İroni  

Posted by Asuman Yelen in , , , , , ,


YAŞADIKLARIMDAN


Biraz Komik

(Arife günü kuaförde)


“Hayır Mehmet hayır. Bu değil istediğim. Ben doğal görünsün istiyorum. “

Genç kız aynanın karşısında başını sallayıp saçını bir o yana bir öbür yana savururken bir yandan da heyecanla anlatmaya devam ediyor. “Görmüyor musun kalıp gibi. Fönlü gibi duruyor. Sana en başında söyledim. Doğal görünsün istiyorum.” Mehmet kuaförlere has o yapay sırıtışıyla bir yandan uzun sarı saçları kalın fırçaya dolarken bir yandan da genç kıza cevap yetiştiriyor. “Tamam Nilay’ cım sen merak etme, bitmedi ki daha. Bu arada bu renk güzel oldu ama yani ellerime sağlık.” “Ben daha samani istemiştim biliyorsun.” Mehmet sabırlı. “Yavaş yavaş Nilay, koyudan açtık biliyorsun. Alıştıra alıştıra.” Nilay biraz daha ılımlı “ Haklısın, bu daha doğal görünüyor. N’apiym, doğallığı seviyorum. Şimdi bu buluşacağım çocuk da doğallıktan yana. İstiyorum ki sanki yeni yataktan kalkmışım da kahvaltımı yapmış, sonra hemen onunla buluşmuş gibi görüneyim.” Mehmet sabır ve anlayış küpü. Genç kızın bele kadar uzun saçlarına bir kere daha doluyor fırçayı. “Sen merak etme şekerim bana bir yarım saat daha ver, çocuk seni hayatında hiç kuaföre gitmemiş biri sanacak.” Nilay şımarık kaprisli bir bebek tavrıyla mızırdanıyor. “Uff. sıkıldım amaa. Sabahın sekizinden beri burdayıımm. Bacaklarım uyuştu oturmaktaaan. Mehmett noolur beni ikideki randevuma yetiştiirrrr.

Yanımda oturan saçı boyalı hanım başını bana doğru eğip şaşkın mırıldanıyor. “Anlamıyorum, bu hanım kız madem doğallığı seviyor, niçin sabah kalkıp kahvaltısını yapıp buluşmaya gitmiyor da bu çocuğu saatlerdir uğraştırıyor?” Gülüyoruz sonra. Galiba o sırada orada olan herkes aynı soruyu soruyor kendi kendine.


Biraz buruk


(On yıl kadar önce, resim kursunda)




Orta yaşlı kadın, yatak odasının loş ışığında, aynanın karşısında alışkın hareketlerle saçlarını fırçalamakta. Aslında bu gün bu hareketlerin ritminde bir sertlik, bir bıkkınlık var. Aynada kendiyle göz göze gelmekten kaçınıyor sanki. Hiç olmadığı kadar tedirgin ve gergin. Birden gözüne aynanın köşesine iliştirilmiş, beyaz saçlı bir kadının fotoğrafı takılıyor. Boğazına bir şeyler düğümleniyor. Bir sürü anı üşüşüyor beynine. Uzun zamandır hiç hatırlamadığı bir sürü şey. Ve uzun yıllardır, hatta bir ay önceki cenazede bile hiç yapmadığı bir şeyi yapmaya, ağlamaya başlıyor önce yavaştan, sonra sarsılarak, haykırarak ağlamaya başlıyor.

Nurdan Hn. kırk yaşlarının sonlarında. Birkaç yıldır emekli. Genç görünümlü, bakımlı, aydın ve dinamik bir hanımefendi. Çocuğu olmadığı ve yediklerine dikkat ettiği için tabii buna hareketli yaşamını da ilave edersek, hayli fit görünümlü aynı zamanda. 18 yıllık eşi de kendisi gibi emekli. Gündüzleri işlerinde güçlerinde akşamları bilgisayarlarının başlarında uyumlu iki arkadaş gibi yaşayıp gidiyorlar. Nurdan Hn. Emekli olduktan bir hafta sonra evde boş oturamayacağını anladığı için önce hemen bir resim kursuna yazılıyor. Bu arada bir yetiştirme yurdunda bir çocuğa anne oluyor. Bir spor salonunda pilatese başlıyor. Bu koşuşturmaca içerisinde yaptığı resimler sergileniyor. Bazıları satılıyor hatta. Kendisinden son derece memnun, kendisini seven ve takdir eden dostları ile birlikte mükemmele yakın bir yaşam sürüyor. Sürüyordu. O kara kapkara güne kadar. O kara günde çalan telefona, o telefondan Adana’ da yaşayan annesinin karşı komşusunun telaşlı, tiz, suçlayıcı sesini duyana kadar. O sesin verdiği kara haberi öğrenene kadar… Hiç tanımadığı o uğursuz kadının kendisini aşağılayarak verdiği ölüm haberini. Son üç yıldır ziyaretine bile gitmediği, son bir aydır sadece 2 kere telefonla aradığı yalnız yaşayan annesinin ölüm haberini.

Nurdan Hanım, artık herkesten her şeyden elini eteğini çekmiş bir vaziyette evinde, sessiz, asude bir yaşam sürdürmekte. Kumral kısa saçları kırlarla dolu. Biraz da kilolu şimdilerde. Temizliğini yardımcısı, alışverişlerini eşi yapıyor. O ise haftada sadece bir kere evden çıkıyor. Darülacezeye yaptığı düzenli ziyaretler için.

Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 28.09.2009 at Pazartesi, Eylül 28, 2009 and is filed under , , , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

12 yorum

Uff bu berberdeki kızlardan o kadar çok var ki piyasada. Bana çok itici ama karşı cinse pek çekici geliyor nedense bu tipler. Erkek cinsinin hafif salak olduğu anlamına mı geliyor acaba bu:) Aman duymasınlar:)
İkinci post hakikaten pek buruk. Okumamış sayıyorum kendimi, bir tuhaf oldum.
Öptüm seni Asumancım...

29 Eylül 2009 00:13

Yaa evet Leylak'cım.
Kız doğal görünebilmek için yarım gün
her türlu enstrümandan yararlandı. Tabii ben sadece son iki saatine tanıklık edebildim o da yetti.
Diğerinin hikayesini de kurstaki can arkadaşlardan birinden dinledim. Kadın bizim sergiye gelmişti. İlk bir sene hiç evinden çıkmamış.Güzel, sessiz, biraz farklı bir kadındı.Bu örnekler de çok maalesef. Okusan da okumasan da. Yaşam çok acımasız olabiliyor bazen.
İyi uykular canım...

29 Eylül 2009 00:36

12 yaşındaki kızlar bile çocukluktan,küçük kadınlığa geçebilmek için sılığu kuafrlerde alıyorlar.Maalesef anneleri de çanak tutuyorlar bu soytarılıklara :(

Diğer hikaye hakikatten burukmuş.Ah ile vah arasında bir yerlerde kalmamak için sağlıklarında yalnız bırakmamalıyız hiç :((

Sevgilerimle.

29 Eylül 2009 01:31

İzdüşümler,
Umarım delikanlılar bu yazıyı okurlar da kimlerle dansettiklerini anlarlar.
Diğer yazıya gelince..
Bu hanımın hikayesini dinlediğimde beni çok üzmüş, ürkütmüştü. Belki de yazmasam daha iyi olurdu.Kim bilir..
Teşekkürler, iyi geceler...

29 Eylül 2009 02:10

bu kızcağıza evde tarakla nasıl saç taranır öğreten olmamış, O da taratmaya gelmiş demek ki garibim :)
Ne demeye çalışıyor erkek arkadaşına şimdi?
Bak benim doğal halim bu, birde kuaföre gidip süslensem tam bir afet olurum mu?
hahh hah

Dün akşam tv de yaş 15 diye bir progama rastladım.
güya yaş 15.
programın adı böyle olmasa ben izleyebildiğim iki çocuğuda eh benim yaşıma yakın dır yaşı ama makyajları dahada yaşlı göstermiş derdim.
32 olmama 3 ay kaldı bu arada!!!!

Ben gittikçe anlayışımı mı yitiriyorum ne!!!
yaptığını anlamlanmdıramadığım insan sayısı gün geçtikce artıyor!!!!!

29 Eylül 2009 14:32

Sevgili e.t.
Çalışma hayatına başladıktan sonra ben de düzenli olarak kuaföre gittim.
Buna karşı da değilim. Bu posta ironi adı vermemin sebebi, birinci parçada
doğal olmak için boya dan föne doğallıktan uzaklaştıran her türlü yola baş vurulması, ikincisinde de mükemmel bir hayat kurmak isterken (ki buna kimsesiz bir kız çocuğuna bakmak da dahil) uzakta ve yalnız bir annenin unutulması.
Doğruyu ve yanlışı en güzel ayırdedebilecek bir yaştasın tabii ki. Söylediğin çok doğru. Saçmalayan insanların sayısı giderek artmakta.
Sevgiler...

29 Eylül 2009 17:24

Niye uğraştırır ki berberi?Yataktan kalksın gitsin işte:)
İkinci hikaye çok acı:(keşke, keşkelerimiz az olsa hayatta. Sevdiklerimizin değerini yaşıyorken anlasak,İş işten geçince bu kadar acı çekmemek için...

Sevgilerle

30 Eylül 2009 00:13

Hoşgeldin Çınar' cım
Önce hayırlı olsun oğlunun okulu. Umarım çok mutlu ve başarılı olur.
Bu arada Allah kavuştursun göz açıp kapayana kadar bitsin ayrılığınız inşallah.Arkadaşlardan biliyorum. Sanki dün gibi gözleri dola dola yurtlarına yerleştirdikleri günler. Çoğu mezun olup geldi bile. Emin ol yalnız ben değil anneleri de şaşırdı bu işe.
İyi geceler...

30 Eylül 2009 00:37

Asuman ablacım kuaföre gitmeye karşı olduğumdan değil,
kızcağız diyormuşya yataktan kalkıp gelmişim gibi olsun diye,
demkki diyorum kendi saçını taramayı bilmiyor :)
sevgiler....

30 Eylül 2009 11:59

e.t.
Canım ben senin neyi kasdettiğini anladım. İçin rahat olsun. Hassasiyetin için teşekkür ederim.
Sevgiler...

30 Eylül 2009 12:15

Kuaförlerde geçen zamana acırım.Özellikle bu tarz şımarık diyaloglara tahammülüm pek yok.
Sıra beklemek olmasa sık gitmek istediğim bir yer ama şimdilerde yolunu bile unuttum..
İkinci örnekteki kadının dramı iç yakıyor.
Her ne kadar günün birinde bunun başına geleceğini biliyor olsa da gerçekleştiği zaman böyle işte.Arada aklımıza hayatın bu türlü gerçeklerini getirip önlem almalıyız ki bu kadar çarpmasın..
Çok mu zordu emekli bir bayanın yalnız yaşayan annesini ziyaret etmesi ya da onu yanına alması..Şimdi düşünsün dursun bakalım :(
Yazan ellerine sağlık Asucum..
Sevgiler..

1 Ekim 2009 12:59

Kuaföre ben de artık önemli toplantılar öncesinde ya da saçımın boyunu düzelttirmem gerektiği zaman gidiyorum. Çalışırken her hafta hatta bazan haftada iki kere giderdim. Çalıştığı yere bakımsız gidemiyor insan.Ben de kendi saçına fön çekemeyenlerdenim.
Diğer hikaye gerçekten buruk ama belki okuyanları biraz düşünmeye davet eder diyorum. Tabii bu amaçla yazmamıştım ama.(haddim değil çünkü)
Sevgiler Zeugma'cığım ve teşekkürler...

1 Ekim 2009 13:28

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin