Cıvıl cıvıl Elif Hanım  

Posted by Asuman Yelen in , , ,


Bu gün nihayet Elif Hanım' la resmen tanıştım.

İlk karşılaşmamız 4-5 gün önce bildik köpek-köpekli teyze-meraklı çocuk sıradanlığı içinde benim çok aşina olduğum bir tarzda oldu. Biz evimizin karşısındaki parkta rutin gezimizi yaparken, salıncağından atlayıp çığlıklar atarak bir ok gibi üzerimize geldi, doğrudan Paçoz' un boynuna sarıldı. Bir yandan da "aman aman ne şirin şeysin sen öyle, ne tatlı şeysin..." gibisinden seyler söylüyordu avaz avaz. Paçoz neye uğradığını şaşırmıştı. Sonra karşılardan bir yerden el kol işaretleriyle çağırıldı ve aynı hızla geldiği gibi çimenlerin üzerinde oturan bir grup kadının yanına gidip el kol hareketleriyle bizim tarafı göstererek Paçoz' u anlatmaya koyuldu.

Sonraki günlerde, kısa kesilmiş dümdüz sarı saçlı, kirpiklerine kadar uzamış dimdik kahküllü, iri mavi gözlü bu minik kız, eğer orada ise, bizi görür görmez oyun alanında her ne yapıyorsa o an için bırakır koşarak yanımıza gelip, minik bir çan gibi çınlayan neşeli sesiyle "ay ay ay... aman aman" diye başlayan kesik cümlelerle, sevecen bakışlarla Paçoz' u biraz yakından izledikten sonra minik kollarıyla boynuna sarılmayı, kulaklarını çekiştirip başını okşayıp hatta onunla konuşmayı hiç ihmal etmezdi.

Gördüğüm kadarıyla en fazla üç yaşında, son derece sevimli, yaşına göre olgun, su şırıltısı-kuş cıvıltısı tadında sürekli konuşan kendini de dinleten bir çocuk Elif Hanım. Bir de etrafında gördüğüm insanların farklılığı dikkatimi çekmiştir. Bir gün genç, bir gün orta yaşlı veya başka bir gün çok yaşlı farklı kadınlar vardır etrafında. Bazan hepsi bir araya gelir çay içerler çimenlerin üstünde. Gözleri hep miniğin üzerindedir. Bazan onu da yanlarına oturturlar. Arada içlerinden birinin oğlu ile topa tekme vururlar karşılıklı. Hep çok neşeli ve coşkulu konuşur durur.

Bu gün onunla sohbet ettik biraz. Adı Elif Hanım' mış. Hanım da ismi mi yoksa sonradan mı öyle çağrılmaya başlandı belki ilerde bunu da öğreniriz. Yaşının çok küçük olmasına ve çok konuşkan olmasına karşın sorduğum sorulara verdiği çekimser cevaplardan yabancılarla konuşma konusunda uyarılmış olduğu belli oluyordu. O yüzden üstelemedim. Sonra Paçoz' la yanlarından geçerken hanımlar çay ikram etmek istediler. Orada biraz konuştuk ve yanlarından ayrılırken karmakarışık duygularla doluydum.

Elif Hanım' ın çok bildik ama nedense bu sefer bana buruk gelen bir hikayesi vardı. Karadenizli genç bir çiftin tek çocuğuydu ve ya hiç akrabaları olmadığından ya da İstanbul' a gelememeleri nedeniyle, çalışmak zorunda olan anne, çocuklarını her gün komşularına emanet etmek zorunda kalmıştı. Yani benim anneanne, babaanne, hala, teyze sandığım tüm bu kadınlar Elif Hanım' ın apartman komşularıydı. İşin güzel yanı çocuğa çevrilmiş olan muhabbet ve dikkat dolu bakışlar ve onun gördüğüm çocukların çoğundan daha çok mutlu ve özgüvenli oluşu idi.

Bir çok kişinin benimle aynı fikirde olacağını tahmin ettiğim bir saptamayla tamamlamak istiyorum yazımı. Çok yer gezmiş, çok ev değiştirmiş biri olarak elde ettiğim bir gözlem bu.
Böyle biraz farklı, şartları biraz zorlu, biraz sıkıntılı ailelerin çocukları daima diğerlerine göre daha sevimli, konuşkan hatta güçlü yapıda bir yaratılışa sahip olmuşlardır ve çok sevilirler.

Bu da Allah' ın onlara bir hediyesi olsa gerek.



Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 23.06.2010 at Çarşamba, Haziran 23, 2010 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

11 yorum

Asuman'cım tesbitinde o kadar haklısın ki: Ailelerin ve psikologların ne kadar yanıldıklarının bir kez daha ispatı bence Elif Hanımın durumu.Çocukların alıştıkları ortamda ve teketek ilişkiler içinde olmaları onların içine kapanık ve benmerkezci yaşamalarına sosyal hayatı benimsemekte zorluk çekmelerine sebep oluyor daima.Sevginin var olduğu her ortam çocuğu artılar katıyor ve evrene kucak açtırtıyor.Ben de her sene başka bir şehirde her sene neredeyse başka bir okulda okudum. Binlerce arkadaşım bir o kadar deneyimim oldu.Ayrılıklar ve gözyaşlarıyla da olgunlaştım galiba.Şimdi hiç tanımadığım insana sarılıp hatırını sorup gönül almaktan hiç kaçınmam ve utanmam.Kârdayım bence sevgilerimle.

24 Haziran 2010 08:09

Çok şirin:)

İçimden bir his aranızda güzel bir dostluk kurulacağını söylüyor. Bu yaş grubu ilk tanışmalarda biraz çekingen tecrübeyle sabit:). Ama açılmaya görsünler susturana aşkolsun.

Hep deriz ya bir kapıyı kapatan Rabbim, başka bir kapıyı açar diye. Buda böyle işte Asuman abla. Annesi her an yanında yok ama kendine ait çok özel bir özgüveni var. Hiç bir şeyimiz dört dörtlük değil malesef.

Gelecek maceralarınızı bekliyorum:)).

24 Haziran 2010 09:23

Asumancığım zorluklar yetişkinleri olduğu kadar çocukları da güçlü kılıyor; ne kadar haklısın. Çok yakınımdan bir örnek; o kadar üzerine düşülen bir çocuktu ki şimdi tek elle çay bardağını taşıyamıyor.Bunun yanında kişilik yapısı da çok gelişemedi.Aslında bir sürü örnek var etrafımızda.Balkız'ı her fırsatta yapabilecekleri şeyler husunda tek başına bırakmaya çalışıyor, yüreklendiriyorum.Ama kişilik yapısının da etkisini yadsımamak lazım. Balkız daha emeklediği zamanlarda çamaşır semetinin kolu çıkardı ben takmasına yardımcı olmaya çalışırken sinirlenir kendi yapmak isterdi.Bu hala böyle devam ediyor.

Öyle zor ki çalışan anne olmak.Hep iç hesaplaşma..Umarım doğru yolda ilerlerler hep.

Sevgilerle.

24 Haziran 2010 11:55

Bir de o komşuları tebrik edip ayakta alkışlamak lazım. Böyle bir fedakarlığı yapacak değil ebeveyn, komşu bulmak o kadar zor ki. Helal olsun hepsine.

24 Haziran 2010 11:56

Evet Sufi, ailelerin( onu dört dörtlük yetiştirmek adına) tek bırakıp kardeş vermedikleri "şanslı" çocuklar tam da senin dediğin gibi asık suratlı ve bencil oluyorlar. Diğerleriyse farkında olmadan içgüdüsel mücadelelerine başlıyorlar bir yarışın içinde.
Ve evet sevgili Sufi, yaşadığım her gün beni insanlar konusunda daha ihtiyatlı ve dikkatli olmaya zorluyor senin aksine. İyi niyetim sonsuz olsa da.
Sevgiler...

24 Haziran 2010 12:41

Sevgili İlknur,
Çocuk temizdir saftır. Şaşırtmaz, hayal kırıklığına uğratmaz, arkadan iş çevirmeyi bilmez ve arkadaşlığında cesur ve içtendir. Tıpkı hayvanlar gibi.Açık kitaptır.
Keşke hepimiz öyle kalabilsek.
Onlar benim sığınağım. Eğlence kaynağım. Onun için Balküpü' nü okumayı da çok seviyorum.
Onu ve seni çok çok öpüyorum canım...

24 Haziran 2010 12:52

Evet Zühre' cim. Onları kendilerini bekleyen her türlü sürprize hazırlamak bilinçli bir annenin boynunun borcu. Bir de "insan olma" yı öğretmek. Bazı temelleri alırlarsa yaşam ve kişilikleri onu yönlendirecektir. Allah size onların güzel günlerini göstersin canım...
Sevgiler...

24 Haziran 2010 12:59

Çok bildik, tanıdık bir yazı. Yaşanmışlığı halen içimde.
Komşuya emanet değildi benimki, akraba idi ama bir gün biri, bir gün biri. Sonraları zor geldi bu top gibi atmalar evde kalmak istediler ve çok da iyi becerdiler.
Hatta büyük kızım birinci sınıftayken öğretmeni bir gün dedi ki!
"iki öğrencim var, ayakkabılarını bağlayabiliyor ve çok da güzel manto,şapka,atkı giyerbiliyorlar, bunların ortak yanları annelerinin çalışıyor olmaları" demişti.
"Çalışan annelerin çocukları pisikolojik sorunlarla büyüyorlar" demişti bir gün bir çok bilen de.
Ama iki yavrumda hiç pisikolojik sorunları olmadı arkadaşım.
Elif hanım'ı da çok sevdim.
Sevgiler...

25 Haziran 2010 01:08

Elif Hanım' ı yazarken başta Rayuş olmak üzere seni ve yakından uzaktan tanıdığım bir çok anneyi düşünmeden edemedim Nur' cum. Anneler için ne kadar zor olduğunu Rayuş' tan yakinen biliyorum.
Her zor biraz kâr getiriyor hayatlarımıza. Burda da çocukların özgüveni olsa gerek. Allah tüm annelerin yardımcısı olsun

25 Haziran 2010 11:44

İnanıyorum ki Elif Hanım, ileride kendine, ailesine, vatanına çok değerli bir evlat olucak inşallah..

26 Haziran 2010 21:07

İnşallah Şeniz' cim. Tüm çocuklar güzel bir dünyayı hakediyorlar. Onlara güzel bir gelecek verilirse elbette onlar da karşılığını verecektir...

26 Haziran 2010 21:46

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin