Müşfik Kenter  

Posted by Asuman Yelen





Pembe Kadın. Annemle seyredebildiğimiz tek tiyatro oyunuydu. Uzun zaman tesirinden

kurtulamamış anlata anlata bitirememişti. Sahne performansı olarak birlikte izleyebildiğimiz

bir de Winsdor' un Şen Kadınları opereti vardı  ki onu da ayakta alkışlamıştı.


Hafta sonlarında tiyatroya gittiğimiz gençlik dönemlerimizi düşünüyorum. Kot pantalonların

yaşamımıza girmediği dönemleri. Söz konusu tiyatro ise daha bir özenle giyinirdik.  Hele

hele Kenter Tiyatrosu' na gidilecekse , telaş iki katına çıkardı sanki. O kadar önemliydiler

ki bizim için. O kadar özeldi ki kişilikleri ve oyunculukları. Biraz sersemnlemiş, ama son

derece tatmin olmuş bir şekilde yürürdük çıkış kapısına sessiz kalabalığın arasında.


Salıncakta İki Kişi, İçerdekiler, Buzlar Çözülmeden,Vanya Dayı, Harold ve Maude,

Seneye bu gün, Babalar ve Oğulları, Arzu Tranvayı, Yarın Cumartesi, Nalınlar...


"Sanatçılar" ölmez, eserleriyle sonsuza dek yaşarlar denir. Öyledir de. Tabii elimizi

her sallayışta birine dokunduğumuz, kendilerinden "biz sanatçılar" diye söz eden tek

şarkıyla, tek filmle, meşhur olmuş takımdan, "benim neyim eksik, sahne tozu yutmak

istiyorum, bana ne bana ne " diyen seksi mankenlerden söz etmiyoruz.

Evet sanatçılar ölmez ama, ben ayrıca Yıldız ve Müşfik Kenter kardeşlerin gerçekten,

fiziki anlamda da asla ölmeyeceklerine inanırdım sanki. O kadar pozitif, o kadar

üretken ve verimli ve o kadar capcanlı ve devasa idiler ki.

Olympos tanrıları gibi...


1980 lerin başlarında, çok sevdiğim bir arkadaşımın bana hediye ettiği şiir kasetini,

her bir araya gelişimizde teybe koyar,  cin- tonik eşliğinde keyifle dinlerdik.

Şimdilerde ne zaman elime bir kadeh cin tonik alsam, o özel karışımın kokusu derhal

şu dizeleri çağrıştırır, beni o günlere götürür.

"Kim söylemiş beni Süheyla' ya vurulmuşum diye?

Kim görmüş ama kim, Eleni' yi öptüğümü..."


Bu güzel sesi bir daha sahnelerde duyamayacak olmak, ne hazin!

Nurlar içinde yat Müşfik Kenter....





This entry was posted on 16.08.2012 at Perşembe, Ağustos 16, 2012 . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

6 yorum

Benim düşünüp de kelimelere aktaramadığım şeyleri ne güzel aktarmışsın Asucum. Benim için de ölümsüzdüler sanki Kenter kardeşler. Kendimi bildim bileli varlardı ve hep var olacaklardı sanki. Ama öyle değilmiş işte ne yazık ki, doğa yasaları işliyor bir şekilde.
Ne mutlu ki sahnede izleyebilmişsin, İstanbul'da yaşamanın faydaları. Bana hiç kısmet olmadı. Anılarımın tozunu silkeledim yazını okuyunca, bir Pembe Kadın benim belleğimde de var ama Kenterlerden miydi netleştiremiyorum, küçüktüm çok.
Huzur içinde uyusun ne diyeyim, hayatımıza kattıkları için teşekkürler. Sesi bu kubbede hoş bir sada olarak kalacak...

16 Ağustos 2012 07:39

Yazın beni de eskilere götürdü. Bizde annemle tiyatroya giderdik. O şiir kasetinden bendede var.Nur içinde yatsın o güzel sesli yakışıklı adam.

16 Ağustos 2012 10:56

Leylak' cım, İstanbul' da olsaydın da sen bile zorlanırdın o üretkenliği takip etmeye. Diğer etkinliklerle birlikte. Son ana kadar ve hep çalıştılar. Bense sadece 70 ler ve 80 lerde izledim yazdıklarım ve birkaç fazlasını.Yazını okudum. Tabii ilk Uğurlugiller vardı ya. Ne de keyifle izlerdik.
Bu arada geçmiş olsun canım. Umarım belin iyidir. Pek giremiyorum bloglara ben de yazamıyorum. Bu yazıyı da sahur sonrası uykudan çalarak yazdım. Şart gibi geldi bana.

16 Ağustos 2012 11:53

Mihriban' cım, aynı dönemin insanıyız. Kim bilir aynı salonda izledik onları yan yana.
O kaset bana Orhan Veli' yi bir başka sevdirdi. Nurlar içinde yatsın,
ne hoş bir sesi ve tarzı vardı.

16 Ağustos 2012 11:58

Asuman'cığım çok duygulandım,güzel anıların var hiç solmayacak...Büyük sanatçı ve büyük insan için saygı duyuyor ,nurlar içinde uyusun diyorum.

16 Ağustos 2012 16:26

Çok şükür ki Var Arzu' cum. Hepimizin olduğu gibi. Sanata, güzelliğe dair. Çok derin bir ahhh çekmek geldi içimden. Nedense...
ÇOk teşekkürler can dostum.
Sevgiler...

16 Ağustos 2012 17:43

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin