Yine dudağımda bir tebessümle seyrettim.
Her saniyesinden zevk alarak, dikkatle en önemlisi, gerilmeden, keyifle.
Onlardan öğrenecek o kadar çok şeyimiz var ki.
İşlerini seviyorlar. Mesleklerini (bana göre sanatlarını) icra ederken bunun her saniyesinden
zevk alıyorlar ve bunu sık sık söylüyorlar.
Araştırmaktan, kendilerini geliştirmekten, daha çok öğrenmeye çalışmaktan başka hiç bir
dertleri yok. Bunun için dünyayı dolaşmışlar, hepsi de bir veya birkaç ülkede çalışmış.
Şimdi de kendi ülkelerinde en iyiyi en güzeli sunmaya, öğretmeye uğraşıyorlar.
Özgüvenlari tam. Keyifleri yerinde. Hala araştırıyorlar. Öğrendikçe ve aktardıkça mutlu
oluyorlar. Bir yandan yüzyıllarca önceden gelen geleneksel, diğer yandan Türkiye' nin dört bir
yanından bölgesel yemekleri tüm ayrıntılarıyla tanıtır, çinilerimize, tabak çanak, örf ve
adetlerimize sahip çıkarken bir yandan da dünya mutfaklarından muhteşem örnekler sunmayı
ihmal etmiyorlar.
Tüm bunları yaparken de tatlı tatlı yarışıyorlar.
Alışageldiğimiz hırslardan, kıskançlıklardan, gürültülerden, bilgisizlikten kaynaklanan boş
konuşmalardan, görgüsüzlükten kaynaklanan gereksiz şatafattan, süsten püsten taşkınlıktan
uzak bir rekabet bu.
Bir yuva çocuğu masumiyetiyle ve bilgeliğin getirdiği tüm olgunlukla yarışıyorlar.
Bizler de çok da alışık olmadığımız bu güzelliği biraz şaşkınlıkla, büyük bir keyifle izliyoruz.
Sanırım, herkes işini bu kadar sevse ve başkalarıyla uğraşmaktan vaz geçip, tüm dikkatini
kendini sürekli geliştirmeye ve daha güzele, en güzele odaklasa yaşam hepimiz için çok daha
güzel olacak...
Hani kadın vardır, mükemmel...
Bir sürü hoş sıfatla tanımlanır.
Güzel...Akıllı...Başarılı...Seksi...Özgüveni tam...Kendine yeten...Hayranlık uyandıran...Gizemli.
Ve erişilmez...
Sanki tüm bu sahip olunanların özeti bu sihirli kelime gibiydi.
Erişilmezlik.
Ben de o yüzden belki de, hep erişilmez olmak isterdim.
Mükemmel ve erişilemeyen...
Gerçi erişilmez olmanın kaçınılmaz bir sonucu vardı.
Yalnızlık...
Ben razıydım. Bu bedeli ödemeye razıydım. Yeter ki erişilmez olaydım.
Bir sabah uyandım ve erişilmez olduğumu gördüm.
Hem de hiç uğraşmadan, yukarıda saydığım şeylerin bi gıdımına bile sahip olmadan.
Birileri bende bi cevher görmüştü zaar ve beni hem de mahkeme kararıyla erişilmez yapmıştı.
Resmen...
Havalara uçtum sevincimden. Tıpkı bir bastona sahip olmak gibi (geçici de olsa) bu dileğim de
gerçekleşmişti.
Ama yalnızlığın böylesini hiç hesaba katmamışım:((
Neyse ki yanlıştan döndüler. Sıradanlığımı anladılar.
Öyle ya. Ben kiiim, erişilmez olmak kim.
Yaşasın sıradanlık...
Galiba yavaş yavaş birleniyoruz komşular. Sabah camlar açılmaya, akşam ışıklar yanmaya
başladı bir bir.
Mahalle yeniden şenlenmeye başladı. :))
Herkeslere yeniden merhaba....
Eddie- Debie -Liz
Sonra Hayat Mecmuasında hemen her hafta boy boy resimlerini hatırlıyorum. Bazan kapakta, bazan orta sayfada yalnız ya da o dönem partneri ile tam sayfa fotoğrafları olurdu.

Tüm bu filmleri seyrederken çocuktum ve çok sonraları televizyonda yeniden izlediğimde o iki filmin Kızgın Damdaki Kedi ve Trapez olduğu hükmüne vardım.
Filmi Adana' da, Kabusu Adıyaman' da

Liz' in yine bende müthiş iz bırakan, 1959 yazında yazlık sinemada izlerken fena halde korktuğum Fillerin İntikamı (Elaphant Walk) Adana' da son izlediğimiz filmdi ve hemen o günlerde bir sonraki tayin yerimiz Adıyaman' a kısmet olmuştu fil kabuslu uykular.
TV.da Hollywood Filmleri
Yeniden CD.lerden satın alarak ya da çocuklara indirterek sahip olmaya çalıştığım hatırı sayılır bir Hollywood arşivim var ve son bir haftadır her gün Kızgın Damdaki Kedi' yi izlemek ve bloguma yazmaya niyetlenip bu teknik aksaklıklardsan dolayı ileri atıyordum. (Yengeç' sel içgüdüler, hissetmişim demek)
Seksenli yılların ikinci yarısıydı sanırım. Çalışıyorduk çünkü. HBB kanalında (yanlış hatırlamıyorsam) Hollywood filmleri gösteriliyordu fakat yayın çok kötüydü, sesler cızırtılıydı ve içimiz gittiği halde seyredemiyorduk. Sonra rahmetli ablamla benim dikkatimizi bir şey çekti. Arşivlerinde çok fazla film mi yoktu yoksa orada çalışan biri mi çok seviyordu bilmiyorum haftada en az üç gün Liz' in Paris' i Son Gördüğümde isimli filmi gösteriliyordu. Artık o kadar kanıksamıştık ki akşam işten geldiğimde telefonum çalar açar açmaz ablam "bil bakalım akşam HBB de ne var" derdi ve ben de dramatik bir biçimde "yoksa PSG mi" derdim ve gülmeye başlardık. Ya da tersi ben arardım. Bu durum aramızda iyiden iyiye eğlence konusu olmuştu o günlerde. Çok sonra düzgün seyredebildiğim bir kanalda izlediğimde çok duygusal, harikulade bir film olduğunu anladım.
Seyrettiklerim arasında beni en çok etkileyen Elizabeth Taylor filmi . Konu olarak bildik, romantik bir aşk üçgeni ama gerek süper müzikleriyle, gerek müthiş müzikal finaliyle, Liz'in güzelliği ve müthiş oyun gücüyle mükemmel bir eser. Seyredip de beğenmemenin mümkün olamayacağı filmlerden. Dostlara tavsiye olunur.
Güzel bir çocuk, güzel bir genç kız, güzel bir kadın olarak sürdürdü yaşamını. Yaşlandığı halde güzel kalabilen ( ya da öyle görünebilen) ve sinema dünyasında yaptığı her film beğenilen, özel olarak bizim yaşamımızda da çocukluğumuzdan bu güne kadar çok hoş izler bırakan, geçmişimizin gösterişli, parlak yıldızı, o hep bildiğimiz Liz' di.
Nurlar içinde yatsın...
Gökten yedi tane siyah gül düştü.
Birincisi, dün kocası tarafından kurşunlanan,
ikincisi, karda yollar kapandığı için hastaneye ulaşamayıp karnındaki çocuğunu kaybeden,
üçüncüsü, gece mesaisinde patronunun tecavüzüne uğrayan tekstil işçisi kadının,
dördüncüsü polisten tekme yiyen kadının,
beşincisi, çaresizlik yüzünden evladını yuvaya bırakmak zorunda kalan kadının,
altıncısı, hamile kaldığı için işine son verilen kadının,
yedincisi sırtında ve dizinin dibinde bebesi ile tarlada çapa sallayan kadının
başına .....
Bu masal hiç bitmez....
MARMARA'DA SEL
Yük Minibüsünden İnmeye Çalışan Yedi Kadın İşçi Boğularak Öldü
İstanbul, Bağcılar'da servis minibüsünden inerken sel sularına kapılan yedi kadın işçi hayatını kaybetti. İşçileri taşıyan servisin yük taşımaya yarayan kapalı kasa minibüs olduğu ortaya çıktı.
2011 yılında, sadece Ocak ayında 17 kadın töre ve namus gerekçesiyle öldürülmüş. İnanılır, kabul edilir gibi değil.
Ama biz galiba sadece sel yüzünden, cahil, insanlıktan uzak, cani ruhlu, gözünü para bürümüş insanların akılalmaz ihmali nedeniyle, içine eşya gibi tıkıldıkları, kapıları içerden açılamayan pis bir minibüsün içinde ekmek parası peşinde yedi zavallı kadının feci ölümünü, bu ölümün insanın kanını donduran anlamsızlığını, boşu boşunalığını asla unutmayacağız.
Onlar bulundukları yerden şaşkın ve mahzun izlerken, sıcak odamda masamın başında oturmuş "Dünya Kadınlar günümüz kutlu olsun" demek bile abes geliyor bana...
Gecelerden bir gece. Saat gece yarısını geçeli çok olmuş. Yün bir bez parçasıyla sarılı boynumun üzerindeki baş yastıkta kendine yer bulamıyor. Boynum boğazım kaskatı. Ensemde dayanılmaz bir ağrı. O saatte uyanık kalan herkes gibi yalnızım ve televizyondan medet umuyorum. Bir şey . Allahım, beni oyalayacak, ağrımı bir az olsun unutturacak bir şey. Bir ses. Ağrımı arttırmayacak, sinirlerimi bozmayacak bir ses. Bir şey seyretmem imkansız çünkü. Ama işittiğim sadece gürültü. Hızlı hızlı kanalları geçiyorum. Ta ki eskilerden çook eskilerden tanıdığım o yumuşacık kadife gibi ama yorgun ve hüzünlü sesi duyana kadar. Önce inanamıyorum geri dönüp bu sefer bakıyorum ekrana. Geçkin, hüzünlü, güzel bir esmer kadın söylüyor tek bir gitar eşliğinde. Tüm dikkatimle dinliyorum evet o. Sesi hiç de değişmemiş. Amalia Rodrigues. Başımı yastığa bırakıp gözümü kapıyor ve kendimi mis gibi bir fadoya bırakıyorum. Ve ardından gelen diğerlerine. Arada bir bakıyorum ekrana, ağrılarımım izin verdiği kadarıyla. Bazıları ağlıyor söylerken. Arada çok hoş dans gösterileri de eşlik ediyor. Fadolarla ilgili bir belgesel muhtemelen.
Amalia Rodrigues ve "Come que Voz."
70 lerin başında gençliğimin en keyifli olması gereken zamanda, nasıl girmişse girmiş evimize. Lise yılları bitmiş ama mezun olamamışım. Ablam ağabeyim çalışıyor. Kızkardeşim okula gidiyor. Bütün günüm yalnız. Koyuyorum pikaba, uzanıyorum kanepeye, kapatıyorum gözlerimi. Yanık gür sesiyle arkası arkasına seslendiriyor şarkılarını. Uzun çalara ismini veren "Com que Voz", "Meu Amor", "Gaivota" hatırladıklarım ve diğerleri. Kulağıma bile uğramadan doğrudan ruhuma, yüreğime işleyen, yakan, kavuran şarkılar. Hüzün veren, acı veren ezgiler.
Çok sonraları, fadolar hakkında daha çok bilgi sahibi olunca anladım ki bu halk müziği türünün çıkış noktası olan "hüzün", tıpkı bunalımlı şair Baudelaire' in ben liseye yeni başlamışken eski bir kitabın arasından önüme düşüveren takvim yaprağındaki "İçe Kapanış" ı ile başlayan şiir serüveninde olduğu gibi, gençliğimin dinamizmini keyifini bir miktar silip süpürmüş, tercihlerim, seçimlerim o yaşlarda gönüllü olarak "hüzün" den yana olmuş.
Söyleyenini hatırlayamadığım, aklıma takılıp kalmış bir söz var.
" Vay benim çileli başım, l8 yaşım ."
Gençlik sanıldığı kadar güzel bir çağ değil belki de.
Ya da biz kıymetini bilemedik...
Sevgiyle....
Dün keyifle üçüncü yılımı kutlamış, blogumun beni nasıl mutlu ettiğini , emeklilik günlerimi nasıl keyifli bir hale dönüştürdüğünü, geçmişi ve bu günü bir yerlere not ederek hiç bir şey hatırlayamayacağım günler için nasıl zevkle stokladığımı....
Çeşitli yaşlardan edindiğim yeni dostlarla bir çok güzelliği nasıl zevkle paylaştığımı, mesafelerin,sevgi konusunda hiç de engel teşkil etmediğini, insanların yanyana ve gözgöze gelmeden de birbirlerine sarılabileceğini idrak etmenin nasıl güzel bir şey olduğunu...
Bu blogu açmamın gerçek sebebi ( başlangıçta) çok sevdiğim Tagore ' umun naif sevgi, insan ve de özellikle de çocukla ilgili güzelim yazılarını otantik resimlerle bezeyerek mümkün olduğunca herkesin beğenisine sunma çabalarımı, bunu yaparken duyduğum zevki...
Tüm bunları düşündükçe,
bu güne kadar yaptıklarımın yokolma,
ve bir daha bunları hiç yapamayacak olma ihtimali karşısında hissettiğim
şaşkınlığı
hayal kırıklığını
üzüntüyü
ve
en çok da
öfkeyi
ifade edecek sözcük bulamıyorum.
Bulabilseydim yazabilir miydim ondan şüphe duyuyorum.
Bunun için de utanıyorum.
Ama kendimden değil.
Bana bunu hissettirenlerden.
Bu Blogda Ara
Contributors
Blog Listem
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Merhaba,6 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum9 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
Merhaba demeye geldim...10 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
TAŞINDIM...13 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
İzleyiciler
Yazı Arşivi
-
►
20
(5)
- ► Eylül 2020 (1)
- ► Ağustos 2020 (3)
- ► Temmuz 2020 (1)
-
►
17
(4)
- ► Nisan 2017 (1)
- ► Şubat 2017 (1)
-
►
16
(1)
- ► Şubat 2016 (1)
-
►
15
(1)
- ► Ağustos 2015 (1)
-
►
14
(16)
- ► Aralık 2014 (1)
- ► Eylül 2014 (2)
- ► Ağustos 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (2)
- ► Nisan 2014 (4)
- ► Şubat 2014 (1)
-
►
13
(44)
- ► Aralık 2013 (3)
- ► Kasım 2013 (3)
- ► Eylül 2013 (6)
- ► Ağustos 2013 (3)
- ► Temmuz 2013 (1)
- ► Haziran 2013 (1)
- ► Mayıs 2013 (3)
- ► Nisan 2013 (7)
- ► Şubat 2013 (3)
-
►
12
(96)
- ► Aralık 2012 (2)
- ► Kasım 2012 (4)
- ► Eylül 2012 (16)
- ► Ağustos 2012 (7)
- ► Temmuz 2012 (5)
- ► Haziran 2012 (8)
- ► Mayıs 2012 (10)
- ► Nisan 2012 (14)
- ► Şubat 2012 (8)
-
▼
11
(179)
- ► Aralık 2011 (19)
- ► Kasım 2011 (38)
- ► Eylül 2011 (14)
- ► Ağustos 2011 (17)
- ► Temmuz 2011 (8)
- ► Haziran 2011 (14)
- ► Mayıs 2011 (11)
- ► Nisan 2011 (9)
- ► Şubat 2011 (10)
-
►
10
(152)
- ► Aralık 2010 (12)
- ► Kasım 2010 (12)
- ► Eylül 2010 (9)
- ► Ağustos 2010 (12)
- ► Temmuz 2010 (7)
- ► Haziran 2010 (12)
- ► Mayıs 2010 (11)
- ► Nisan 2010 (17)
- ► Şubat 2010 (11)
-
►
09
(186)
- ► Aralık 2009 (22)
- ► Kasım 2009 (22)
- ► Eylül 2009 (17)
- ► Ağustos 2009 (24)
- ► Temmuz 2009 (19)
- ► Haziran 2009 (20)
- ► Mayıs 2009 (20)
- ► Nisan 2009 (8)
- ► Şubat 2009 (5)
Müzik
Popüler Yazılar
-
KADİM DOSTLAR Önce beni sık sık evinde ağırlayan 35 yıllık dostumla keyifli bir fotoğrafla başlayalım. Blogger dostlarım onu daha önce bahse...
-
bilmem hatırlar mısın bir liseli kız vardı bir liseli esmer kız gözleri yıldız yıldız saçları gece gibi simsiyah dökül...
-
Sayın Haykırış, Yok etmeye çalışmak yerine varlığımızı işaret ettiğiniz, düşmanlık yerine dostluk gösterdiğiniz, kara çalmak yerine üzerimiz...
-
Akşam masamı toparlarken gözüme kutunun içinde birikmiş not kağıtlarım ilişti. Duyduğum, gördüğüm ilginç şeylere dair ipucu cümlecikler. Ç...
-
Yeni yılda Tüm zorlıklar karşısında çetin ceviz olacağıma.... Fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerle kendimi üzmey...
-
Onlar bağırışıyor. Döğüşüyorlar, şüphe ediyor ve yeise düşüyorlar; boğuşma ve çekişmelerinin sonunu bulacağa benzemezler. Senin hayatın, saf...
-
Ey dünya! Ebedi olarak yaşıyorsun Mevsimlerin tepsilerinden Çiçekler ve yapraklar Yolunun üzerine Dökülüyorlar. ...
Etiketler
- 2010
- 2011
- 27 mayıs İhtilali
- 7 numara
- ABD
- abla
- acemilik
- açlik
- Adıyaman
- afet
- ağabey
- ağaç
- Ağustosta Rapsodi
- aile
- akraba
- akrostiş
- akşam
- Albatros
- alış-veriş
- alışkanlık
- alışveriş
- alışveriş tutkusu
- Ali Muhittin Hacı Bekir
- Alphonse de Lamartine
- amatörlük
- anı
- anılar
- anılar...
- anlaşma
- anlayış
- anma
- anne
- anneanne
- anneler günü
- Antalya
- apartman hayatı
- arayış
- arıza
- Arka Pencere
- arkadaş
- armağan
- aşı
- aşk
- aşure
- Atatürk
- ateş böceği
- atom bombası
- Attila İlhan
- ATV
- ATV şarkı
- Avustralya Açık Tenis
- ayaz
- ayrılık
- aziz nesin
- B.Necatigil
- baba
- Babalar Günü
- bahar
- bahçe
- balkon
- banka
- Barbra streısand
- barış
- başarı
- başlangıç
- Baudelaire
- Bauelaire
- Bayrak
- bayram
- Beatles
- bebek
- bekir sıtkı erdoğan
- beklentiler
- BEN
- beste
- beşiktaş
- Betty Smith
- beyaz dizi
- beyaz diziler
- beyaz roman
- Bhagavatgita
- bilgisayar
- Bir genç kız Yetişiyor
- Bir sarkısın sen
- Bir Şarkısın Sen
- birlik ve beraberlik
- birliktelik
- bitki
- biyografi
- blog
- blogger
- börek
- Buddha
- bugün
- bulmaca
- buluşma
- buzdolabı
- Bülent Ecevit
- Cahit Sıtkı Tarancı
- can yücel
- Capra
- cehalet
- centilmen
- cesaret
- cevaplar
- cezerye
- cinayet
- cocuk
- cocuk.
- cocukluk
- Cronin
- Cumhuriyet
- Cüneyt Gökçer
- çalışma hayatı
- çaresizlik
- çay
- Çığlık
- çınar
- çiçek
- çiçekler
- çiğ
- çocuk
- çocuklar
- çocukluk
- çöp
- dalgınlık
- Daltonlar
- damat
- Damdaki Kemancı
- dans
- davetiye
- dayak
- dedikodu
- Defne Joy Foster
- demirhindi
- deneyimler
- deniz
- deprem
- dergi
- destan
- dilek
- dilekler
- dinlenme
- disko kralı
- diyet
- dizi
- doğa
- doğallık
- doğum günü
- dolap
- Doris Day
- dost
- dostluk
- dostluk.
- dostlulk
- duygular
- düğün
- dül dül
- dünya
- dünya kadınlar günü
- Dünya Prematüre Günü
- düşmanlık
- düşünceler
- düşünceler.
- Ecevit
- edebiyat
- Edgar Allan Poe
- Ekim
- Ekrem Bora
- Elazığ depremi
- emek
- emekli
- eminönü
- Emirgân
- Engelliler
- ephraim kishon
- erişkin
- erişlilmezlik
- erkek
- eski yıl
- eşek
- eşyalar
- etiket metiket yok
- Etkinlik
- eve dönüş
- evlat
- Ey Aşk Nerdesin
- eylül
- ezan
- Ezel
- Fakir Baykurt
- fal
- fanatizm
- Farrah Fawcett
- fasulye
- felaket
- felsefe
- fenerbahçe
- fırtına
- Fikret Otyam
- film
- filozof
- final
- Firari
- firuze
- fono
- formüller
- fotoğraf
- Frank Sinatra
- Futbol
- gazanfer özcan
- gece
- geçim
- Geçmiş
- geçmişten şarkılar
- gelecek
- gelin
- genç kız
- gençlik
- gerçek
- geyik
- gezi
- gezinti
- giden sene
- Gitanjali
- giysiler
- Govinda
- gökkuşağı
- göl
- gönülçelen
- gösteri
- göze çarpmayan debdebe
- gözyaşı
- Grace Kelly
- grizu
- gül
- Gülümse
- gün batımı
- güncel
- güneş
- Güneydoğudan öyküler-Önce vatan
- Günlük yaşam
- güven
- güz
- güzellik
- güzellikler
- haber
- haberler
- Hacer Buluş
- Hacivat
- hafta sonu
- hak
- hala
- harika çocuklar
- hasta
- hastalık
- hayal kırıklığı
- Hayali Küçük Ali
- hayaller
- hayat
- hayvan
- hayvanlar
- hayvanlar alemi
- hazan
- hediye
- Herman Hesse
- hiciv
- Hindistan
- Hiroşima
- Hitchcock
- hobby
- Hollywood
- hoptirinam
- hoşgörü
- hoşluklar
- http://www.blogger.com/img/blank.gif
- huzur
- hüsran
- hüzün
- ıhlamur ağacı
- ışık
- ibadet sohbet
- içimizdeki çocuk
- içtenlik
- iftar
- ihmal
- İhsan Varol
- ikiyüzlülük
- ikram
- ilaç
- ilginç şeyler
- ilişki
- ilkbahar
- ilkokul
- İlkokul şiiri
- İnci Ertuğrul
- İngilizce
- insafsızlkık
- insan
- insan halleri
- insan olmak
- insanlık
- intikam
- İslamiyet
- istanbul
- isyan
- İş Bankası
- işçi
- iyilik
- Jacques Brel
- James Stewart
- Japonya
- Jean Moreas
- Jim Reeves
- kabuk
- kadın
- kadınlar
- kahvaltı
- kahve
- kalıplar
- kalite
- Kamer Genç
- kan verme
- Kandil
- kaplumbağa
- kar
- Karagöz
- karanfil
- karanlık
- kardeş
- karışık duygu ve düşünceler
- karmaşa
- katiam
- kavafis
- kayıp
- Kayserispor
- keder
- kedi
- kediler
- Kelime oyunu
- Kemal Burkay
- kerpiç
- keşke
- keyif
- kıskançlık
- kış
- kız kardeş
- kızkardeş
- Kim Novak
- kiracı
- kishon
- kişisel
- kitap
- koka kola
- kolbastı
- komedi
- komik
- komşu
- komşuluk
- konser
- konut
- korku
- Korolar çarpışoyor
- koşullu refleks
- köpek
- kuaför
- kupa
- Kurban Bayramı
- kuyruk-bilim
- kültürel mozaik
- Lale
- latife hanım
- lezzet
- lisan
- lise
- Liz Taylor
- maneviyat
- manzara
- Marsel İlhan
- masal
- masumiyet
- maymun
- mazi
- meclis
- medya
- Mehmet Topuz
- mektup
- merasim
- Mevlana
- mevsimler
- Meyva Zamanı
- Michael Jackson
- mim
- misafir
- misafirlik
- Misak- ı milli
- mizah
- Montaigne deneme
- moral
- Mr. Smith
- muhabbet
- Muhabbet Kralı
- Muhammed
- muhasebe
- Murathan Mungan
- mutfak
- Mutfak şarkıları
- mutluluk
- Müge Anlı
- müzik
- müzik nostalji
- Nagazaki
- Nazım Hikmet
- nefret
- nekahat
- Nirvana
- Nisan
- Nişan töreni
- Noktürn.
- nostalji
- okan bayülgen
- olay
- olgunluk
- on line alışveriş
- ordan burdan
- Orhan Kemal
- Orhan Veli
- orman
- oruç
- otobüs
- otokontrol
- oyun
- ozan
- ödül
- öfke
- öğrenci
- öğretmen
- Öğretmenler günü
- ölüm
- ölüm yıldönümü
- ömür
- öykü
- Öykü Atölyesi
- özgüven
- özlem
- Paçoz
- Paçoz..
- Paris
- pasta
- paylaşım
- paylaşmak
- pazar
- pazar alışverişi
- pazar günü
- Pazar sohbeti
- pembe dizi
- pencere
- Piknik
- pişmanlık
- plan ve programlar
- planlar
- plasebo
- Platters
- polis
- popülizm
- program
- programlar
- radyasyon
- radyo
- Ramazan
- Ramazan davulu
- Red kit
- reklamlar
- resim
- resmi bayramlar
- Reşid Behbudov
- Rilke
- rin tin tin
- Roland Garros
- roman
- romantik
- romantizm
- röportaj
- ruh yorgunluğu
- ruhat mengi
- rüya
- saat
- sabah
- sadakat
- Sadettin Kaynak
- safiyet
- Sağanak
- sağlık
- sahur
- Samana
- samimiyet
- sanal
- sanat
- sanatçı
- sanatkar
- Saroyan
- Satürn
- schumann
- sebze
- seçkin
- seçme saçma sohbetler
- sel
- Selimpaşa
- Selmi Andak
- sergi
- sevdiğim şeyler
- sevgi
- sevgi soysal
- sevgili
- sevgililer günü
- sevinç
- seyahat
- seyirlik
- Seyyare
- Shakespeare
- Show TV
- sıcak
- sıkma
- sıradanlık
- Sidarta
- Sigara
- simit
- sinema
- sipariş
- sis
- soğuk
- sohbet
- sonbahar
- soru
- sorular
- spiker
- star
- still life
- su yücel
- suikast
- şablonlar
- şafak
- şans
- şarap
- şarkı
- şaşkınlık
- şeker
- Şeker Bayramı
- şerbet
- şermin
- şiddet
- şiir
- şikayet
- tabak
- tabletler
- tagore
- tanışma
- tansiyon
- tantuni
- tarif
- tartışma
- taşınma
- tatil
- tedavi
- teknoloji
- telaş
- telefon
- televizyon
- temizlik
- tenis
- tenis turnuvası
- terlik
- tevfik fikret
- Tırpan
- tiyatro sahne
- tokat
- toplantı
- Tövbeler Tövbesi.
- Transfer
- tren
- TRT
- TSM
- Ttv
- Tuna Huş
- tutsak
- tuvalet
- tüketim
- Tülin Oral
- Türkan Saylan
- türkü
- TV
- Uğur Mumcu
- umut
- unutma
- uyku
- Üç Hür El
- ülke meseleleri
- ümit
- üretmek
- ütü
- vahşet
- vakit
- Vasuveda
- vatan
- William Holden
- William Wordsworth
- Wimbledon
- yağlıboya resim
- yağmur
- yalnızlık
- yaprak
- yarışma
- yaşam
- yaşlılık
- yatak
- yaz
- yeğen
- yeğenlerim
- yeme-içme
- yemek
- yemekteyiz
- yeni yıl
- yeni yıl kartları
- yesterday
- yıl dönümü
- yılbaşı
- yıldız
- yıldönümü
- yoksulluk
- yol
- yolculuk
- yolculuk.
- yorgünluk
- Young at Heart
- yönetici
- yün
- yürüyüş
- zaman
- Zeki Müren