Amalia, Baudelaire ve gençliğim  

Posted by Asuman Yelen in ,

Portekiz, 1920-1999


Gecelerden bir gece. Saat gece yarısını geçeli çok olmuş. Yün bir bez parçasıyla sarılı boynumun üzerindeki baş yastıkta kendine yer bulamıyor. Boynum boğazım kaskatı. Ensemde dayanılmaz bir ağrı. O saatte uyanık kalan herkes gibi yalnızım ve televizyondan medet umuyorum. Bir şey . Allahım, beni oyalayacak, ağrımı bir az olsun unutturacak bir şey. Bir ses. Ağrımı arttırmayacak, sinirlerimi bozmayacak bir ses. Bir şey seyretmem imkansız çünkü. Ama işittiğim sadece gürültü. Hızlı hızlı kanalları geçiyorum. Ta ki eskilerden çook eskilerden tanıdığım o yumuşacık kadife gibi ama yorgun ve hüzünlü sesi duyana kadar. Önce inanamıyorum geri dönüp bu sefer bakıyorum ekrana. Geçkin, hüzünlü, güzel bir esmer kadın söylüyor tek bir gitar eşliğinde. Tüm dikkatimle dinliyorum evet o. Sesi hiç de değişmemiş. Amalia Rodrigues. Başımı yastığa bırakıp gözümü kapıyor ve kendimi mis gibi bir fadoya bırakıyorum. Ve ardından gelen diğerlerine. Arada bir bakıyorum ekrana, ağrılarımım izin verdiği kadarıyla. Bazıları ağlıyor söylerken. Arada çok hoş dans gösterileri de eşlik ediyor. Fadolarla ilgili bir belgesel muhtemelen.

Amalia Rodrigues ve "Come que Voz."










70 lerin başında gençliğimin en keyifli olması gereken zamanda, nasıl girmişse girmiş evimize. Lise yılları bitmiş ama mezun olamamışım. Ablam ağabeyim çalışıyor. Kızkardeşim okula gidiyor. Bütün günüm yalnız. Koyuyorum pikaba, uzanıyorum kanepeye, kapatıyorum gözlerimi. Yanık gür sesiyle arkası arkasına seslendiriyor şarkılarını. Uzun çalara ismini veren "Com que Voz", "Meu Amor", "Gaivota" hatırladıklarım ve diğerleri. Kulağıma bile uğramadan doğrudan ruhuma, yüreğime işleyen, yakan, kavuran şarkılar. Hüzün veren, acı veren ezgiler.

Çok sonraları, fadolar hakkında daha çok bilgi sahibi olunca anladım ki bu halk müziği türünün çıkış noktası olan "hüzün", tıpkı bunalımlı şair Baudelaire' in ben liseye yeni başlamışken eski bir kitabın arasından önüme düşüveren takvim yaprağındaki "İçe Kapanış" ı ile başlayan şiir serüveninde olduğu gibi, gençliğimin dinamizmini keyifini bir miktar silip süpürmüş, tercihlerim, seçimlerim o yaşlarda gönüllü olarak "hüzün" den yana olmuş.

Söyleyenini hatırlayamadığım, aklıma takılıp kalmış bir söz var.

" Vay benim çileli başım, l8 yaşım ."

Gençlik sanıldığı kadar güzel bir çağ değil belki de.

Ya da biz kıymetini bilemedik...




Sevgiyle....

This entry was posted on 6.03.2011 at Pazar, Mart 06, 2011 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

Asumancım,yazını okuduktan sonra bir fado dinlemek için sabırsızlandım..
Gençlik ne garip bir şey değil mi? bizim zamanımızda melankoli çok yaygındı...sanırım sen de öyle bir dönemdeydin...
Boyun ağrısı, ense kökünden gelen ağrı insanı depresyona sokacak kadar kötüdür. Umarım şimdi çok daha iyisindir

6 Mart 2011 10:37

Fado Portekiz halk şarkıları ile tanışmam benim çocukluktan gençkızlığa geçtiğim yıllardan beri tutkum olan TRT radyo3 ile oldu. Her çarşamba yayınlanan Fado programı sonra pazar günlerine alındı.Şimdi tekrar sana saatini söylemek için baktım yayın akışında bulamadım kaldırılmış. Nedir bu tarumar. Herşeyi değiştirmek isteyen zihniyet. İsyan ediyorum. Oysa ne kadar güzel anlatıyor fadolar içindeki isyanı insanın aşkın, ızdırabın, aldatmanın, acının ruha hissettirdiğini. Dinlemesi beni de çok çok mutlu eder. Şimdi nasılsın. Umarım daha iyi hissediyorsundur kendini.Sevgilerle.

6 Mart 2011 10:48

Gençken ardı ardına yaşadığın kayıpların etkisi olmasın hüzün ağırlıklı olmasında? Neyse yine de kalsın gençlikte hüzünler geri gelmesin.
Sözkonusu fado belgeselini bir festivalin son günü sinemada izlemiştim. Daha doğrusu izleyememiştim. Son derece yorgun ve uykusuz bir gecenin ardından arkadaşın ısrarıyla sabah 11 gösterimine girmiştik ve ben boş olan ikili, arkaya yatan koltuklardan birine oturmuştum. Bir filmin başlangıcındaki fadonun başını hatırlıyorum bir de film biterkenki son fadonun sonunu. Arası enfes bir uyku. Lakin uyanıp mahmur gözlerle arkama baktığımda hem utanmış hem de acaba horladım mı diye endişelenmiştim. Zira tam arkamda Serra Yılmaz oturuyordu ve maviş gözleriyle gülerek bana bakıyordu:)))

6 Mart 2011 11:46

Youtube a Amalia Rodrigues yazdım dinliyorum mutlu mutlu. Sağlığın en kısa zamanda düzelir inşallah.Sevgiler.

6 Mart 2011 14:17

Lale' cim, bu gün, şu an itibariyle çok şükür iyiyim. Bu sürekli bahar havası benim bahar sıkıntılarımı kronikleştiedi adeta. Sana tavsiyem, Amalia' yı tıkla, çalan her ne olursa olsun bayılacaksın. Söylediğin gibi,bizim nesil epey duygusaldı. Ama keyifli günlerimiz de çoktu. Gençlik halleri işte...

6 Mart 2011 14:26

Bu gün iyiyim Sevgili Defne. Bak radyoda sürekli fado programı olduğunu hiç bilmiyordum. Düzenli caz parçaları dinlerdim ama fadoyu şimdi senden duydum.
Fadonun çıkış noktası, sefere çıkan balıkçıların geride kalan eşlerinin duyguları imiş. Sevgi, özlem, isyan dediğin gibi. Tek gitar, duygulu bir ses, insanı dinlendiriyor. Sende de olduğu gibi ergenlikte daha da çok duygusallaşıyor insan dinlerken.
SEvgiler canım....

6 Mart 2011 14:33

Leylak' cım tabii çok haklısın. O hep vardı. Beni çalışmak kurtardı. İnsanoğlu çok güçlü. Her şeyi yoluna koymasını becerebiliyor. Hüzün de yaşamımda olması gerektiği kadar kaldı.
Senin fado deneyimin çok aksi olmuş.
Eminim Serra Yılmaz yerine bir başkası olsaydı "madem horul horul uyuyacaktın niçin geldin" bakışı atardı. Ama o aşmış, herşeyi hoşgörmeye hazır tavrını orada da bırakmamış.
Eminim aslında seviyorsundur fadoları. Senin müzik zevkini biliyorum çünkü.

6 Mart 2011 14:42

Ne güzeller değil mi Hüznün tadı?
Çok teşekkür ederim arkadaşım. Daha iyiyim. Mevsim normale dönerse daha da iyi olacağımdan eminim.
Sevgiyle kal...

6 Mart 2011 14:45

İyileştin umarım .
Biraz dinleyeyim ben de youtubeda.İyi gelecek böyle kanlı bir haftanın ilk iş günü akşamına.

7 Mart 2011 18:25

Sağol Sis' cim. İyiyim. Sana garanti veririm. Çok yatıştırıcı dinlendirici şarkılar.

7 Mart 2011 19:53

Hüznü seviyorum,veya hüzün beni seviyor..
bilmiyorum....

8 Mart 2011 23:37

Hüzün, depresif bir durum, bir stress hali değil Ebruli. Doğal bir insan olma hali. Bence sürekli bir lay lay lom durumu biraz yapay, azıcık da kaygı verici. Duygularımızdan korkmamalıyız.

9 Mart 2011 00:04

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin