmer miydi, bilemediler. Saçı kazınıyordu sürekli çünkü. Kaybolunca polisler bir resmini istediler. Yoktu. Evet, hiç resmini çektirmemişlerdi. Tarif edin dediler, yüzünü hiç kimse hatırlayamadı bile. Hep kirliydi, hep pisti suratı. Herkes yalnızca ön dişlerinin kırık olduğunu biliyordu. Babası bir yumruk vurmuş suratına, dişlerini kırmıştı. Zaten hiç sevmezdi Muhammedi. Ayaklarının altında bulunmasından hiç hoşlanmazdı. O yüzden hep sokaklardaydı.

Bazen, hava çok soğuk ve yağmurlu olduğunda, birileri acıyıp evlerine alır, birkaç saat misafir ederlerdi. Bir tabak makarna verirdi ev sahibi teyze. Sessiz sedasız televizyona bakardı. En çok da reklamları severdi. İstanbul’ da başka mahallelerde hiç görmediği büyük büyük evler vardı. O evlerin çimenlerle, çiçeklerle dolu geniş bahçelerinde, mutlu mesut çocuklar oynardı. O çocukların çok güzel anneleri vardı. Gülen yüzleriyle camdan başlarını uzatıp “ yemek hazır” diye seslenirlerdi. Mavi gözlü çocuklar gülerek mutfağa koşarlardı. Muhammed kocaman aydınlık mutfağa bayılırdı. Hele o masa. Neler yoktu ki o örtülü masanın üzerinde. Kızartılmış tavuklar, biber dolmaları. Ağzı sulanır, ekmeğini daha bir iştahla ısırırdı. Hiç öyle masalar görmemişti Muhammed. Zaten o makarnadan başka yemek bilmezdi ki. Keşke evde de televizyon seyretmesine izin verselerdi de bu “mutlu, mesut aileler” i hep izleyebilseydi.

Muhammedin, Müge Anlı'nın sunduğu sabah programındaki kırk beş günlük serüveni, altı yıllık ömründen daha uzun sürdü adeta. İnsanlar nefeslerini tutup ondan haber beklediler. Ve kötü haber geldi. Ben biliyorum ki yüreği olan herkes ağladı. Evladı olan, olmayan herkes.

Burada fukaralık edebiyatı, servet düşmanlığı yapmağa kalkışmadan, ders çıkarma sevdasına kapılmadan, ders verme, ahkam kesme durumuna düşmeden, çok ama çok samimi olarak şunu söylemek istiyorum sadece.

ÇOK ÜZGÜNÜM.

Hep sevgiyle kalın.

This entry was posted on 27.05.2009 at Çarşamba, Mayıs 27, 2009 and is filed under , , , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

2 yorum

aaaa ben evde bulunduğum cumaları bir iki kez kulak kabartmıştım bu olaya.
Ve sonuçlandığını şimdi buradan okudum.
ama
ama üzüntülü son
yoksa........
.
ben annesi babası mı sakladı acaba diyordum.
hemen şuan olayı araştırmaya gidiyorum içim acıyaraaak :(

28 Mayıs 2009 13:41

okudum
okumaz olsaydım.
inanamadıım Allah ım
hiiç ama hiiiiç böyle bir son tahmin edemezdim
üzgün olmak bile az geliyor şu an.

28 Mayıs 2009 14:01

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin