Gidiyoorr eyyvahh.... Hoop son anda can havliyle yakaladım ...
Biraz sakinleşmeyi bekledim sonra yavaşça, dikkat ve özenle suyun altında yıkadım.
Son kahve fincanım. Seksenli yıllardan beri kullandığım kıra kıra sonunda tek bir tane kalan, kahveme, kahve muhabbetime lezzet katan, ince porselen, sade görünüşlü, beyaz fincanım.
Bu gün bir tehlike daha atlattı. O ben yaşadıkça yaşasın istiyorum. Evimde kahvemi hep onunla içeyim.
Kimbilir kaç sevgili el kavradı tabağını, kaç sevgili ağız tattı ilk yudumunu, ardından bir oohhh çekerek. Kaç gelecek okundu telvesinde şaka şamata.
Fincanımı kurulayıp salimen dolaptaki yerine kaldırdıktan sonra, mutfağı toplamaya devam ederken, onu satın aldığım dükkanın sahibi geldi aklıma. Bizim yaşamımızda hayli yer tutan Sabri Bey.
Onunla önce ablam Eminönü' nde çalıştığı şubede tanışmıştı. Yurt dışından o dönemlerde Türkiye' de olmayan bazı elektronik eşyalar, tabak- çanak nevii şeyler, bazı dekoratif eşyalar hatta makyaj malzemeleri getirir ve taksitle banka çalışanlarına satardı. Ablam 31 ekran siyah-beyaz bir televizyon almıştı. Sonrasında da zaman zaman alışverişler yapılmış, hep bir Sabri Bey lafı geçmişti ablamla arkadaşları arasında uzun bir süre.
Seksenli yılların ortalarında Anadolu Yakası' nda ilk oturduğum Kazasker' deki evimin yan sokağında, vitrininde her zaman gördüklerimizden çok farklı şık porselenler, biblolar bulunan bir dükkan oradan geçen herkes gibi benim de dikkatimi çekmişti. İş dönüşü filan arada bir bakardım. Bir iş dönüşü dayanamadım girdim.
Bir masanın ardında oturan kısa kesilmiş kızıl saçlı orta yaşlarda bir adam beni görünce şaşkınlıkla karışık bir sevinçle "ooo siz bu yakaya mı taşındınız aman ne güzel" diyerek bana doğru yürüdü. Uzattığı eli sıkarken hava tam kararmamışken yakılan lambanın loş ışığında hatırlamaya çalıştım. Tanımıyordum. Biraz konuşunca onun beni hiç tanımayıp ablamla karıştırdığı, benim de gıyaben çok iyi tanıdığım bu beyefendiyi hiç görmediğim anlaşılmış oldu. Bir ısıtıcıda su kaynatarak kahve ikram etti. Biraz hoş beş sonra ayrıldım dükkandan.
Sonraki ilk hafta sonu bu sefer bir şeyler almak üzere gittim. Son derece güler yüzle karşılandım.
"Fazla meşgul etmiyeyim" telaşıyla birşeylerin fiyatını sormaya yeltenince önce kahvemizi içelim bakalım, bakarsınız acelemiz yok diyerek fincanları hazırlamaya başladı. Kahvemizi içerken ben oradaki her biri diğerinden güzel (şimdi her yer çok daha güzelleriyle dolu) porselen yemek takımlarını, çay fincanlarını inceliyor o da baktığım sorduğum her şey hakkında bizzat gidip beğendiği tüm bu eşyaları nasıl ısmarladığını getirmek için nasıl uğraştığını anlatıp duruyordu. Tüm bu konuşmaların arasında bir pundunu yakalayıp gözüme kestirdiğim çay takımını işaret edebildim. Önemsemez tavırlarla nihayet kutu masaya getirildi. Bir bezle fincanlar, şekerlik, her parça tek tek silindi. İnce kâğıtlara sarılmaya başlandı. Ben "fiyatı..." demeğe kalkıştım, tatlı tatlı gülümseyen cam göbeği mavisi gözleriyle ayıplar gibi bakarak "kolay"dedi. "Ama taksit..." diyecek oldum o paketlemeye devam etti. "Yaparız bir şeyleer..." diyordu sürekli.
Uslu uslu bekledim. Fincanlar hayalimde vitrindeki yerini çoktaan bulmuştu bile. Koca kutu paketlendi büyük siyah poşete kondu, kapının yanına, alınıp götürülmek üzere bırakıldı.
Sabri bey poşeti yere bıraktıktan sonra masasına döndü. Ağır ağır oturdu. Yavaş hareketlerle çekmeceden hesap makinesini çıkardı. Sanki birden hava soğumuşcasına ürperdim.
Tuhaf bir sessizliğe bürünmüştü. Cam göbeği mavisi gözleri kısılmış, güleç surat ciddileşmiş "çok meşgulüm sakın bana bir şey sorma" dercesine sessiz, uzak işine gömülmüştü. Ortalık o kadar sessizleşmişti ki dijital hesap makinesinin tuşlarının sesi duyulur olmuştu. Değil konuşmak göz göze bile gelemiyorduk. Sabri bey o an uzay mekiğinin sapmasını hesaplayan bir NASA mühendisiydi adeta.
Çok uzun bir bekleyişten sonra nihai an geldi bir rakam yazıldı kâğıdın tam ortasına kocaman, sonra da keskin bir hareketle daire içine alındı. Gözlerim yuvalarından dışarı uğradı. Beklediğimin iki katı. İtiraz etmek istedim ama sesim yokolmuştu.
Hiç yüzüme bile bakmadan çekmeceden senetler çıkarıldı. Sadece üç taksit. "Ama ben... sanmıştım ki.." diyecek oldum. Buz gibi bir sesle "aslında artık peşin çalışıyorum bu ablanızın hatırı için" demez mi. Ben ben olmaktan çıkmış ablamın kardeşi oluvermiştim o an için.
Ellerim titreyerek senetleri imzaladım. Pulun üstünü ve açığını. Buz gibi ifadesiyle tarihleri imzaları kontrol etti. Ayağa kalktım. Kapının yanındaki poşete uzandım. Sabri bey birden yerinden fırladı yüzünde dostane bir ifadeyle benden önce poşeti aldı. Elini uzattığında cam göbeği mavisi gözleri neşeyle, sıcacık parlıyordu. Elini sıktım, poşetimi aldım, zarifçe eğilerek açtığı kapıdan çıktım. "Her zaman beklerim Asuman Hanım" diyordu arkamdan. Bir şey almanız gerekmez. Kahve içeriz. (Yeniden ben olmuştum) Ablama selam bile söylemedi. Sinirle uzaklaşırken içimden " acaba bir daha kapısının önünden geçer miyim" diyordum.
Geçtim. İçeri de girdim. Hem de defalarca. Neşeyle, sohbetle kahvesini içtim. Korkuyla daire içine alınacak rakamı bekledim. Pişmanlıkla senetleri imzaladım. Kahırlanarak "bu son olsun" diyerek poşetimi alıp çıktım. Sabri Bey' in suçu yoktu. O hep aynıydı. Sıcak-Soğuk-Sıcak. Ben de hep aynıydım. Aptal-Aptal-Aptal. ;)))))
Bu gün hala oradan aldığım beyaz porselen takımın kalan tabaklarını kullanıyorum. Tabii bir de tekbir tane beyaz kahve fincanı ve tabağım...
18 yorum
Ama Sabri beyde gerçekten esnafmış yani.
Hani bir afiş vardır iki resimli, veresiye veren üzüntülü, peşin veren keyifli olarak gösterilir.
İşte keyifli esnafın tekiymiş Sabri bey de:-))
"uzay mekiğinin sapmasını hesaplayan bir NASA mühendisiydi adeta." sözünüz bitirdi beni ne güzel bir benzetme ve hala gülüyorum.:-)))
Güzel bir paylaşımdı elinize sağlık.
Sevgi ve saygılar
Çok güzel bir anıymış bayıldım. Bu sevimsiz, eşimin kulağımda maç sesleri çınlatan evin içinde.
Sağol Leylak' cım.
Ben de seni öpüyorum.
İyi Pazarlar....
Haykırış Bey,
Beğendiğinize sevindim.
Biraz gülelim diye biraz abarttım ama, bizim Sabri bey' imiz üç aşağı beş yukarı böyle biriydi.
Güzel bir hafta sonu diliyorum...
Şeniz' cim biraz olsun sıkıntını geçirmişimdir inşallah.
Öptüm...
Ahhh Asumancığım ben de kimbilir kaç defa aynı karambol içine düşüp hiçbirşeyler diyemeden paketimi alıp gitmişimdir.Olsun be Asumancığım zariflik bizde kalsın :)))
O fincanla nice mutlu sıcacık sohbetler eşliğinde bol muhabbetli günlerin olsun Asumancığım.İyi pazarlar !
Çok haklısın Çoban Yıldızı.
Zariflik bizde kalsın...
Güzel dileklerin için çok teşekkür ediyorum. Sana da iyi pazarlar...
Ninom, şöyle bir baktım da gerçekten çok zarif bu fincan. İncecik bir porselen. Gel bunun adını SABRİBEY koyalım.
Olayı senden dinlemiştim bir zamanlar. Okumanın zevki de bir başka oluyor. Sen yazmaya devam et.
Allah yüreği ile dili farklı insanlardan korusun hepimizi.
Ninom, bu saatte sen ayakta.
Sabah okuyacağını düşünmüştüm. Sabri beyi hatırlayacak mı acaba diye de merak ediyordum.
Sabribey ismi hoşuma gitti.Koyalım.
Amin...
İyi geceler canım benim.
Acaba! diyorum, seninle daha nerelerde kesişeceğiz arkadaşım.
Her anında benden birşey çıkıyor ortaya. 80 yıllarda bende aynı yerde oturuyordum "Ayşekadın" yani Kazaskar bitişiği. Kimbilir seninle nerelerde karşılaşıyorduk.
Çok önceleri Fatih'de olduğu gibi.
Sonra şu fincan takımı, incecik porselen, kenarları ince yaldızlı. Bende kalmadı hepisiciği toz!
Seni seviyorum arkadaşım...
İstanbul' da o kadar çok ev değiştirdik ki Nur' cum. Sadece Ataköy' de 3 Bakırköy, Merter, bu yakada bir sürü. Yeni evleri badana kokusunu çok severim çocukluğumdan beri.
Bak sende de varmış. Şimdikilerin kimi kalın, kimi çok desenli kimi de çok küçük. Hüp deyince kahve bitiyor.
Bu tek fincana gözüm gibi bakıyorum.
Beyaz, zarif, çok güzel. Ben aradım bulamadım bir çok yerde.
Ben de seni seviyorum Nur' cum.
İyi geceler...
:) Çok hoş çok güzel bir yazı olmuş.
Onuncu köyün adamı,
Çok teşekkür ederim...
Muhteşem anlatmışsınız, oradaydım sanki:) Muhtemelen ben 'kalsın' diyip çıkardım ama o zaman bu kadar güzel bi anı yaşamamış olurdum.
gasilhane, (uff...ürperdim) isminiz
mizah anlayışınızı ortaya koyuyor.
80 lerin ortaları için o kadar hoş porselenler vardı ve dükkan sahibi beni o kadar güzel karşılardı ki bırakın çıkıp gitmeyi bir sürü şey ve yanı sıra 12 kişilik bir yemek takımı bile aldım. Pişmanlığım takımın fiyatı kadar büyüktü:)))
Hoş geldiniz bloguma ve sevgiler...
Porselen gördüm mü ben de eriyorum:) Umarım hep yazarsınız, profesyonelce iyi yazıyorsunuz.
Çok teşekkür ederim.
Sağlıklı ve mutlu yıllar size....
Yorum Gönder
Bu Blogda Ara
Contributors
Blog Listem
-
-
-
Yeniden3 ay önce
-
BİR DİZİ YAZISI: DEDEKTİF BOSCH1 yıl önce
-
-
-
Merhaba3 yıl önce
-
-
-
-
Koşan Hayat5 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
ÜÇÜ BİR ARADA !7 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum8 yıl önce
-
-
bize ne oldu...9 yıl önce
-
-
-
-
-
Merhaba demeye geldim...10 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
TAŞINDIM...13 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
İzleyiciler
Yazı Arşivi
-
►
20
(5)
- ► Eylül 2020 (1)
- ► Ağustos 2020 (3)
- ► Temmuz 2020 (1)
-
►
17
(4)
- ► Nisan 2017 (1)
- ► Şubat 2017 (1)
-
►
16
(1)
- ► Şubat 2016 (1)
-
►
15
(1)
- ► Ağustos 2015 (1)
-
►
14
(16)
- ► Aralık 2014 (1)
- ► Eylül 2014 (2)
- ► Ağustos 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (2)
- ► Nisan 2014 (4)
- ► Şubat 2014 (1)
-
►
13
(46)
- ► Aralık 2013 (3)
- ► Kasım 2013 (3)
- ► Eylül 2013 (6)
- ► Ağustos 2013 (3)
- ► Temmuz 2013 (2)
- ► Haziran 2013 (2)
- ► Mayıs 2013 (3)
- ► Nisan 2013 (7)
- ► Şubat 2013 (3)
-
►
12
(96)
- ► Aralık 2012 (2)
- ► Kasım 2012 (4)
- ► Eylül 2012 (16)
- ► Ağustos 2012 (7)
- ► Temmuz 2012 (5)
- ► Haziran 2012 (8)
- ► Mayıs 2012 (10)
- ► Nisan 2012 (14)
- ► Şubat 2012 (8)
-
►
11
(179)
- ► Aralık 2011 (19)
- ► Kasım 2011 (38)
- ► Eylül 2011 (14)
- ► Ağustos 2011 (17)
- ► Temmuz 2011 (8)
- ► Haziran 2011 (14)
- ► Mayıs 2011 (11)
- ► Nisan 2011 (9)
- ► Şubat 2011 (10)
-
▼
10
(152)
- ► Aralık 2010 (12)
- ► Kasım 2010 (12)
- ► Eylül 2010 (9)
- ► Ağustos 2010 (12)
- ► Temmuz 2010 (7)
- ► Haziran 2010 (12)
- ► Mayıs 2010 (11)
- ▼ Nisan 2010 (17)
- ► Şubat 2010 (11)
-
►
09
(186)
- ► Aralık 2009 (22)
- ► Kasım 2009 (22)
- ► Eylül 2009 (17)
- ► Ağustos 2009 (24)
- ► Temmuz 2009 (19)
- ► Haziran 2009 (20)
- ► Mayıs 2009 (20)
- ► Nisan 2009 (8)
- ► Şubat 2009 (5)
Müzik
Popüler Yazılar
-
bilmem hatırlar mısın bir liseli kız vardı bir liseli esmer kız gözleri yıldız yıldız saçları gece gibi simsiyah dökül...
-
Büyük Usta, önündeki devâsâ tuale son rötuşlarını yapıyor... Önündeki dev palete göz atıyorum. Hemen hemen boşalmış gibi. Yeşili çoktan sıyr...
-
Çok içime battı gidişi. Cenazelerde kaskatı kesilirdim oysa. Yüreğim katılaşır, algılarımı kapatıverirdim olan bitene. Kendi isteğimle...
-
Dizilerden birinde Tülin Oral' ı yine ve doğal olarak büyükanne rolünde görünce Yaygara 7o Müzikali aklıma geldi. Ağabeyim götürmüştü. ...
-
Çok keyifliydim aslında. Blogum şenlenmiş, evim temizlenmİş, çok uzun zamandır görmediğim, çook eski, tüm doğum günlerimi(zi) çoğu yaz tatil...
-
Buluşma yerime giden yola tek başıma çıktım. Fakat bu sessiz karanlıkta beni izleyen kimdir? Onun varlığından kurtulmak için kenara çekilir,...
Etiketler
- 2010
- 2011
- 27 mayıs İhtilali
- 7 numara
- ABD
- abla
- acemilik
- açlik
- Adıyaman
- afet
- ağabey
- ağaç
- Ağustosta Rapsodi
- aile
- akraba
- akrostiş
- akşam
- Albatros
- alış-veriş
- alışkanlık
- alışveriş
- alışveriş tutkusu
- Ali Muhittin Hacı Bekir
- Alphonse de Lamartine
- amatörlük
- anı
- anılar
- anılar...
- anlaşma
- anlayış
- anma
- anne
- anneanne
- anneler günü
- Antalya
- apartman hayatı
- arayış
- arıza
- Arka Pencere
- arkadaş
- armağan
- aşı
- aşk
- aşure
- Atatürk
- ateş böceği
- atom bombası
- Attila İlhan
- ATV
- ATV şarkı
- Avustralya Açık Tenis
- ayaz
- ayrılık
- aziz nesin
- B.Necatigil
- baba
- Babalar Günü
- bahar
- bahçe
- balkon
- banka
- Barbra streısand
- barış
- başarı
- başlangıç
- Baudelaire
- Bauelaire
- Bayrak
- bayram
- Beatles
- bebek
- bekir sıtkı erdoğan
- beklentiler
- BEN
- beste
- beşiktaş
- Betty Smith
- beyaz dizi
- beyaz diziler
- beyaz roman
- Bhagavatgita
- bilgisayar
- Bir genç kız Yetişiyor
- Bir sarkısın sen
- Bir Şarkısın Sen
- birlik ve beraberlik
- birliktelik
- bitki
- biyografi
- blog
- blogger
- börek
- Buddha
- bugün
- bulmaca
- buluşma
- buzdolabı
- Bülent Ecevit
- Cahit Sıtkı Tarancı
- can yücel
- Capra
- cehalet
- centilmen
- cesaret
- cevaplar
- cezerye
- cinayet
- cocuk
- cocuk.
- cocukluk
- Cronin
- Cumhuriyet
- Cüneyt Gökçer
- çalışma hayatı
- çaresizlik
- çay
- Çığlık
- çınar
- çiçek
- çiçekler
- çiğ
- çocuk
- çocuklar
- çocukluk
- çöp
- dalgınlık
- Daltonlar
- damat
- Damdaki Kemancı
- dans
- davetiye
- dayak
- dedikodu
- Defne Joy Foster
- demirhindi
- deneyimler
- deniz
- deprem
- dergi
- destan
- dilek
- dilekler
- dinlenme
- disko kralı
- diyet
- dizi
- doğa
- doğallık
- doğum günü
- dolap
- Doris Day
- dost
- dostluk
- dostluk.
- dostlulk
- duygular
- düğün
- dül dül
- dünya
- dünya kadınlar günü
- Dünya Prematüre Günü
- düşmanlık
- düşünceler
- düşünceler.
- Ecevit
- edebiyat
- Edgar Allan Poe
- Ekim
- Ekrem Bora
- Elazığ depremi
- emek
- emekli
- eminönü
- Emirgân
- Engelliler
- ephraim kishon
- erişkin
- erişlilmezlik
- erkek
- eski yıl
- eşek
- eşyalar
- etiket metiket yok
- Etkinlik
- eve dönüş
- evlat
- Ey Aşk Nerdesin
- eylül
- ezan
- Ezel
- Fakir Baykurt
- fal
- fanatizm
- Farrah Fawcett
- fasulye
- felaket
- felsefe
- fenerbahçe
- fırtına
- Fikret Otyam
- film
- filozof
- final
- Firari
- firuze
- fono
- formüller
- fotoğraf
- Frank Sinatra
- Futbol
- gazanfer özcan
- gece
- geçim
- Geçmiş
- geçmişten şarkılar
- gelecek
- gelin
- genç kız
- gençlik
- gerçek
- geyik
- gezi
- gezinti
- giden sene
- Gitanjali
- giysiler
- Govinda
- gökkuşağı
- göl
- gönülçelen
- gösteri
- göze çarpmayan debdebe
- gözyaşı
- Grace Kelly
- grizu
- gül
- Gülümse
- gün batımı
- güncel
- güneş
- Güneydoğudan öyküler-Önce vatan
- Günlük yaşam
- güven
- güz
- güzellik
- güzellikler
- haber
- haberler
- Hacer Buluş
- Hacivat
- hafta sonu
- hak
- hala
- harika çocuklar
- hasta
- hastalık
- hayal kırıklığı
- Hayali Küçük Ali
- hayaller
- hayat
- hayvan
- hayvanlar
- hayvanlar alemi
- hazan
- hediye
- Herman Hesse
- hiciv
- Hindistan
- Hiroşima
- Hitchcock
- hobby
- Hollywood
- hoptirinam
- hoşgörü
- hoşluklar
- http://www.blogger.com/img/blank.gif
- huzur
- hüsran
- hüzün
- ıhlamur ağacı
- ışık
- ibadet sohbet
- içimizdeki çocuk
- içtenlik
- iftar
- ihmal
- İhsan Varol
- ikiyüzlülük
- ikram
- ilaç
- ilginç şeyler
- ilişki
- ilkbahar
- ilkokul
- İlkokul şiiri
- İnci Ertuğrul
- İngilizce
- insafsızlkık
- insan
- insan halleri
- insan olmak
- insanlık
- intikam
- İslamiyet
- istanbul
- isyan
- İş Bankası
- işçi
- iyilik
- Jacques Brel
- James Stewart
- Japonya
- Jean Moreas
- Jim Reeves
- kabuk
- kadın
- kadınlar
- kahvaltı
- kahve
- kalıplar
- kalite
- Kamer Genç
- kan verme
- Kandil
- kaplumbağa
- kar
- Karagöz
- karanfil
- karanlık
- kardeş
- karışık duygu ve düşünceler
- karmaşa
- katiam
- kavafis
- kayıp
- Kayserispor
- keder
- kedi
- kediler
- Kelime oyunu
- Kemal Burkay
- kerpiç
- keşke
- keyif
- kıskançlık
- kış
- kız kardeş
- kızkardeş
- Kim Novak
- kiracı
- kishon
- kişisel
- kitap
- koka kola
- kolbastı
- komedi
- komik
- komşu
- komşuluk
- konser
- konut
- korku
- Korolar çarpışoyor
- koşullu refleks
- köpek
- kuaför
- kupa
- Kurban Bayramı
- kuyruk-bilim
- kültürel mozaik
- Lale
- latife hanım
- lezzet
- lisan
- lise
- Liz Taylor
- maneviyat
- manzara
- Marsel İlhan
- masal
- masumiyet
- maymun
- mazi
- meclis
- medya
- Mehmet Topuz
- mektup
- merasim
- Mevlana
- mevsimler
- Meyva Zamanı
- Michael Jackson
- mim
- misafir
- misafirlik
- Misak- ı milli
- mizah
- Montaigne deneme
- moral
- Mr. Smith
- muhabbet
- Muhabbet Kralı
- Muhammed
- muhasebe
- Murathan Mungan
- mutfak
- Mutfak şarkıları
- mutluluk
- Müge Anlı
- müzik
- müzik nostalji
- Nagazaki
- Nazım Hikmet
- nefret
- nekahat
- Nirvana
- Nisan
- Nişan töreni
- Noktürn.
- nostalji
- okan bayülgen
- olay
- olgunluk
- on line alışveriş
- ordan burdan
- Orhan Kemal
- Orhan Veli
- orman
- oruç
- otobüs
- otokontrol
- oyun
- ozan
- ödül
- öfke
- öğrenci
- öğretmen
- Öğretmenler günü
- ölüm
- ölüm yıldönümü
- ömür
- öykü
- Öykü Atölyesi
- özgüven
- özlem
- Paçoz
- Paçoz..
- Paris
- pasta
- paylaşım
- paylaşmak
- pazar
- pazar alışverişi
- pazar günü
- Pazar sohbeti
- pembe dizi
- pencere
- Piknik
- pişmanlık
- plan ve programlar
- planlar
- plasebo
- Platters
- polis
- popülizm
- program
- programlar
- radyasyon
- radyo
- Ramazan
- Ramazan davulu
- Red kit
- reklamlar
- resim
- resmi bayramlar
- Reşid Behbudov
- Rilke
- rin tin tin
- Roland Garros
- roman
- romantik
- romantizm
- röportaj
- ruh yorgunluğu
- ruhat mengi
- rüya
- saat
- sabah
- sadakat
- Sadettin Kaynak
- safiyet
- Sağanak
- sağlık
- sahur
- Samana
- samimiyet
- sanal
- sanat
- sanatçı
- sanatkar
- Saroyan
- Satürn
- schumann
- sebze
- seçkin
- seçme saçma sohbetler
- sel
- Selimpaşa
- Selmi Andak
- sergi
- sevdiğim şeyler
- sevgi
- sevgi soysal
- sevgili
- sevgililer günü
- sevinç
- seyahat
- seyirlik
- Seyyare
- Shakespeare
- Show TV
- sıcak
- sıkma
- sıradanlık
- Sidarta
- Sigara
- simit
- sinema
- sipariş
- sis
- soğuk
- sohbet
- sonbahar
- soru
- sorular
- spiker
- star
- still life
- su yücel
- suikast
- şablonlar
- şafak
- şans
- şarap
- şarkı
- şaşkınlık
- şeker
- Şeker Bayramı
- şerbet
- şermin
- şiddet
- şiir
- şikayet
- tabak
- tabletler
- tagore
- tanışma
- tansiyon
- tantuni
- tarif
- tartışma
- taşınma
- tatil
- tedavi
- teknoloji
- telaş
- telefon
- televizyon
- temizlik
- tenis
- tenis turnuvası
- terlik
- tevfik fikret
- Tırpan
- tiyatro sahne
- tokat
- toplantı
- Tövbeler Tövbesi.
- Transfer
- tren
- TRT
- TSM
- Ttv
- Tuna Huş
- tutsak
- tuvalet
- tüketim
- Tülin Oral
- Türkan Saylan
- türkü
- TV
- Uğur Mumcu
- umut
- unutma
- uyku
- Üç Hür El
- ülke meseleleri
- ümit
- üretmek
- ütü
- vahşet
- vakit
- Vasuveda
- vatan
- William Holden
- William Wordsworth
- Wimbledon
- yağlıboya resim
- yağmur
- yalnızlık
- yaprak
- yarışma
- yaşam
- yaşlılık
- yatak
- yaz
- yeğen
- yeğenlerim
- yeme-içme
- yemek
- yemekteyiz
- yeni yıl
- yeni yıl kartları
- yesterday
- yıl dönümü
- yılbaşı
- yıldız
- yıldönümü
- yoksulluk
- yol
- yolculuk
- yolculuk.
- yorgünluk
- Young at Heart
- yönetici
- yün
- yürüyüş
- zaman
- Zeki Müren