A..J. Cronin  

Posted by Asuman Yelen in , , , ,


Yeni yıl için şu çok meşhur beyaz sayfaya görünmez kalemle yazdığım kuralların başlarında bir yerde , "geçmişe biraz mesafeli durmak" kararı vardı. Hemen söylemeliyim, bunun Satürn ' le kesinlikle ilgisi yok. On- on beş gündür kendimle ilgili yapabileceğim en radikal değişikliğin bu olacağını bu yüzden kolay olmayacağını tahmin ediyordum. Ama hemen ilk günden dolup taşacağımı ve ilk yazımın yine anı yazısı olacağını hiç öngörmemiştim doğrusu.

Evet. Ocak bir gol bir. Akşam oturdum güzel güzel Show TV. de dans yarışmalarının tekrarını izledim. Sonra yazmayı düşündüğüm keyifli post için tam ekrana arkamı dönmek üzereydim ki başlayan filmin altındaki açıklama çarptı gözüme. "A.J. Cronin' in romanından uyarlanmıştır." Sonra, radyo temsili gibi dinlemeye başladım. Londra' da bir baba ve anne kızları için bir damat adayı bulmuşlar, kız gönülsüz. Tanımadan aşık olmadan evlenmek istemiyor. Otoriter tavırlı anne daha ne kadar babasına yük olacağını soruyor. Kız reddetmekten vaz geçip adamın mesleğini öğrenmek istiyor. Anneden babadan önce atlıyorum. Doktor. Sonra merakla beklemeye başlıyorum. Ne zaman Uzak Doğu' ya gidilecek . Gerçekten bir kolera salgını nedeniyle gönüllü olarak karısını da alıp Çin' e gidiyor doktor bey. Film, orada geçiyor.

Yaşıtlarım bilirler, A.J. Cronin bizim ilk gençlik yazarlarımızın en çok okunanlarından biriydi. Mesleği de doktorluk olan yazarın roman kahramanları genellikle doktordu ve çoğunlukla olay lar Uzak Doğu' da geçerdi. Bir de kadın yazar vardı benzer (umarım kitapsever dostlarım hatırlayıp yoruma yazarlar) doktor-Çin ikilemesini kullanan, ismini hatırlayamadığım.

Cronin' in çok sayıda kitabını okuduğumu hatırlıyorum. Şahika ismi aklımda kalmış ama esas bir çırpıda okuyup en çok etkilendiğim eseri Yeşil Yıllar olmuştu. 16- l7 yaşlarımdaydım sanıyorum.
O dönem en sevdiğim romanların başında geliyordu. Aklımda kalan deniz tutkusu, kardeşlik, ayrılık temalarının ağırlıklı olduğu idi. Sonu çok çarpıcıydı.

Sonra o yaşlarda bol bol okuduğum o günleri hatırladım.

En çok gece ve yatağımda okurdum. Elime aldığım kitabı bitirmeden kesinlikle uyumazdım. Aklıma bir şey takılıp anlamadan okuduğumu hissedersem geriye döner, tek kelimeyi boş geçmezdim.

Eğer gündüz okuyorsam elimde ya elma olurdu ve yıkayıp ısırarak yerdim, ya da soğuk süt içerdim. Hala elma ve özellikle soğuk içiyorsam süt bana hemen ilk gençliğimi ve kitap kokusunu çağrıştırır.

Çalışırken yollarda çok kitap okudum. Trende ve vapurda. Kara yolunda kesinlikle okuyamam.
Hemen başım döner midem bulanır. Unkapanı' da çalışırken, Bakırköy-Yenikapı arası trende genellikle ayakta olurdum. Ama dönüşte Sirkeci' den ilk kalkacak olana oturamazsam mutlaka bir sonrakine biner açar kitabımı okurdum. Sonra ilginç bir şekilde bir an gelir kitabı kapatır toparlanır, tren durur ve inerdim. Nasıl bir alışkanlık oluşmuşsa, durakları takip etmem gerekmezdi. Zeytinburnu- Yenimahalle arası çok uzun, Yenimahalle- Bakırköy arası çok kısa olduğu için herhalde içgüdüsel olarak algılardım ineceğim durağı.

Doksanlı yılların ortalarından sonra zihnim tamamiyle başka konularla ve yoğun bir şekilde meşgul olduğundan sanırım, okuduğum şeye odaklanma yeteneğimi kaybettim. Gerektiğinde okuyormuş gibi yapıp boşa sayfa çevirdim ama uzun süre okuyamadım. Son üç yıldır yavaş yavaş önce sevip bildiklerimden başlayarak en çok da bu blogun katkısıyla dostların yazılarını bol bol okuyarak bu durumun üstesinden gelmeye çalışıyorum.

Görüldüğü gibi ben ne kadar denemek istesem de geçmişim beni bırakmıyor. Alay eder gibi televizyonda ilk defa Cronin' den bir uyarlama ekranlardan göz kırptı, nanik yaptı. İlgimi çekmeyi başardı.

Sanırım bu, Satürne düşman bir gezegenin işi. Onlar itişip kakışıyorlar, olan bana oluyor.

Böylelikle de, yine, her sene olduğu gibi o 365 beyaz sayfalı boş defter, ilk sayfasından itibaren boş kalmaya mahkum gibi görünüyor.

Ve Erol Evgin yine aynı şarkılarla bir yerlerden sesleniyor.

Hep böyle kal. Hep böyle kal . "Dün" e yakın...

Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 3.01.2011 at Pazartesi, Ocak 03, 2011 and is filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

21 yorum

Ne güzel bir yeni yıl yazısı olmuş eskilerden gelen gençliğimizi hatırlatan.Dün akşam Cronin'in adını duyunca ben de izlemek istedim filmi ama "duvak" isimli romanını hiç hatırlamadım.Dün ben de bir yeni yıl yazısı yazayım umut dolu olsun diye niyetlendim oradan buradan yüzüme gözüme bulaştırdım.Umut değil umutsuzluk yazısı oldu nasılsa. Sevgilerimle.

3 Ocak 2011 08:45

Ne demiş şarkıcılarımızdan biri?
"Bir kereden hiçbir şey olmaz" :))
Sevgiler...

3 Ocak 2011 08:52

Niye geçmişten kaçmak istiyorsun ki, bence bugünün yanına dünü koyunca daha güzel oluyor. Ve biraz zor olsa da tatsızları sansürlemekte fayda var.
Ah Cronin, ah ilkgençlik ve çocukluk aşkım Cronin. Anneannemin genç ve entellektüel bir komşusu vardı. O apartmanda çok ayrıksı duran hoş bir kadın. Beni pek severdi, birgün en sevdiğim yazarı sordu, hiç düşünmeden "Cronin" dedim. Güldü, bu yaşta hep o sevilir dedi. (o zaman İpek ongun yoktu tabii:) Kızmıştım, yazar sevmenin yaşı mı olur diye ama haklıymış:) Yine de Yeşil Yıllar ile Şapkacı ve Şatosu hiç unutamadıklarımdandır. İyi ki de yazmış, gençliğimize renk katmış.
Diğer kadın Pearl Buck muydu?

3 Ocak 2011 10:01

Naif, Cronin kokan bir aşk filmiydi Sufi' cim.Sanırım romanın ismi değiştirilmişti.
Senin kargalı yazını dün okudum. Yoksa beni korkutup geçmişe yeniden kaçıran sen misin:)))
Tabii şakaydı. Hak vermemek elde değil. KÖtü huyum, laf olsun diye haklısın Sufi kısalığında yazıp geçemiyorum. Mutlaka kendi fikrimi de yazmak istiyorum. Dura düşüne.
Bunu yapmayacaksam yorum yazmıyorum.
Yeni yılda gerçekçi bir durum saptamasıydı. Durumlar böyle, umut yazısı yazacak hal mi kaldı.
İyi haftalar arkadaşım...

3 Ocak 2011 11:41

Ebruli' cim, ben kendimi tanıyorsam, bu asla bir kereyle kalmayacak:)))

3 Ocak 2011 11:42

Önce Pearl Buck için seni bir güzel öpmek istiyorum. Dilimin ucundaydı ve unuttuğuma inanamıyorum. Hay Allah senden razı olsun yaw.
Yeşil Yıllar en sevdiğim romandı.
Filmi baştan sona zevkle izledim. Aslında bu kadar uzun süre odaklanamıyorum. Bu da son zamanlarda ilkti. Bak Cronin nelere vesile oldu.

3 Ocak 2011 11:54

Okurken odaklanmada zorluk bendede oldu bir dönem. Ama ara vermeden okumaya devam ettim. Evet çok geç okudum ama okudum. Şimdi okumadığım zamanlar büyük eksiklik duyuyorum. Hele eski kitapları yeniden okumak çok hoşuma gidiyor. Sevgiler...

3 Ocak 2011 12:46

Cronin deyince benimde aklıma hemen Şahika kalır...Unutmuştum biliyormusun Cronin'in varlığını bile ... Duvak çok sevdiğim bir filmdir akşam ikinci kez olduğu halde yine izledim...Edward Norton filmlerini çok severim ama Duvak diye bir kitabını duymamıştım ben de Sufi gibi...

Sevgimle Asumancım...

3 Ocak 2011 12:59

Hüznün tadı, bunun için çok üzülüyorum. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi bunun olacağı. Ben de aynen sizin gibi üstüne gitmeye çalışıyorum. Umarım üstesinden gelirim tıpkı sizin gibi.
Güzel bir hafta diliyorum...

3 Ocak 2011 14:14

Demek filmi izleyen birileri varmış.
Bu tarz filmleri ben de çok severim.
(konu itibariyle) Hem romantik hem gerçekçi. Cronin' i ben de unutmuştum Lalecim. Şahika nın konusunu okuduğum halde hatırlamıyorum. O kadar gerilerde kaldı ki. Ortak şeyleri yakalamak ne hoş.
Sevgiyle kal....

3 Ocak 2011 14:20
Adsız  

bir de elisabeth goudge vardı.. yeşil yunus sokağı diye bir romanını okumuştum ergen yaşlarımda..
türkçeye çevrildi mi bilmiyorum okul kitaplığından almıştım..
uzak doğu.. tanışmaan evlenmek ve diğerleri vardı onda da..
ve sardunya yaprakları ile yanaklarını dudaklarını renklendiren genç kızlar..
hemen denemiştim ..=)
nooldu bu sardunyalara diye şaşırmışlardı bizimkiler.. pembe yanaklarımdan da anlamamışlardı =D

atalet..

3 Ocak 2011 17:31
Adsız  

bak yeşil yunus sokağı.. da yeşil yıllar da.. aynı yönetmen victor saville tarafından sinemalaştırılmış üstelik =P..

atalet

3 Ocak 2011 17:38

Yeşil Yunus Sokağı' nı kesinlikle okuduğumu ve çok sevdiğimi hatırlıyorum. O yaşlarda yazarlar pek ilgi alanımda değildi. Cronin ve Pearl Buck istisna olmuş. Bir de klasikleri yazarını bilerek okumuştum. Yalnız nedense Yeşil Yunus Sokağı ismini 40 küsur yıl sonra görüvermek çok etkiledi beni.
Hiç hatırlamıyorum konusunu ama çok etkilemiş belli.
Sardunya olayı çok şirin bir anı...
Sevgiler Atalet Hanım.

3 Ocak 2011 19:26

Aa Atalet bir benzerlik daha bulduk:)) Yeşil Yunus sokağı, çok sevmiştim. Sanırım yollanan mektup yanlış anlaşılıp yanlış kızkardeşle evlenilmesi sözkonusuydu değil mi kitapta. Asucum mutlaka sen de okumuşsundur, tam o çağların kitabıydı...

3 Ocak 2011 19:30

Leylak' cım, emin ol adını görünce yüreğim ağzıma geldi. Kesinlikle okudum. İsim derinlere kazınmış. Şİmdi kardeş deyince sanki biraz hatırladım gibi ama çoook etkilendiğimi kesin hatırlıyorum.

3 Ocak 2011 19:52

Yarını bilmiyoruz Asuman'cım ama geçmişi biliyoruz onun için geçmiş bizi yönlenditiyor, çünkü yaşanmış.
Boş sayfaları belkide geçmişin renkleri dolduruyordur.
Bende vapurda okurdum kitaplarımı. Beylerbeyi Eminönü arası 45 dakika.
Çok kitap okumuşumdur bu yolda.
Cronin'in filmine bir ara takıldım ama nedense boş olan şu beyaz cam çekti beni.
Güzel yazıydı arkadaşım su gibi içilen, yüreğine sağlık.


Sevgiler...

4 Ocak 2011 00:32

Eminönü-Kadıköy için değil kitap okumak ayakta yer bulabilmek bile bir mucizeydi Nur' cum. Benim tek lüksüm dönüş yolunda acelem olmadığı için bir sonraki vapura binip oturarak yolculuk edebilmekti.Böylelikle gazetemi kitabımı okuyabiliyordum.
Çok teşekkür ediyorum yazımla ilgili güzel sözlerin için.
Sevgiler...

4 Ocak 2011 01:02

Ben Cronin´i bilmiyorum..
Ama sen eskileri yazmaktan vazgecme bence. Cok severek okuyorum. Birden sanki cok kaliteli bir film izliyormusum gibi.
Öyle güzel de dile getiriyorsunki adeta yasiyorum senin yasadiklarini.
Hatta eger acelem varsa o gün degilde vaktimin bol kafamin dinc oldugu bir vakte ayiriyorum ki iyice hissedebileyim diye.

5 Ocak 2011 11:32

Cronin' i senin bilmen imkansız Sünter' cim. 65-70 arası yıllar bu bahsettiğim. Biz bile unutmuşuz baksana. Yeşil Yunus Sokağı' ndan aklımda kalan sadece çok sevdiğim, önüme gelene tavsiye ettiğim. İsmi bile kalmamış aklımda.
Anılarımı okumayı sevdiğini biliyorum ve bu çok hoşuma gidiyor.
Sağol güzel sözlerin için.
Öpüyorum seni...

5 Ocak 2011 12:29

Aynı dönemlerde bana J.Cronin'i sevdiren canım annemdir.Yeşil yıllar ardından pembe yıllar Şahika, erguva ağacı bana kitap okumasını sevdiren eserlerdi.O büyülü hayal dünyalarına girer hiç çıkmak istemezdim.

5 Ocak 2011 15:25

Buna hiç şaşırmadım sevgili Defne. Ayrıntılı olarak konularını unutmuş olsak bile zevkle okuduğumuzu hatırlıyoruz. Hey gidi gençlik...

5 Ocak 2011 16:52

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin