Kişi, yaşamını sürdürürken, yaşayıp bitirdiği her senenin içinde, birkaç “asla” ve “katiyen” sözcüğü bırakıp geçiyor. Söylemek istediğim, bir yandan seçicilik artarken, diğer yandan da esneklik artıyor. At gözlüğünüzü atıyor, siyah ve beyazların yanına grileri de ilave ediyorsunuz. Sonra durup bir bakıyorsunuz ki dört bir yanınız gri. Beyaz hiç kalmamış gibi, siyah, tüm gücüyle varlığını koruyor. Yaşanmışlık , niteliksel ve niceliksel olarak arttıkça, kişiler, olaylar, beklentiler konusunda, sakin, esnek ve ihtiyatlı bir yaklaşım, sizi her türlü hayal kırıklığı ve pişmanlıktan uzak tutuyor.
Bu kadar felsefi bir giriş ne için dersiniz?
Sadece bir televizyon dizisini anlatmak üzere oturdum koltuğuma. Yukarıda yazdığım tüm aforizmalar, televizyon konusundaki yaklaşımım için de geçerli de ondan. (Tabii belki bu arada gelinler de nasibini alırsa sevinirim:)))
Ayağım yüzünden tam bir yıldır eve adeta bağlandığım için, (eskisinden daha) iyi bir kitap okuyucusu, iyi bir müzik dinleyicisi ve tabii ki, iyi bir TV izleyicisiyim. Çok fazla kanal var zaten. Buna bir de Digitürk’ ü ilave edecek olursak, istendiği zaman seyredilecek bir şey her zaman bulunabiliyor. İlişkilendirirsek, televizyonda da yoğun bir gri hakimiyeti var. Ne haberler, ne diziler, ne yarışmalar insanı kesinlikle tatmin edecek gibi değil. Tabii ki siyahlarım var. Örneğin Aşk-ı Memnu, Şehrazat, tahammül edemediğim diziler. Seyrettiğim, arada bir bölümünü kaçırınca üzülmediğim diziler var. Yol Arkadaşım, gibi beğenerek izlediğim diziler de var. Siyaha bir örnek de evlilik programları. Son zamanlarda yemek programları da siyaha dönüştü benim gözümde. Kadın programı için tek beyaz örneğim (artık yok) İnci Ertğrul’ unki idi. Sunucusu, zarif ve insancıl yaklaşımı ve hassas kişiliği ile beni ekrana bağlardı.
Tüm bunların arasında, çok eskilerden bir dizi, yeniden yayında. "7 Numara". Kim bilir bu kaçıncı seyredişim olacak. TRT I de sabah erken bir saatte yayınlanıyor. Çok geç yatmama ve kim bilir önceden kaç kere seyretmiş olmama rağmen, beni biyolojik saatim uyandırıyor. (Beynim, bu diziyi yeniden seyretme isteğimi algıladığından her halde).
7 Numara, benim beyaz renkli dizim. Samimi, gerçek, bizden. Güzel senaryo, güzel yönetim, güzel oyuncular. İnsan yüreğiyle seyrediyor. Hem duygulanıyor, hem eğleniyorsunuz seyrederken. Doğal, saf ve temiz insanların bozulmamış insanların öyküsü. Size güzel şeyler hissettiriyor. Kalbinizi sevgiyle ümitle dolduruyor. Kendimizi yeniden sorgulamamızı sağlıyor. Bunu da son derece iddiasız ve naif bir biçimde ve hatta güldürerek yapıyor.
Oya Yüce- Sadullah Celen ikilisini ve tüm oyuncularını kutluyorum.
Bu arada aynı ekibin çektiği, hem beğenerek ve hem de reyting yapamayıp kaldırılacağından korkarak izlediğim (ve kaldırılan) “Kısa Devre” isimli diziyi de anmadan geçemeyeceğim…
Herkese sevgiler…