12 Eylül 1980  

Posted by Asuman Yelen

 Fotoğraf, İTÜsözlük.com.' dan alınmıştır.


1980 Eylül başları. Ağabeyimden sonra 1978 yılında  ablam da evlenince,
Rayuş' la ikili yaşantımız başlamış, o tarihlerde kiracı da çıktığından, yeni
kiracı aramak yerine iki kız kardeş, biraz tadilat yapıp yeniden Fatih' e geçmişiz.

Gündüz vakti evde olduğumuza göre, bir tatil günü. Cumartesi ya da Pazar.
Ben arkadaşım Nilgün' le camdayız. Ya birileriyle konuşuyor, ya da ilgimizi
çeken birşeye bakıyoruz. Ev biraz yüksek zemin katı bu arada. Rayuş da
kendine pedikür yapmakla meşgul.

Camda işimiz bitince sık yaptığımız gibi, tavla oynamak üzere içeri geçiyoruz.
Sehpayı ortamıza alarak pulları dizmeye başlıyoruz ki birden sokakta önce bir
patırtı, koşmaca- kovalamaca, arkasından silah sesleri. Çatışma bizim evin
önünde yoğunlaşıyor. Şaşkın kalakalmışken bir kurşun bizim camın pervazına
çarpıp sekiyor. Kendimizi yere atıp sürünerek yatak odalarına kaçıyoruz. Nilgün
bağırıyor. "Rayuş... vurulmuş....".Rayuş'un sürünerek gittiği beyaz taşlarda iki yol
kırmızı  izi gösteriyor. Hemen sağını solunu yokluyoruz. O ise korkudan sararmış
yüzüyle gülmeye çalışıyor. "Kan değil oje" diyor titrek sesiyle. Ojesi kurumadan
kendini yere atıp sürüklenince...

Biz kendimize gelemeden. apartman boşluğunda bir ses. "Yaralıyım..lütfen..
yardım edin..".İlk anda kapıya koşmak istiyoruz. Sonra  korkuya kapılıyor
vazgeçiyoruz. Belki başımıza gelebileceklerden, biraz da yapabilecek birşey
olmadığından. Bir köşeye siniyor birilerinin gelip yardım etmesini bekliyoruz.
Yaralı bir saat kadar inliyor, sonra polisler geliyor alıp götürüyor. O gece evde
kalamıyor, karşı apartmana Nil' lere geçiyoruz. Rayuş bütün gece kusuyor.
Kulaklarda hep o inleyen ses...

O günlerde sokaklar böyle. Yan komşumuzun oğlunun ölüm haberini
alıyoruz. İstanbul' a ilk geldiğimizde (1964) sokaklarda oynayan kıvırcık saçlı küçük
oğlan. Bir kahvehane taranması esnasında onlarca kişiyle birlikte vurulmuş.
Bir komşu, kızını uzunca bir süre sakladıktan sonra binbir zorlukla İsviçre' ye
yolluyor. Bir süre sonra yanına gidip, cenazesiyle dönüyor. Bazı arkadaşlar
hapiste. Orada evlenenler, oraya girdiği için terkedilenler...Her gün fakültelerdeki
çatışma haberlerini okuyoruz. Kanlı-ölümlü...

11 Eylül 1980 Cuma gecesi bankadan çıkıp ablamlara gidiyoruz. Cumartesi günü
oradayız. Hazırlık yapılacak. Pazar 13 Eylül doğum günü için toplanılacak. Sabah
erken birşeyler almak üzere çıkan enişte eli boş dönüyor. Darbe ...diyor şaşkın...

Camlara koşuyoruz. Ablamın 12. kattaki tüm İstanbul' a hakim büyük balkonuna çıkıyoruz.
Oto yollar, ana yollar, yan yollar , köprüler, geçitler, caddeler, sokaklar bomboş.
Çift camın ardından duymaya alıştığımız vasıtaların yoğun uğultusunun yerini tuhaf bir
sessizlik almış.

Önce derin bir ohhh çekiyoruz . Bitti artık. Artık kan dökülmeyecek.

Aman gençlerin kanı durdu ya. Biz ötesine razıyız
diyoruz.

Ama sonra görüyoruz ki biten hiç bir şey yok.

Tüm, o vatan için canlarını ortaya koyan,  farklı ideolojılerle ama iyi niyetlerle
ülkeleri için kendilerini feda eden gençleri, kendi çıkarları için çatıştıran sinsi güçler,
kirli kocaman ellerini hiç üzerimizden çekmiyorlar.

Ne işkenceler bitiyor, ne suikastler. Hep parçalıyorlar, hep ayrıştırıyorlar bizi.
Din istismar ediliyor. Atatürk kullanılıyor.

Masum gençler yine sokaklarda. Daha güvenli, daha bilinçli ve daha farkındalar bu kez.

Kendileri için, ülkeleri için, kendi özgürlükleri ve ülkelerinin özgürlüğü için.

Dayanabildikleri kadar seslerini duyurmaya devam ediyorlar. Edecekler.

Etmeliler. Çocukları için.

Onların özgür bir ülkede yetişeceğinden emin olana kadar.













This entry was posted on 13.09.2013 at Cuma, Eylül 13, 2013 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

8 yorum

Asumancım okudum yazını ve içim titredi yine. Hiç bitmeyen bir sızı var içimde, gençlerimize dua ediyorum kimsenin canı yanmasın diye.

13 Eylül 2013 00:26

Aslında onları bir dinleseler ama yürekten dinleseler...O kadar güzeller ki.

13 Eylül 2013 00:32


12 Eylül darbesini haber aldığımız ilk an geldi gözlerimin önüne. Evet sanmıştık ki artık kardeş kardeşi vurmayacak. Öyle olmadığını çok geçmeden çok acı bir biçimde anladık...

Şimdi görüyoruz ki değişen birşey yok. Sokakta savaş var. Gencecik canlar telef ediliyor hunharca acımasızca. Onları dinleyen yok. Yine...

13 Eylül 2013 01:02

Bu kez gençler çatışmak için değil taleplerini dile getirmek üzere sözle espriyle sanatla sokaktalar ama cani muamelesi görüyorlar.
Eziliyorlar belki ama bu kez tuzağa düşüp kendilerini kullandırtmayacaklar Çınar' cım.

13 Eylül 2013 01:24

Yine duyarlı yanın ve o telaşım dediğin şeyin altında yatan sağduyun dokunmuş yazına.
Yaşanmışlıklara göre değişiyor gerçi. Ben sadece patlatılan kafalar,subay çocuğu olmama rağmen nasiplendiğim şiddeti hatırlıyorum. Ama bu duyarlı yanıyla okumak iyi geldi.

13 Eylül 2013 03:35

Bir çok yaşıtımın aksine kelimenin tam anlamıyla "apolitik" biriydim ben.Uzun zaman da bunun ezikliğini yaşadım.Özellikle çok özel biri bana tek kusurumun "apolitik durmak" olduğunu söyleyince bu rahatsızlık tavan yaptı. Çok nedenleri var bunun. Annemin hastane yatağında ağabeyime vasiyeti, üniversite öğrenimi yapmamam, iş hayatına erken atılmam vs.vs.
Yaşadıklarım, gördüklerim ve şimdiki aklımla bu ezikliğin ne kadar anlamsız olduğunu biliyorum.
Ülkemde dönen dolapları da. Hiç kaybetmediğim "hümanist" yanımın da "sevgi" konusundaki hassatiyetimin de ölünceye kadar benimle kalması benim için yeterli.

13 Eylül 2013 08:12

Bu ülkede halkın birbirine kırdırılması bitmedi ki. Bir dönemdi 12 Eylül ve öncesi ve sonrası, şimdi başka bir dönem.
Yaşadıklarımızı unutmak mümkün değil.
Sevgiler Asumman Hanım ...

13 Eylül 2013 08:18

Mümkün değil gerçekten Özlem' ciğim.
Dönemler farklı ama bazı aktörler hiç değişmiyor ne yazık ki.
Sevgiler canım...

13 Eylül 2013 08:42

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin