Sevgili dostlarım döndüm.
Bu yaz ve öncesinde de genellikle evinde kaldığım Güre' deki arkadaşımın aniden ve ısrarla çağırması üzerine apar topar gittiğim seyahatimden çok mutlu ama çok da buruk döndüm.
Beni mutlu eden, çok sevdiğim ve bir tanesi en son 1985 yılında görüp izini kaybettiğim, diğeri İstanbulda seyrek de olsa görüştüğüm iki arkadaşımın da Altınoluk' ta beni bekliyor olmalarıydı.
Bundan bahsetmeyen arkadaşım, çoktan işleri bitip gitmiş olan ustaların (evdeki tadilatla ilgili) varlığını ve yalnızlığını bahane edip beni çağırmıştı. Başka türlü gidemezdim doğrusu.
Her neyse. Çok hoş bir sürprizdi. Ekim' de Akçay ve Altınoluk bir başka güzeldi. Dostlarla birlikte
olmak çok güzeldi. Yağmur güzeldi. Sabahları kahvaltı sırasında terasta bize şemsiye açtıran güneş güzeldi. Yaz ve kış bir arada dostlarla çok güzeldi.
Sonra hazır gelmişken Altınoluk' a da uğramışken, yazımı orada geçirdiğim her tatilimde her sabah ve akşam etrafında yürüyüş yaptığım muhteşem derenin bu mevsimdeki ihtişamını cep telefonumla bari resmedeyim dedim. Bir yandan da fotoğraf makinemi son anda unuttuğuma yanarak. Gitmeseymişim keşke. Gördüğüm manzara karşısında o kadar çok üzüldüm ki. Ağaçların çoğu kesilmiş, çöpler atılmış. Benim mutlu ördeklerim şaşkın ördeklere dönüşmüş.Tam bir rezalet. Ötesini resimler anlatsın. Benim dilim varmıyor, kelimelerim yetersiz kalıyor.



2009
O kadar mutsuzdum ki... Fotoğrafa girmek istemedim.
Sevgiyle kalın...