Nisan Yağmuru ve Korkular  

Posted by Asuman Yelen in , ,


Yarın, her biri kendi yollarında, kendi evlerinde (biri İstanbul dışında) yaşamlarını sürdüren üç yeğenimle benim evimde bir araya geleceğiz.

Her üçünü de memnun edecek mönüyü kafamda tasarladıktan sonra üzerimi sıkıca giyinip önce semt pazarına, sonra da markete gitmek üzere alışveriş çantamı alıp çıktım.

Apartman kapısından çıkar çıkmaz yüzüme çarpan serin temiz hava ve genzimi dolduran ıslak çimen kokusu o kadar güzeldi ki başıma geçirdiğim kapşonumu geriye itiverip yüzümü yukarıya,
hızla yağan yağmura verip keyifle derin derin nefes almaya başlamıştım ki, yan tarafım
da, arkamda sesler duydum. Sesin geldiği tarafa bakınca birinci kattaki komşumun cama vurarak dikkatimi çekmek istediğini farkettim. Baktığımı görünce telaşla garip el kol hareketleri yapmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken camı aralayıp telaşla seslendi.

"Aman Asuman Hanım, napıyorsunuz, bunlar radyasyonlu bulutlar, hemen geçirin kapşonunuzu, eğin başınızı, hızlı hızlı gidin dönün. Bu havada çıkmanız kabahat."

Kapşonumu geçirdim, yola koyuldum. Bütün keyfim kaçıp gitti. Benim umurumda bile değildi. İyisiyle kötüsüyle kendi yaşamımın büyük bir kısmını tamamlamıştım. Ama ya onlar. Yarın büyük bir keyifle bana kendi maceralarını oradan oraya atlaya atlaya, birbirlerinin sözünü kese kese ya da birbirlerini tamamlaya tamamlaya anlatacak, genç iştahlarıyla özenle yaptıklarımı yiyecek olan üç heyecanlı delikanlıyı düşündüm. Bir tanesi dünyalar güzeli sevgilisiyle evlenme hazırlığı yapan, biri biriktirdiği parayla İngiltere' ye sertifika programına gitmeyi planlayan, diğeri de yeni başladığı işinde istediği yere gelebilmek için şevkle çalışan pırıl pırıl üç delikanlıyı.

Onlar için korktum.

Eminim onlar da korkuyorlardı. Onlar ve tüm diğerleri. Gençler, yolun başındakiler.


Üzerine şiirler, şarkılar yazılan, altında romantik gezintiler yapılan, musikisi, bereketi ve kokularıyla ünlü Nisan yağmurlarından bir gün bu denli ürkeceğimiz hiç aklımıza gelir miydi.

Bu dünyayı bu hale getirenlerin boyunlarındaki vebal o kadar büyük ki...



This entry was posted on 2.04.2011 at Cumartesi, Nisan 02, 2011 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

16 yorum

ben hep diyorum ki; bizim ona ettiğimizi doğa da dönüp bize yapıyor...
Umarım O üç delikanlının yolları hep açık olur.
Sevgimle sevgili ASUMAN...

2 Nisan 2011 18:39

İş doğayla kalsa Lale' cim. Onun taşıdıkları insan eliyle insanlığın başına açılan en büyük tehlike. Bilim adamları ne derse desin, tüm dünya nükleer reaktörlerinin çoğunda meydana gelen nükleer sızıntı ile tehdit altında...
Delikanlılarım adına çok teşekkür ederim :))

2 Nisan 2011 20:33

O üç delikanlıya güzel ve sağlıklı bir ömür diliyorum canı gönülden, istediklerini hep yapabilsinler ve Nisan yağmurlarında korkmadan ıslanabilsinler...

Doğaya gelice...
Etme bulma dünyası demişler :((

3 Nisan 2011 02:36

ÖÇook teşekkür ederim Ebruli' cim.
Güzel bir Pazar geçirmeni diliyorum.

3 Nisan 2011 10:56

Ne kadar haklısın Asumancım. Aslında doğa insanın onu yok saymasına, hırsları ve tutkularıyla hesapsızca yaptıklarına cevaplarını vere dursun bu insan oğlu hiç ders almıyor. Almıyor, almıyor ve sonunu hazırlıyor.

3 Nisan 2011 12:46

Tabii Sevgili Defne. Bu sonucu insanoğlu bile bile hazırladı.
Şimdi de çaresizlikle kıvranıyoruz hep birlikte.
Güzel haftalar arkadaşım.
Bebeğime iyi bak:))

3 Nisan 2011 19:14

Benim şehrimdede yağmur var. Ve ben baharın güneşli günlerini geri istiyorum.
Yağmura rağmen serçeler, kırlangıçlar keyifle ötmekte. Benim ise keyfim kaçık.

Öyle ya radyasyonlu olan bir dünyada yaşıyoruz değil mi?

Daha bir karamsarlaştım yarın için...
yarınlar için!

3 Nisan 2011 23:47

Newbahar' cım, İnşallah bu karamsarlığa istemeden ben sebep olmamışımdır?
Yemin ederim reaktör benim değil:)
Olacakları değiştiremeyeceğimize göre işi şakaya vuralım bari.
Güzel haftalar...

4 Nisan 2011 01:16

Cumartesi günü pencereden her bakışımda bu yağmur değil, radyasyon diye geçirdim içimden. Seninde söylediğin gibi benim korkumda kızım içindi. Hayata dair az yada çok bereketli bir zaman diliminde yaşadım, yaşıyoruz ama çocuğuma kalan hayat kim bilir nasıl olacak. İnsanoğlunun bu bitip tükenmez hırsının vebalini kimler nasıl ödeyecek:(.

Umarım çok güzel bir gün geçirmişsinizdir. Sanada nasıl iyi gelmiştir. Öpüyorum Asuman abla...:)

4 Nisan 2011 09:31

İlknur' cum anne olarak paralansan onu mutlu etmek için çırpınsan da,
bazı şeyleri engellememiz mümkün değil. Hepsi de Allah' a emanet...
Çok hoş bir Pazar' dı gerçekten ama giderek sseyrekleşiyor bu beraberlikler. Çok ilerde çoluk çocuklarıyla büyük toplantılar görmeyi hayal ediyor ve diliyorum :))

4 Nisan 2011 10:25

İnsanın doğaya yaptığını doğa kendi
başına yapamıyor Asuman hanım.

Güzel sağlıklı bir hafta dilerim.

Dostlukla..

4 Nisan 2011 18:44

Maalesef Aslan Bey,
Tabii doğa, insan elinde daha zararlı hale geliyor.
Çok teşekkür ederim. Size de iyi haftalar...

4 Nisan 2011 20:45

Yağmurumuzu bile kirletebildiysek geleceğe bırakabileceğimiz hiç bir şey kalmamış arkadaşım.

7 Nisan 2011 00:20

Birilerinin yürekleri, beyinleri asla temizlenemeyeceğine göre pek şansımız kalmamış demektir Nur' cum...
Bu arada sesini duyduğuma sevindim :))

7 Nisan 2011 00:39

Ah Asuman Hanım, ne yazık ki geleceğimiz için o pırıl pırıl gençlerimiz için artık hiç ümitli değilim!..olanca hızıyla dünyamızı yok etme gayreti içindeler...bu radyasyonun yayılmadığı yer yok...önce havaya, sonra toprağa ve şimdide suya düştü bir kere!..biz ne derdik!cemreler düşecek sırasıyla!..şimdi ise neler söylüyoruz..acı ama gerçek!

Yine de her şeye rağmen delikanlılara ve tüm gençlere güzel dileklerimi gönderiyorum..yüreklerindeki sevgi ve umut çiçekleri hiç bir zaman tükenmesin...

Sevgilerimle...

7 Nisan 2011 02:06

Çok teşekkür ederim Srvgili Esmir.
Allah tüm gençlerin yardımcısı olsun...

Sevgiyle kalın...

7 Nisan 2011 10:31

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin