Duvar  

Posted by Asuman Yelen


Tam tenis havası...

Biraz serin, biraz kapalı ve yağışsız.

Emekli olduktan sonra sık sık koşardım Çamlıca' ya.

Havalar bozulmaya (!) başladığı ve okullar da açıldığı için

 tesis, dolayısıyla kortlar bize kalırdı.

Çok severdim tenisi...

Hala da çok severim, artık oynayamasam da...

Yumuşacık bir servis atışıyla topu karşıya geçirmek ve

pozisyon alıp heyecanla, keyifle, dikkatle, karşıdakinin

topu geri yollamasını beklemek. Gelen topun düştüğü yere göre

konuşlanıp,  özenle, kontrollü bir vuruşla yine partnerine

ulaşmasını sağlamak. Hoş bir tempo yakalayıp süreklilik

sağlanabilirse, oyunun tadına doyum olmaz. Kan ter içinde

çantaları toparlayıp ayakları sürüye sürüye soyunma odalarına

giderken dünyanın en mutlu insanısınızdır. Ama çok da kolay

elde edilebilir bir keyif değildir bu.

Burada partnerin önemi çok büyüktür.

Benim gibi ortalama seviyede ama iyi niyetli bir oyuncuysanız

bu uyumu yakalamanız partnerinizin karakteri ile ilgili olarak

çok kolay, çok zor ya da imkânsız olabilir.

Kimi partner, kararsız ve çekingendir. Önüne düşen topa öyle

hafif vurur ki çok uzağınıza düşer. Oyunu kurtarmak adına

topa yetişmek ve karşılamak için büyük çabalar sarfedersiniz.

Bazan bu çaba karşılığını bulur, karşı tarafı harekete geçirir

o da gerekli çabayı göstermeye başlar. Ama yine de çok yorulan

siz olursunuz. Bazan da oyun durur, kalır.

Kimi usta ama çok hırslıdır. İlla skor tutmak, kazanmak ister.

Bunun için sert vuruşlar kullanır. Sayılar gider gelir ama her

sayı oyunu kesintiye uğratır. Yenseniz bile tatmin olamazsınız.

Bazan karşınızdaki sizden çok iyidir. Öyle güzel toplar düşürür ki

önünüze, kötü karşılık vermek imkânsızdır. Sonuna kadar top

aranızda ahenkle süzülür.Vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız.

Kimi zaman da öyle biri çıkar ki karşınıza, topa nasıl vuracağı

belli değildir. Kısa vurur, köşeye yollar,  fileye takar, havaya

 uçurur, öyle ki oyunun selameti için bir öne bir yana bir ileri

bir geri koşturur durursunuz. Ya siz tıkanır kalırsınız, ya da beriki

sıkılır, gider.


Bir de işin duvar faslı vardır. Aslında bu, maça ya da oyuna

hazırlık safhası olarak düşünülür ama, benim için başlı başına

bir zevktir.

Bilmeyenler için, bu durumda partner duvardır. Topu duvara

çarptırıp dönüşünü dikkatle beklersiniz. Siz nasıl vurduysanız

öyle döner. Sert ya da yumuşak.

Önce yavaş yavaş başlarsınız, keyfiniz yerindeyse öyle devam

edersiniz. Kafanız bozuksa sert vurur, yorulana kadar koşar

durursunuz. Öyle ki kolunuzu ve bacaklarnızı hissetmez olursunuz

bitince. Hazzın dibidir bu yorgunluk. Ardından huzur geri gelir.

Duvar yapmanın güzel yanı, kendi oyununuzun hakimi olmanın

dışında, yolladığınız topların geri dönmeme ihtimalinin

ortadan kalkmış olmasıdır. Biraz çaba, biraz özenle düz duvarı

dize getirirsiniz. Sizi asla hayal kırıklığına uğratmaz. Adam gibi

yolladığınız tüm topları adam gibi karşılar. Sıkılmaz, yarı yolda

bırakmaz, şaşırtmaz. Yanlış yaparsanız  aynen iade eder, sert

yaparsanız da aynı sertlikle karşılık verir. Ama topu mutlaka

geri yollar.


Bu günlerde ben, o sessiz duvarın mükemmel dostluğuna

sığınmak, biraz kendimle başbaşa kalmak, yaşam, sevgi,

dostluk, güven kavramlarını bir kez daha sorgulamak,

sonbaharı özümsemek, biraz geçmişte gezinmek istiyorum.

Buradayım, hiç bir yere gitmiyorum.

Sadece biraz duvar yapmak istiyorum...

Stres atmak, huzur bulmak için.


Sevgiyle kalın...








This entry was posted on 17.09.2012 at Pazartesi, Eylül 17, 2012 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin