Bir yıl daha....
Kırk altı yıl önce bu gün ana sevgi musluğum vanadan bıçak gibi kesildi.
O günden beri hep eksik yaşadım.
O günden beri yaşadığım her olay, gündelik, sıradan, beklenmedik, sıradışı, mutlu eden, üzen...
Tanıdığım tüm insanlar, sevdiklerim, beni sevenler, üzdüklerim, beni üzenler, kaybettiklerim...
Hepsi bir şeyler kattılar yaşantıma, büyüttüler, olgunlaştırdılar, dinginleştirdiler...
Ama ana sevgi damarı kuruyıp kılcallarla idare eden ruhum hep oralarda o yıllarda kaldı.
Pek büyüyemedi. Gelişemedi.
Kırklarımın sonundaydım. Bize ders veren resim öğretnenim, semtimizin bir ilk ilkokulunda da
resim derslerine giriyordu.
Bir obje üzerinde kara kalem desen çalışması yapıyorduk. Tek tek gezip yaptıklarımızı eleştirdi
her zamanki gibi. Ben hemen savunmaya geçip itiraza başladım. Dinledi sonra biraz yüzüme
dikkatle baktıktan sonra "Asuman Hanım, emin olun size bir şey söylerken çok düşünüyorum.
Bakışlarınızda biraz muzip, biraz kırılgan bir ışıltı, sesinizde küçük bir kız çocuğunun tınısı var.
Karşımdaki olgun emekli bir hanım değil de sınıfımdakiler gibi naif bir kız çocuğu adeta. Ben
böyle biriyle ilk defa karşılaşıyorum ve nasıl davranacağımı bilemiyorum" dedi. O gün çok
utanmıştım doğrusu.
Evet, tuhaf bir şekilde yaşlandık erkenden ve aynı zamanda garip bir şekilde büyüyemeden
kaldık yokluğunda. Sanırım böyle de bitireceğiz, kedilerimiz ve köpeğimizle oyalanarak :))
Başka türlüsü elimizden gelmiyor çünkü...
Nurlar içinde yat babacığım....
Ne gündü ama...
Odama dolan güneşle keyifle uyandım ve mutlu bir şekilde kahvaltımı yaptım.
Mutfağı toplayıp üç gündür doldurduğum bulaşık makinesine son bardak ve tabağımı
yerleştirdim ve çalıştırdım.
Biraz evi toplayıp her gün yaptığım gibi balkondaki dereotu maydanos semizotu
sembolik patlıcan, domates ve salatalığın durumlarını inceledim. Sonra bilgisayarın başına geçip
bir arkadaşımın yeni aldığı müstakil evinin bahçesinde benim için ayıracağı yere ekmek üzere
ısmarladığım fidelerin kargoya verilip verilmediğine baktım. (Domates-biber-salatalık-patlıcan-
karpuz-kavun ekmeyi düşünüyorum.) Henüz verilmemişti.
Tam bloga girmeye niyetlenmişken kahve zamanımın geldiğini hatırlattı bünyem. Rayuş' un
müzik günü olduğu için kendi kahvemi kendim yapmak üzere (hep o yapar aslında) paşa paşa
mutfağa gittim.
Mutfak mutfak değil koku deryası. Baskın olanı o çok bildik çaydanlık yanığı kokusu. Haftada en
az üç gün (yemin ederim abartmıyorum) çaydanlık yakıyorum. Üstelik yanan pırıl pırıl,
kocaman, kalabalık olduğumuzda kullanmak üzere ayırdığım çaydanlık. Yine suyu bitmiş. Diğeri
iki gün önce yandığı için onu kullanmaya başlamıştım. Ümitsizce söylene söylene cezveye
kahveyi koyarken burnum farklı ve baskın bir yanık kokusuyla sarsıldı. Tezgahın altından da
tuhaf bir sıcaklık yayıldığını farkettim. Burnumun hissettiğini beynim dehşetle algılayıverdi.
Program bitmediği halde makineden çıt çıkmıyordu.
Felaket öncesi sessizlik...
Fena halde yapışmış olan kapağı elim yanarak güç bela açtım. Açar açmaz da kendimi geriye
atmak zorunda kaldım. Ortalık toza dumana büründü. İçinin raylı sepetini kendime çekerek
bulaşıkların durumunu görmek istedim. Mümkün olmadı çünkü kaşık-çatal sepetinin tabanı
sıcaktan erimiş, çatallar kaşıklar dibe dökülmüştü. Takılıp kalanlar ise sıkışıp kalmışlardı.
Canlı turuncu rengiyle caaanım tupperware kasem dibi lime lime olmuş bir vaziyette mahsun
öylece bakıyordu. Makinem suyu almamış kuru sıcak, plastik ne varsa eritmişti.
Neredeyse Can' la yaşıt makinem (25 yıllık) artık yeter manasında birkaç kez salya sümük
ağlayıp mutfağı gölete çevirmiş, ben inatla çalıştırmaya devam edince bu gün de ateş
püskürmüştü sonunda.
Sonrası tam bir koşuşturmaca... İnternette en yakın arçelik bayii öğrenildi. Hemen gidip yenisi
alındı. Ertesi gün gönderilmek üzere anlaşıldı. Bu arada araya bir de çaydanlık sıkıştırıldı.
(Bundan sonra yakın gözlüğü gibi çaydanlık da çift yedekli olacak ama eminim ki o da yanacak
tıpkı her gün köşe bucak gözlük arandığı gibi)
Eve gelir gelmez kapıda hazır bekleyen Paçozu çıkardım. Park çok güzeldi. Zor girdik içeriye.
Makineyi boşaltıp çıkanları yıkadım kaldırdım. Belim ve ayaklarımın ağrısından duramaz hale
geldiğinden kendimi koltuğuma attım. Tam bilgisayarı açacakken bir telefon...Müjdeler olsun!.
Cıvıl cıvıl sesiyle Arçelik Bayiindeki hanım. Kadın kadının halinden anlarmış. Beni mahsun
bırakmak istememiş. Servisi ayarlamış. Makinem de yola çıkmış. Ağlayarak teşekkür ettim.
Bana gerekli gücü veren adrenalindi artık. Apt. görevlisi bulundu. Makine yerinden çıkarıldı.
Yeri temizlendi. Tabii bütün mutfak tabanı da. Makinem yerine yerleşti.
Ama ben ayaklanmıştım artık. Boşalan alt dolap (Makinenin hortumunun geçtiği.) temizlenip
yerleştirildi. O değişmişken diğer dolaplar boşaltıldı silindi. Ufak değişiklikler yapıldı. Verilecek
fazlalıklar ayrıldı. Hepsi yeni makinenin yüzünden.
Tuhaf bir huyum var. Yeni bir kazak mı aldım. Onu dolaptaki yerine koyduktan sonra ya da
elbise ise astıktan sonra bütün gardrobu elden geçiririm. Ütü yapmayı hiç sevmem ama Can
örneğin "Aaasuuu n'olur şu gömleği acale giymem lazım bi ütü sürsen" diye bir gömlek
tutuştursa elime söylene söylene açtığım ütü masasını "açmışken" diye, başlarım ne varsa
ütülemeye...Öyle böyle değil. Adeta köşe bucak buruşuk ne kaldı diye ararım.
Neyse artık bloglara yarın bakarım. Şimdilik gözümden uyku akıyor.
Yarın fidanlarım gelecek. Biraz önce baktım. Kargoya verilmşler. Sanırım hafta sonu gider
ekerim. Çok heyecanlıyım.
Bol güneşli günlere...
Gülümseyerek seyrettiğim, "seyretmesem de olur ama bu gece bana iyi geliyor en azından başka şey düşünmüyorum" dedirten, kasmayan, yormayan bir mahalle dizisi içinden çıkıveren bir eski şarkı. Yine Göksel' in huzur veren yumuşak sesinden eski, çook sevilen ve dinlenen bir Sezen Aksu şarkısı.
"her sabah güneş doğarken
yeni bir güne başlarken
ne zaman ki güzel bir şey görürüm
sensiz içime sinmiyor
gözlerim arıyor seni
benim çocuk sevgilimi
bir ateş ki yüreğimi
alev alev yakıyor
seni bana vermediler
seni bana vermediler
mutlu olsunlar diyorum
elbet onlar da severler
bazen bir çiçek açarken
bazen bir çocuk gülerken
ne zaman ki içim taşar sevinçten
sensiz içime sinmiyor
dönüp de baktığım zaman
hatıralar ağlaşıyor
bir yara ki her yanımı
ince ince sızlatıyor"
Ve belki de sırf bu yüzden
Hep masum kalmaya mahkumdur.
Sonuna kadar...
Fırtına bulutları gökte homurdandığı ve Haziran sağnakları boşandığı vakit;
Nemli doğu rüzgarı bambular arasında zurnalarını öttürmek için fundaların üzerinden gelir, sonra bilinmeyen bir yerden, apansızın yığın yığın çiçekler ortaya çıkar ve vahşi bir sevinçle otların üstünde raksederler.
Anne ben çiçeklerin yer altındaki okula gittiklerini sanıyorum.
Onlar, kapıları kapalı bir şekilde derslerine çalışırlar
ve zamanından önce oynamak üzere dışarıya çıkmak
isterlerse, öğretmenleri onları bir köşede ayakta bekletir.
Yağmurlar yağınca bayram ederler.
Ormanda dallar birbirlerine hızla çarpar ve yapraklar deli rüzgarda hışırdar, fırtına bulutları dev
gibi iri ellerini şaklatır,
ve çiçek çocuklar pembe sarı ve beyaz elbiseleriyle dışarıya fırlarlar.
Biliyor musun anne, onların evi, yıldızların bulunduğu göktedir.
Oraya ulaşmak için nasıl içleri titriyor görmüyor musun? Neden bu kadar acele ediyorlar bilmiyor musun?
Elbette, ben onların kime ellerini uzattıklarını bulup çıkarabilirim.
Onların da benim gibi anneleri vardır.
R.Tagore
Büyüyen ay.
Gerektiğinde yardımımıza koşan içimizdeki çocuğun hep orada kalmasını diliyorum...
Sevgiyle...
Dün, kırk yıllık dostlarla Çamlıca' daydık. Nisan ayında kış ayazında, dost sıcaklığıyla ısındık.
Gece kötü bir rüya gördüm. Dudağımda uçuklarla uyandım.
Sıkıntımı doğayla yarenlik ederek geçirmeye çalıştım. Çok güzel şeyler yakaladım. Biraz olsun keyfim yerine geldi. Paylaşmak istedim.
Postu hazırlarken nasıl becerdim bilmiyorum ama araya bir çerçeve girdi. Bir türlü silemedim.
İnat ettim öylece yayınlıyorum. İlk yakalayabildiğim yeğenime düzelttireceğim ilerleyen günlerde.
Sözü karelere bırakıp ben geri çekiliyorum...
Hiç umutvar görünmüyor değil mi?...
Hiç morali bozmaya gerek yok.
Bünye her sene kendini inatla yeniliyor.
Beklenmedik başlangıçlar...
Keyifli haberler....
Gittikçe gençleşen ruhlar...
Uzanan dost eller
(İşte bu münasebetsiz şeyi silemedim bir türlü)
Yaşanmışlıklar...
Renkler...
Küçük, şaşırtıcı sürprizler...
Sağlıklar ve dostluklar hiç bozulmasın.
Hep sevgiyle kalalım...
Baharın, uyanıp yukarıdaki tatlı selamı ve muzip şirinlikleriyle doğada olacakların müjdesini verirken biz yaştakileri bu kadar hırpalaması ne kötü.
Hiç umut vadetmeyen bir kuru ağaç, günü gelince, şapkasından sürpriz tomurcuklarını çıkarıp selamını veriyor ve bununla ruhumuz alabildiğine şenleniyor.
Bir hafta içinde doğa, çırılçıplak dalları kimi görkemli bembeyaz elbisesi içinde bir geline, ( ki beyaz bence en güzeli), ya da uçuşan pespembe elbisesiyle salınan mezuniyet balosu öğrencisine dönüştürüp, onları kuşların keyifli musikisi eşliğinde, esen tatlı meltemin ritmiyle dansettirirken
bize adeta nispet yapıyor.
Bir yanımız bu şölene keyifle katılmaya çalışırken, eklem ağrılarımız dans partisini engellese de, seyirci koltuklarımızda sükunetle izlerken, yanımızda yöremizdeki boş koltuklara dostlarımızın sağlıkla dönmesini bekliyor, baharın ancak böyle içimize sineceğini biliyoruz.
Tüm ağrıların, kaygıların, yanı sıra, öyle güzel de sürprizleri var ki yaşamın...
On beş gün önce ektiğim semizotu tohumlarını sabah akşam sulamama rağmen (maydanos ve dereotu da ayrı) en ufak bişr kıpırtı görmediğim için tam umudumu kesmişken bu gün akşam üzeri gözüne ilişiveren birkaç küçük yeşil yaprakçık...
Masamın üzerine öylesine bırakılıveren, heyecanlı, kargacık burgacık bir yazıyla telaşlı, heyecanlı ve yüreği sevgi dolu bir genç eliyle yazılmış harikulade bir mektup...
Hep sevgiyle kalalım...
Yarın, her biri kendi yollarında, kendi evlerinde (biri İstanbul dışında) yaşamlarını sürdüren üç yeğenimle benim evimde bir araya geleceğiz.
Her üçünü de memnun edecek mönüyü kafamda tasarladıktan sonra üzerimi sıkıca giyinip önce semt pazarına, sonra da markete gitmek üzere alışveriş çantamı alıp çıktım.
Apartman kapısından çıkar çıkmaz yüzüme çarpan serin temiz hava ve genzimi dolduran ıslak çimen kokusu o kadar güzeldi ki başıma geçirdiğim kapşonumu geriye itiverip yüzümü yukarıya,
hızla yağan yağmura verip keyifle derin derin nefes almaya başlamıştım ki, yan tarafım
da, arkamda sesler duydum. Sesin geldiği tarafa bakınca birinci kattaki komşumun cama vurarak dikkatimi çekmek istediğini farkettim. Baktığımı görünce telaşla garip el kol hareketleri yapmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken camı aralayıp telaşla seslendi.
"Aman Asuman Hanım, napıyorsunuz, bunlar radyasyonlu bulutlar, hemen geçirin kapşonunuzu, eğin başınızı, hızlı hızlı gidin dönün. Bu havada çıkmanız kabahat."
Kapşonumu geçirdim, yola koyuldum. Bütün keyfim kaçıp gitti. Benim umurumda bile değildi. İyisiyle kötüsüyle kendi yaşamımın büyük bir kısmını tamamlamıştım. Ama ya onlar. Yarın büyük bir keyifle bana kendi maceralarını oradan oraya atlaya atlaya, birbirlerinin sözünü kese kese ya da birbirlerini tamamlaya tamamlaya anlatacak, genç iştahlarıyla özenle yaptıklarımı yiyecek olan üç heyecanlı delikanlıyı düşündüm. Bir tanesi dünyalar güzeli sevgilisiyle evlenme hazırlığı yapan, biri biriktirdiği parayla İngiltere' ye sertifika programına gitmeyi planlayan, diğeri de yeni başladığı işinde istediği yere gelebilmek için şevkle çalışan pırıl pırıl üç delikanlıyı.
Onlar için korktum.
Eminim onlar da korkuyorlardı. Onlar ve tüm diğerleri. Gençler, yolun başındakiler.
Üzerine şiirler, şarkılar yazılan, altında romantik gezintiler yapılan, musikisi, bereketi ve kokularıyla ünlü Nisan yağmurlarından bir gün bu denli ürkeceğimiz hiç aklımıza gelir miydi.
Bu dünyayı bu hale getirenlerin boyunlarındaki vebal o kadar büyük ki...
Bu Blogda Ara
Contributors
Blog Listem
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Merhaba,6 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum9 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
Merhaba demeye geldim...10 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
TAŞINDIM...13 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
İzleyiciler
Yazı Arşivi
-
►
20
(5)
- ► Eylül 2020 (1)
- ► Ağustos 2020 (3)
- ► Temmuz 2020 (1)
-
►
17
(4)
- ► Nisan 2017 (1)
- ► Şubat 2017 (1)
-
►
16
(1)
- ► Şubat 2016 (1)
-
►
15
(1)
- ► Ağustos 2015 (1)
-
►
14
(16)
- ► Aralık 2014 (1)
- ► Eylül 2014 (2)
- ► Ağustos 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (2)
- ► Nisan 2014 (4)
- ► Şubat 2014 (1)
-
►
13
(44)
- ► Aralık 2013 (3)
- ► Kasım 2013 (3)
- ► Eylül 2013 (6)
- ► Ağustos 2013 (3)
- ► Temmuz 2013 (1)
- ► Haziran 2013 (1)
- ► Mayıs 2013 (3)
- ► Nisan 2013 (7)
- ► Şubat 2013 (3)
-
►
12
(96)
- ► Aralık 2012 (2)
- ► Kasım 2012 (4)
- ► Eylül 2012 (16)
- ► Ağustos 2012 (7)
- ► Temmuz 2012 (5)
- ► Haziran 2012 (8)
- ► Mayıs 2012 (10)
- ► Nisan 2012 (14)
- ► Şubat 2012 (8)
-
▼
11
(179)
- ► Aralık 2011 (19)
- ► Kasım 2011 (38)
- ► Eylül 2011 (14)
- ► Ağustos 2011 (17)
- ► Temmuz 2011 (8)
- ► Haziran 2011 (14)
- ► Mayıs 2011 (11)
- ▼ Nisan 2011 (9)
- ► Şubat 2011 (10)
-
►
10
(152)
- ► Aralık 2010 (12)
- ► Kasım 2010 (12)
- ► Eylül 2010 (9)
- ► Ağustos 2010 (12)
- ► Temmuz 2010 (7)
- ► Haziran 2010 (12)
- ► Mayıs 2010 (11)
- ► Nisan 2010 (17)
- ► Şubat 2010 (11)
-
►
09
(186)
- ► Aralık 2009 (22)
- ► Kasım 2009 (22)
- ► Eylül 2009 (17)
- ► Ağustos 2009 (24)
- ► Temmuz 2009 (19)
- ► Haziran 2009 (20)
- ► Mayıs 2009 (20)
- ► Nisan 2009 (8)
- ► Şubat 2009 (5)
Müzik
Popüler Yazılar
-
KADİM DOSTLAR Önce beni sık sık evinde ağırlayan 35 yıllık dostumla keyifli bir fotoğrafla başlayalım. Blogger dostlarım onu daha önce bahse...
-
bilmem hatırlar mısın bir liseli kız vardı bir liseli esmer kız gözleri yıldız yıldız saçları gece gibi simsiyah dökül...
-
Sayın Haykırış, Yok etmeye çalışmak yerine varlığımızı işaret ettiğiniz, düşmanlık yerine dostluk gösterdiğiniz, kara çalmak yerine üzerimiz...
-
Akşam masamı toparlarken gözüme kutunun içinde birikmiş not kağıtlarım ilişti. Duyduğum, gördüğüm ilginç şeylere dair ipucu cümlecikler. Ç...
-
Yeni yılda Tüm zorlıklar karşısında çetin ceviz olacağıma.... Fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerle kendimi üzmey...
-
Onlar bağırışıyor. Döğüşüyorlar, şüphe ediyor ve yeise düşüyorlar; boğuşma ve çekişmelerinin sonunu bulacağa benzemezler. Senin hayatın, saf...
-
Ey dünya! Ebedi olarak yaşıyorsun Mevsimlerin tepsilerinden Çiçekler ve yapraklar Yolunun üzerine Dökülüyorlar. ...
Etiketler
- 2010
- 2011
- 27 mayıs İhtilali
- 7 numara
- ABD
- abla
- acemilik
- açlik
- Adıyaman
- afet
- ağabey
- ağaç
- Ağustosta Rapsodi
- aile
- akraba
- akrostiş
- akşam
- Albatros
- alış-veriş
- alışkanlık
- alışveriş
- alışveriş tutkusu
- Ali Muhittin Hacı Bekir
- Alphonse de Lamartine
- amatörlük
- anı
- anılar
- anılar...
- anlaşma
- anlayış
- anma
- anne
- anneanne
- anneler günü
- Antalya
- apartman hayatı
- arayış
- arıza
- Arka Pencere
- arkadaş
- armağan
- aşı
- aşk
- aşure
- Atatürk
- ateş böceği
- atom bombası
- Attila İlhan
- ATV
- ATV şarkı
- Avustralya Açık Tenis
- ayaz
- ayrılık
- aziz nesin
- B.Necatigil
- baba
- Babalar Günü
- bahar
- bahçe
- balkon
- banka
- Barbra streısand
- barış
- başarı
- başlangıç
- Baudelaire
- Bauelaire
- Bayrak
- bayram
- Beatles
- bebek
- bekir sıtkı erdoğan
- beklentiler
- BEN
- beste
- beşiktaş
- Betty Smith
- beyaz dizi
- beyaz diziler
- beyaz roman
- Bhagavatgita
- bilgisayar
- Bir genç kız Yetişiyor
- Bir sarkısın sen
- Bir Şarkısın Sen
- birlik ve beraberlik
- birliktelik
- bitki
- biyografi
- blog
- blogger
- börek
- Buddha
- bugün
- bulmaca
- buluşma
- buzdolabı
- Bülent Ecevit
- Cahit Sıtkı Tarancı
- can yücel
- Capra
- cehalet
- centilmen
- cesaret
- cevaplar
- cezerye
- cinayet
- cocuk
- cocuk.
- cocukluk
- Cronin
- Cumhuriyet
- Cüneyt Gökçer
- çalışma hayatı
- çaresizlik
- çay
- Çığlık
- çınar
- çiçek
- çiçekler
- çiğ
- çocuk
- çocuklar
- çocukluk
- çöp
- dalgınlık
- Daltonlar
- damat
- Damdaki Kemancı
- dans
- davetiye
- dayak
- dedikodu
- Defne Joy Foster
- demirhindi
- deneyimler
- deniz
- deprem
- dergi
- destan
- dilek
- dilekler
- dinlenme
- disko kralı
- diyet
- dizi
- doğa
- doğallık
- doğum günü
- dolap
- Doris Day
- dost
- dostluk
- dostluk.
- dostlulk
- duygular
- düğün
- dül dül
- dünya
- dünya kadınlar günü
- Dünya Prematüre Günü
- düşmanlık
- düşünceler
- düşünceler.
- Ecevit
- edebiyat
- Edgar Allan Poe
- Ekim
- Ekrem Bora
- Elazığ depremi
- emek
- emekli
- eminönü
- Emirgân
- Engelliler
- ephraim kishon
- erişkin
- erişlilmezlik
- erkek
- eski yıl
- eşek
- eşyalar
- etiket metiket yok
- Etkinlik
- eve dönüş
- evlat
- Ey Aşk Nerdesin
- eylül
- ezan
- Ezel
- Fakir Baykurt
- fal
- fanatizm
- Farrah Fawcett
- fasulye
- felaket
- felsefe
- fenerbahçe
- fırtına
- Fikret Otyam
- film
- filozof
- final
- Firari
- firuze
- fono
- formüller
- fotoğraf
- Frank Sinatra
- Futbol
- gazanfer özcan
- gece
- geçim
- Geçmiş
- geçmişten şarkılar
- gelecek
- gelin
- genç kız
- gençlik
- gerçek
- geyik
- gezi
- gezinti
- giden sene
- Gitanjali
- giysiler
- Govinda
- gökkuşağı
- göl
- gönülçelen
- gösteri
- göze çarpmayan debdebe
- gözyaşı
- Grace Kelly
- grizu
- gül
- Gülümse
- gün batımı
- güncel
- güneş
- Güneydoğudan öyküler-Önce vatan
- Günlük yaşam
- güven
- güz
- güzellik
- güzellikler
- haber
- haberler
- Hacer Buluş
- Hacivat
- hafta sonu
- hak
- hala
- harika çocuklar
- hasta
- hastalık
- hayal kırıklığı
- Hayali Küçük Ali
- hayaller
- hayat
- hayvan
- hayvanlar
- hayvanlar alemi
- hazan
- hediye
- Herman Hesse
- hiciv
- Hindistan
- Hiroşima
- Hitchcock
- hobby
- Hollywood
- hoptirinam
- hoşgörü
- hoşluklar
- http://www.blogger.com/img/blank.gif
- huzur
- hüsran
- hüzün
- ıhlamur ağacı
- ışık
- ibadet sohbet
- içimizdeki çocuk
- içtenlik
- iftar
- ihmal
- İhsan Varol
- ikiyüzlülük
- ikram
- ilaç
- ilginç şeyler
- ilişki
- ilkbahar
- ilkokul
- İlkokul şiiri
- İnci Ertuğrul
- İngilizce
- insafsızlkık
- insan
- insan halleri
- insan olmak
- insanlık
- intikam
- İslamiyet
- istanbul
- isyan
- İş Bankası
- işçi
- iyilik
- Jacques Brel
- James Stewart
- Japonya
- Jean Moreas
- Jim Reeves
- kabuk
- kadın
- kadınlar
- kahvaltı
- kahve
- kalıplar
- kalite
- Kamer Genç
- kan verme
- Kandil
- kaplumbağa
- kar
- Karagöz
- karanfil
- karanlık
- kardeş
- karışık duygu ve düşünceler
- karmaşa
- katiam
- kavafis
- kayıp
- Kayserispor
- keder
- kedi
- kediler
- Kelime oyunu
- Kemal Burkay
- kerpiç
- keşke
- keyif
- kıskançlık
- kış
- kız kardeş
- kızkardeş
- Kim Novak
- kiracı
- kishon
- kişisel
- kitap
- koka kola
- kolbastı
- komedi
- komik
- komşu
- komşuluk
- konser
- konut
- korku
- Korolar çarpışoyor
- koşullu refleks
- köpek
- kuaför
- kupa
- Kurban Bayramı
- kuyruk-bilim
- kültürel mozaik
- Lale
- latife hanım
- lezzet
- lisan
- lise
- Liz Taylor
- maneviyat
- manzara
- Marsel İlhan
- masal
- masumiyet
- maymun
- mazi
- meclis
- medya
- Mehmet Topuz
- mektup
- merasim
- Mevlana
- mevsimler
- Meyva Zamanı
- Michael Jackson
- mim
- misafir
- misafirlik
- Misak- ı milli
- mizah
- Montaigne deneme
- moral
- Mr. Smith
- muhabbet
- Muhabbet Kralı
- Muhammed
- muhasebe
- Murathan Mungan
- mutfak
- Mutfak şarkıları
- mutluluk
- Müge Anlı
- müzik
- müzik nostalji
- Nagazaki
- Nazım Hikmet
- nefret
- nekahat
- Nirvana
- Nisan
- Nişan töreni
- Noktürn.
- nostalji
- okan bayülgen
- olay
- olgunluk
- on line alışveriş
- ordan burdan
- Orhan Kemal
- Orhan Veli
- orman
- oruç
- otobüs
- otokontrol
- oyun
- ozan
- ödül
- öfke
- öğrenci
- öğretmen
- Öğretmenler günü
- ölüm
- ölüm yıldönümü
- ömür
- öykü
- Öykü Atölyesi
- özgüven
- özlem
- Paçoz
- Paçoz..
- Paris
- pasta
- paylaşım
- paylaşmak
- pazar
- pazar alışverişi
- pazar günü
- Pazar sohbeti
- pembe dizi
- pencere
- Piknik
- pişmanlık
- plan ve programlar
- planlar
- plasebo
- Platters
- polis
- popülizm
- program
- programlar
- radyasyon
- radyo
- Ramazan
- Ramazan davulu
- Red kit
- reklamlar
- resim
- resmi bayramlar
- Reşid Behbudov
- Rilke
- rin tin tin
- Roland Garros
- roman
- romantik
- romantizm
- röportaj
- ruh yorgunluğu
- ruhat mengi
- rüya
- saat
- sabah
- sadakat
- Sadettin Kaynak
- safiyet
- Sağanak
- sağlık
- sahur
- Samana
- samimiyet
- sanal
- sanat
- sanatçı
- sanatkar
- Saroyan
- Satürn
- schumann
- sebze
- seçkin
- seçme saçma sohbetler
- sel
- Selimpaşa
- Selmi Andak
- sergi
- sevdiğim şeyler
- sevgi
- sevgi soysal
- sevgili
- sevgililer günü
- sevinç
- seyahat
- seyirlik
- Seyyare
- Shakespeare
- Show TV
- sıcak
- sıkma
- sıradanlık
- Sidarta
- Sigara
- simit
- sinema
- sipariş
- sis
- soğuk
- sohbet
- sonbahar
- soru
- sorular
- spiker
- star
- still life
- su yücel
- suikast
- şablonlar
- şafak
- şans
- şarap
- şarkı
- şaşkınlık
- şeker
- Şeker Bayramı
- şerbet
- şermin
- şiddet
- şiir
- şikayet
- tabak
- tabletler
- tagore
- tanışma
- tansiyon
- tantuni
- tarif
- tartışma
- taşınma
- tatil
- tedavi
- teknoloji
- telaş
- telefon
- televizyon
- temizlik
- tenis
- tenis turnuvası
- terlik
- tevfik fikret
- Tırpan
- tiyatro sahne
- tokat
- toplantı
- Tövbeler Tövbesi.
- Transfer
- tren
- TRT
- TSM
- Ttv
- Tuna Huş
- tutsak
- tuvalet
- tüketim
- Tülin Oral
- Türkan Saylan
- türkü
- TV
- Uğur Mumcu
- umut
- unutma
- uyku
- Üç Hür El
- ülke meseleleri
- ümit
- üretmek
- ütü
- vahşet
- vakit
- Vasuveda
- vatan
- William Holden
- William Wordsworth
- Wimbledon
- yağlıboya resim
- yağmur
- yalnızlık
- yaprak
- yarışma
- yaşam
- yaşlılık
- yatak
- yaz
- yeğen
- yeğenlerim
- yeme-içme
- yemek
- yemekteyiz
- yeni yıl
- yeni yıl kartları
- yesterday
- yıl dönümü
- yılbaşı
- yıldız
- yıldönümü
- yoksulluk
- yol
- yolculuk
- yolculuk.
- yorgünluk
- Young at Heart
- yönetici
- yün
- yürüyüş
- zaman
- Zeki Müren