Tuhaf Bir Düğün - 2  

Posted by Asuman Yelen in , , ,

Kaynaş(ama)ma


Nihayet kahvaltı sofrasındayız.

Ayağı kırık bir taburenin üstünde sürekli sallanıyorum. Sanki hala otobüsteyim ve bu bana fena halde uykusuzluğumu hatırlatıyor. Kendimle ilgili yeni bir şey keşfediyorum bu arada. Gözlerim açık da uyuyabiliyormuşum. Hatta bu arada da karşımdaki yaşlı adamı (İnci’nin kayınpederiymiş) dinler görünüp, zaman zaman kafa sallayarak onaylıyorum. Önümdeki kalın su bardağında soğuk, açık bir çay öylece duruyor. Masada, orada burada duran, birkaç peynir, zeytin tabağının içinde gözleri çapaklı, şirin çocukların, yumuk elleri. Annelerin kimi çaresiz, kimi umursamaz. Açlıkla ilgili sorunum yok. İştahım çoktan kaçmış durumda. Şu sallanma bir dursa… Allahtan, kesinlikle düşme tehlikesi yok. Bir yanımdaki şişman sarışın ile diğer yanımdaki kırmızı saçlı gencin (damadın sağdıcı imiş ) arasında öyle sıkışmış durumdayım ki…

Evet, bize kapıyı açan bigudili hanımın çabalarıyla iliştiğimiz üçlü kanepede şaşkın, kırgın bir vaziyette, hazırlanışını izlediğimiz kahvaltı sofrasındayız şimdi. Beni çaresiz bir yüz ifadesiyle sarılıp öpen zavallı İnci elindeki tabaklarla koşuşturup duruyor. Üç farklı yükseklikte masa birleştirilip üzerine tek, büyük bir örtü serildi. Tabaklar, bardaklar oradan oraya kayıp duruyor. Sürekli açılan kapılardan yeni uyanmış birileri boy gösteriyor. Gözlerime masanın uzak köşesinde oturan Sema’nın kıvırcık saçları ilişiyor. Yanındaki açık kafalı bey kocası olmalı. Bir tarafta beş altı yaşlı erkek, yüksek sesle krizi tartışıyor. Bir ara İnci, elinden tuttuğu şişman bir sarışını bana doğru itip, masanın altına sıkışan çocuğu kurtarmak üzere yanına koşuyor. “Asuuuu… Hiç değişmemişsin canım benim.” “Hatiiicee?.. Buradasııın. Sen de aynısın hayatım.” Aradan geçen uzun yılların üzerimizdeki tüm farklılıklarını, bozulan gözler bertaraf ediyor. Ne kilolar, ne kırışıklar görünüyor. Tabii biraz da öyle isteniyor da ondan olmalı. “Ötekileri gördün mü?” “Ötekiler???... Başka kimler var?” Hatice hınzırca gülümsüyor. ”Nerdeyse bütün sınıf burada. Facebook’uma yazmıştım da:))) ” Elimden tutup sıkıştığım yerden çekip çıkarıyor. Devrilen tabureye aldırmadan, kapalı bir odaya doğru yürüyoruz. Arkamızdan koşarak gelen Sema, “ beni bekleyin” diye bağırıyor. Beni kahvaltı sofrasında bırakıp sıvışan ve şimdi muhtemelen klimalı odasında mışıl mışıl uyuyan Nilay’ı hasetle tahayyül ederek açılan oda kapısından içeri süzülüyorum.

Aman Allahım…Fatih Kız Lisesi’nin neredeyse bütün kızları burada… (Tabii 6 Fen’i kastediyorum.) Bu Mersin sıcağında kapıyı neden dışarıdan sürekli kapadıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Kız lisesinde okuyanlar beni anlayacaklardır. Desibelin sınırı yoktur. Buna bir de ilerleyen yaşları, menopozu, artan sorunları ve azalan duyma melekelerini de ilave edelim… Yoğun sigara dumanı arasından seçebildiğim tanıdık yüzlerle bağıra çağıra yapılan sohbetler, okul günleri, hocalar, kopyalar yeni durumlar, hastalıklar, çocukların okulları, hastalıklar, torunların şirinlikleri, hastalıklar, eşlerin iş durumları, yazlıklar, kışlıklar, hastalıklar derken ilk andaki sevinç ve coşkum tam da dayanılmaz bir baş ağrısına dönüşmekte iken, sessizce açılan oda kapısından İnci’nin yarıdan fazlası beyazlaşmış yapılı kısa saçının altındaki sarı, yorgun yüzü görünüyor. Neşeli olmasına çalıştığı zayıf bir sesle bize sesleniyor:

“Kızlar, güzel Mersin’ imizi biraz gezip dolaşmak istemez misiniz?”

Mesaj alınıyor. Sakin, serinkanlı tavırlarla el çantalarımızı alarak, birbirimizle göz göze gelmeden, beden eğitimi dersi nizamıyla, ikişer sıra olup, sessizce ama hızla, önce odayı, sonra evi tahliye ediyoruz ve birer ikişer Mersin caddelerine karışıyoruz.

Arkası yarın…

This entry was posted on 16.07.2009 at Perşembe, Temmuz 16, 2009 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

8 yorum

Bu Arkası Yarın'ın devamını merak ediyorum:))

16 Temmuz 2009 19:36

Canım, çok iyi ya yorgun uykusuz bir de yollara düştünüz yani:) Devamını bekliyorum

16 Temmuz 2009 23:19

Leylak Dalı, Hoşgeldiniz..
Umarım beğenirsiniz.
Sevgiler..

16 Temmuz 2009 23:53

Hayatım, hiç sorma. Ben de merak ediyorum:)) Bakalım n'apıcaz. Yarın düğün var. Bari orada eğlensek..
Yarın görüşürüz.
Sevgiyle kal...

16 Temmuz 2009 23:56

Su dügünler böyle bulusmalara vesile oluyorlar ya ne güzel.
Ama dügünü merakla beklemekteyim:)

17 Temmuz 2009 04:18

Asuman Hn. gerçekten tebrik ederim sizi.
hemde birkaç nedenle;
1- hikaye gibi anlatımınız. zevkle okudum. devamınıda merek ettim.
2- eski arkadaşlarla (helede farklı illerde ise) bir araya gelmek günümüzde hiç kolay iş değil.

belki devamında anlarız ama,
sanki üzüntülü bir düğün mü bu?

.....bilmem öyle hissettim de.
devamını bekliyorum :)

17 Temmuz 2009 10:05

Asuman Ablacığım merhaba,
Gerçi o günleri pek anımsıyamıyorum ama yine de radyo günleri zamanında "arkası yarın" programlarının soluksuz dinlenen ve heyacanla beklenen bölümlerinin içinde buldum kendimi.İnanılmaz keyifli,çok teşekkür ederim.
Eski dostluklar çok güzel ama sanırım araya mesafeler girince eski tadı kalmıyor değil mi?Umarım İnci Hanım'ın evinde gecelemek zorunda kalmazsınız:)Kadıncağızda ne yapsın,hem telaş hem yığınla misafir çok zor çoook.Gerçi ben bu tarz bir karşılamaya biraz alınmadım da değil,yengeçlik işte:)Heyecanla bekliyorum Asuman Ablacığım,inşaallah düğün keyifli geçer.
Zeynep

17 Temmuz 2009 11:55

Sünter, e.t, Zeynep lütfen izlemeye devam ediniz. Sizi memnun edecek bir son için elimden geleni yapacağım.

Sevgiyle....

17 Temmuz 2009 23:30

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin