Hazan, hüzün ve huzur...  

Posted by Asuman Yelen in , ,




Dışarda şiddetli bir fırtına var...

Camların uğultusu İçerde Mary Hopkin' in duygulu sesine karışıyor.



"Those were the days, my friend


We thought they'd never end

We'd sing and dance forever and a day

We'd live the life we'd choose

We'd fight and never lose......."



Geyretkeş rüzgar, güzelim sonbaharımın tüm o gösterişli, şaşaalı renklerini önüne katıp

götürüyor. Sanki, benim umutlarımı, tüm yaşanmışlığımı, dolgunluğumu, dinginliğimi de

birlikte...


Her yıl daha da zorlaşıyor can dostum hazanımla vedalaşmak.

Tam da ruhlarımız iyice kaynaşmışken, yaralarımızı renklerimizle gizlemeyi

başarmış, ihtişamımızla, bilgeliğimizle ve capcanlı renklerimizle ilkbahara meydan okuyacak

kadar ileri gitmişken , nerden çıktı bu fırtına diyorum.


Tatlı hüzün yerini farklı bir korkuya bırakıyor.

Yanıbaşımda hafif hafif çalan güzelim şarkıların hatırlattıkları o kadar gerilerde kaldı ki...

Tüm o yaşananları tüm canlılığı ile hatırlıyor, tüm duyguları aynen hissediyor olmak,

yaklaşan ayazın hızını kesemiyor. O, buz gibi bakışları, sırtlan gülüşüyle, kucağında buzları,

eteğinda çamurlarıyla dosdoğru üzerimize geliyor.


Rüzgar camda uğulduyor. Güzelim yapraklarımı ordan oraya savuruyor. Renklerimi götürüyor.

Hazanımı, tatlı hüznümü ve huzurumu da birlikte.


Geride Louis Armstrong yumuşacık sesiyle söylüyor...


"I see trees of green, red roses too

I see them bloom for me and you

And I think to myself what a wonderful world..."




Bu şarkı bile işe yaramıyor.

Tonton şarkıcının güleç yüzünü, o geniş tebessümünü düşünüyorum. Olmuyor.


Bu gece mahsun yüzlü, derin bakışlı gencecik bir çocuğun yüzü gitmiyor gözlerimin önünden.

Ve o paramparça motosiklet...

Yarım kalan aşklar, geride bırakılan insanlar, bu vakitsiz gidiş...


Tom Jones' un "Green green grass of home " u geliyor aklıma.

Hani şu rüyasında gençliğini, evini, ilk sevgilisini görüyorken ansızın uyanıveren yalnız adamın

şarkısı...17 yaşımın şarkısı. Bulaşık yıkarken söylediğim...



"Then I awake and look around me,

At the four gray walls that surround me,

And I realize that I was only dreaming.

For there's a guard, and there's a sad old padre,

Arm in arm, we'll walk at daybreak.

Again, I'll touch the green, green grass of home...."




Rüzgar camımda ıslıklar çalıyor.

Bir yerlerde bir anne-baba, muhtemelen bir sevgili ve bir sürü dost ağlıyor...

Fırtına, can dostum Hazan' ımı, tatlı hüznümü ve beraberinde huzurumu çalıp götürüyor.

Gencecik bir delikanlının hayatıyla birlikte...

This entry was posted on 27.11.2010 at Cumartesi, Kasım 27, 2010 and is filed under , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

15 yorum

Off Asu mahvettin beni, o gence ne yandım ben de dün, sonra da 85 yaşında birinin hala kurduğu başbakanlık hayallerini dinledim. Adaletin bu mu dünya dedim durdum.
Yalnızca bu değil her türlü hislerime tercüman olmuş bu yazı ellerine sağlık canım. Yine biz bahara az kaldı diyelim ha, ruh sağlığmız şerefine:))

27 Kasım 2010 10:20

Mim konusunda bloğuma kadar gelerek açıklama yapma zahmetinde bulunduğunuz için zatalinize tekrar teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca delikanlı çağımızda dinlediğimiz vazgeçilmez nostalji rüzgârlarıyla geriye güzel bir yolculuk yaptırdınız Asuman hanım.
Engelbertleri,TomJonesları,
Elvisleri unutmamız nasıl mümkündür...Lâkin insan yaşlansa
da, bu unutulmaz eserlerde hissettiği yaşa şükredebiliyor. Üç sene önce, Altınoluk'ta Ada Hotel'in terasında, Timur Selçuk'la bu şarkılarla ailece güzel bir gece geçirmiştik.
Bu paylaşımlar için tekrar teşekkür ederim.

Dostlukla...

27 Kasım 2010 10:46

Hazan yapraklarının gidişinin ardından bembeyaz saflıkla dolu kar yazıları yazdığında bu sonbahara olan hüznünü hatırlatıcam sana Asuman Abla :)

27 Kasım 2010 12:27

Fırtına, müzik, anılar ve o çocuğun ölümü bana fazla geldi bu gece Leylakcım.
Zaman zaman hepimize olan şeyler.
Yaşanmaması mümkün değil bunların.
Yaşanıyor ve anlatılıyor, atlatılıyor.
Yok saymak geçiştirmek, sonrasında daha da zorluyor insanı. Biliyorum.
Biz yine de bu güne bakalım tabii :)))

27 Kasım 2010 15:23

Aslan Bey,
Anılar, müzikler,elimizde kalan güzel şeyler. Bazan keyifle, bazan bu gece olduğu gibi kederle, avunuyoruz onlarla.
Bu arada yaşam aynı monotonluğuyla devam edip gidiyor.
Çok teşekkürler yorumunuz için.
Sevgiyle kalın...

27 Kasım 2010 15:26

Ona hiç şüphem yok Şeniz' cim :)))
Yaşadığımız, sağlıklı olduğumuz her an, geçirdiğimiz her mevsim çok güzel.
Beni bu kadar iyi çözdüğün için sana teşekkürler ediyorum iyi niyetli, güzel yürekli arkadaşım.

27 Kasım 2010 15:31

Yanlış yazmışım, "Adalı Apart".
İyi hafta sonları dilerim.Dostlukla..

27 Kasım 2010 16:12

Sevgili Asuman,
Hazan mevsimi hüzün mevsimidir.Son gayretidir doğanın iyileşme, gençleşme çabaları.Ardından hüznü bırakıp gider.Ben seyretmedim motosikletli genci özellikle.ne kadar burkulacağımı biliyordum.Haberi altyazıda görünce kaçtım ordan.Ne çare hayat devam ediyor.Bembeyaz örtüsünü serdimi doğa ayaklarının altına, mucize geri gelir.O huzur hatırlanır.Vay ki gidene.Mevsimler devam eder, bahar yine gelir.

27 Kasım 2010 17:29

Her gün yığınla insan ölüyor Sevgili Defne. Tanıdık, tanımadık, meşhur, sıradan. Bazı zamanlar biraz daha zayıf yanımıza denk geliyor bu haberler. Daha çabuk etkileniveriyoruz.
Her gelen mevsim kendi umutlarını da getiriyor beraberinde. Yeter ki sağlıklı girelim.
Sevgiler...

27 Kasım 2010 18:44

Asucum ben de bir mimin var, yazmayı arzu edersen tabii ki...

27 Kasım 2010 21:05

Çok teşekkür ederim Leylak' cım.
Uğradım ve gördüm ki çok anlamlı bir mim.
En kısa zamanda hazırlayacağıma emin olabilirsin.

27 Kasım 2010 23:34

yarın her şey daha güzel olacak diye düşünürüm hep böyle anlarımda, o yarının gelip gelmeyeceğinden emin bile olmadan, bir umut.
ve o yarın geldiğinde her şey daha güzel olmasa bile daha hafiflemiş oluyor Allahtan ve de iyi ki.
Sevgiler...

28 Kasım 2010 00:05

Sevgi Gibi,
Tüm bunları zaman zaman hep yaşıyoruz. Bundan da korkmamak gerekiyor aynen söylediğiniz gibi.
Tam tersine arınıyor, ferahlıyor insan.
Çok teşekkür ediyor, iyi pazarlar diliyorum size...

28 Kasım 2010 01:04

1-"Those were the days, my friend?"
2-Though we've got to say good-bye
For the summer
Darling, I promise you this
I'll send you all my love
Everyday in a letter
Sealed with a kiss.
Ençok sevdiğim iki şarkı ve beni böylece geçmişe götürdün. Geçmişte anılarımızda yer eden Haydarpaşa da yandıktan sonra acaba geriye değil ileriye mi bakmamız gerekiyor gönlü buruk içi yanık insan topluluğu olarak bilemedim?Sevgilerimle.

29 Kasım 2010 08:44

Ah Sufi, Haydarpaşa' yı söyleme. Ne çok üzüldüm, korktum. Orası da yok olursa, anıların tadı mı kalır.
İleriye bakalım bakmasına da.....
Sevgiler...

29 Kasım 2010 09:44

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin