Blogger arkadaşım Sevgili Mehmet Bey, başılığı görüp bu mimi yolladığına pişman olmadan
ben bu mimin beni neden üzdüğünü yapabileceğim kadar açıklayayım, sonra da mimin
gereğini yerine getiririm. Kendisine bir kez daha teşekkür ettikten sonra.
1996 yılından itibaren ağabeyim ve ablamın ardarda gelen ve hayli geç teşhis edilmiş
rahatsızlıkları esnasında "her şey yolunda keyifler yerinde" modunu tutturabilmek için
harcadığım çabanın (2000 yılına kadar) sonunda, ortaya çıkan bir sürü aksaklıktan
biri. Yeni bir kitaba asla odaklanamıyorum. Günün hangi saati olursa olsun en fazla
üçüncü sayfada derin bir uykuya dalıveriyorum. Yeni bir film izleyemiyorum. Sinemaya
hiç gidemiyorum. Bunu burada keseyim.
Bu uzun süreç zarfında, başlarda nedenini bilmiyorum ama okuyabildiğim tek dişe
dokunur kitap,İpek Çalışlar' ın Lâtife Hanım' ı. Bir de Demirhane Müdürü var.
Romantik. Bir de Can dostum Sis'in blogunda yayınladığı parçası çok ilgimi
çektiği için aldığım ve uzun zamana yayarak okuduğum (kitap kızkardeşimde adını
tam hatırlayamıyorum ama "bir de bakmışım ki 40 yaşına gelivermişim" gibi
bir ismi var). Ve evet bir de Yekta Kopan' ın "Yedi Derste Vicdan Muhasebesi"
var. Her birini bir haftada okuyabildiğim yedi hoş öykü var içinde.
Yeniden başlamak için ciltlerle Tommiks- Teksas aldım. Bir yerlerden tekmili 3 cilt
fotoroman getirttim. İlk cildin ortalarında bıraktım.
Bu arada Lale' nin ve Leylak' ın okuyup bloglarına aktardıkları romanların çoğunu
aldım. İnatla da almaya devam ediyorum. Bir ümit.
Tüm okuma zevkimi de sevdiğim şairlerden şiirler okuyarak tatmin ediyorum.
Böylece ilk soru , "onüç yılda taş çatlasa on kitap " şeklinde yanıtlannış oldu..
En sevdiğin yazarlar Türklerden Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt,
Sevgi Soysal, Vedat Türkali, Haldun Taner, Aziz Nesin ve Hemen Tüm
romanlarını okuduğum Attila İlhan,.Pınar Kür, Latife Tekin, Nazlı Eray, Buket
Uzuner hatırladıklarım. (Kumral Ada Mavi Tuna aylardır elimde ve bitmek
üzere bu arada. Her gece beş-on sayfa okumaya çalışıyorum.)
Yabancılardan, Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gorki, Dickens, Jack
London. 70 li yıllarda E yayınlarının müdavimi olarak Hailey' nin ve Simmel' in
tüm romanlarını çok severek okumuştum. Sonra Puzo var tabii. Kosinki var.
Betty Smith var. Ephraim Kishon var. Sıralama ters oldu ama gelişine yazıyorum.
Marquez var. Gora' sı ve Acıkan Taşlar' ı ile Tagore var.
En beğendiğim kitaplar deyince, başa olmazsa olmaz' ım Tagore' umun
hepsi de elimde olan bütün eserleri diyebilirim. Büyüyen Ay başta olmak
üzere. Hemen ardından üzerimdeki etkisi hiç azalmayan (ki tüm okuduklarım
için asla bunu söylayemem) Betty Smith' in Bir Genç Kız Yetişiyor' u.
Klasiklarden Harp ve Sulh, Babalar ve Oğullar, 2 Şehrin Hikâyesi. Genç
Werther' in Acıları, Jack London' dan Demir Ökçe, Martin Eden,
Daha sonralarından ilk aklıma geliverenler Hermann Hesse' nin Sidarta' sı
(aslında beğeni sırasında başlarda bir yerde olmalıydı) Kosinski' nin
Boyalı Kuş' u Dostoyevski' nin Yeraltından Notlar' ı Puzo' nun Baba' sı.
George Orwell' ın 1984 'ü. Gururla eklememe izin verirseniz, bu eseri
bana hediye edilen İngilizcesinden 80' lerin başında çevirerek okumuştum.
Vee, tabii ki 1982 yılı başlarında bana çok özel biri tarafından hediye edilen
"Yüz Yıllık Yalnızlık."
Tabii bir de yukarıdaki resimdeki diğer kitap var. 70 li yıllarda beni çok
etkileyen, araştırmacı yazar Oscar Lewis' in Porto Riko' lu çok fakir bir
ailenin fertlerinin her biriyle teybe alarak yaptığı röportajlarla oluşturduğu
gerçek bir yaşam öyküsü. Bir inceleme kitabı. Beni çok etkilemişti.
Son olarak, Ephraim Kishon' un yazmış olduğu her şeyi severek okuduğumu
söyledikten sonra Türkçe eserlere geçeyim.
Orhan Kemal' in Baba Evi de hep aynı etkiyi sürdürmüştür üzerimde.
Hep sonunda birkaç damla gözyaşı dökerim.İlk okuduğumda l3 yaşımdaydım.
Sevgi Soysal ve Vedat Türkali'nin, Attila İlhan' ın okuduğum bütün eserleri.
Aslında okuduğum bütün kitapları, özellikle tiyatyo sahnesinde izlediğim tüm
oyunları sevmişimdir. Sevmemek, sanki benim için yapılmış ve önüme
konulmuş bir pastayı reddetmek kadar ayıp gelir bana. Başından sonuna
kadar emektir çünkü.
Son olarak Tommikslerimden, Teksaslarımdan, (bu konuda ideolojik
düşünmüyorum bildik Kızılderili soykırımı muhabbeti, çünkü bunları
anlamayacak kadar masum yaşlarda okuduk onları) Redkit' lerimden,
Küçük Kadınlar, Polyanna, Küçük Lord (Cedric Errol), Küçük
Prenses Sara (ve faresi Mel Çisedek) dan da söz edelim ve içimiz
rahat etsin.
Kendim için tez zamanda yeniden eski performansıma kavuşmayı
istiyor, herkese iyi okumalar diliyorum.
Kitaplar hep olsun yaşamlarımızda.
Ben de, eğer kabul ederlerse ya da benden önce yollayan olmadıysa,
Hüznün Tadı' na
Sis-Kitabevi' ne
Nur- Yaşamın Kıyısında' ya
Hayat İzlerim' e yolluyorum.
Sevgiyle kalın...